KKTC EN BÜYÜK GÜCÜMÜZDÜR

Dönemin tanığı Derviş Eroğlu, 14 Kasım 1983’teki akşam yemeğinde konuşulanları anlattı: “Denktaş, yarın meclis’te oylama olacak. siz zannetmeyiniz ki hem hayır oyu vereceksiniz, hem de o meclis’te oturacaksınız’ dedi”

Dönemin tanığı Derviş Eroğlu, 14 Kasım 1983’teki akşam yemeğinde konuşulanları anlattı: “Denktaş, yarın meclis’te oylama olacak. siz zannetmeyiniz ki hem hayır oyu vereceksiniz, hem de o meclis’te oturacaksınız’ dedi”


Kıbrıslı Türklerin bağımsız devlet ilanını çok haklı bir karar olarak niteleyen ve “KKTC bugün de bizim en büyük gücümüzdür” diyen Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Rum tarafı işi üniter devlet istemeye kadar vardırınca, egemenlik ve eşitliklerini asla çiğnetmeyeceklerini ortaya koymak zorunda kaldıklarını söyledi.
İlk milletvekili seçildiği 1976’da kabineye Eğitim, Öğretim ve Kültür İşleri Bakanı olarak giren; 1985 ile 2010 arasında 8 hükümette başbakanlık, 12 dönem UBP Genel Başkanlığı yapan ve 2010-2015 yılları arasında KKTC’nin Üçüncü Cumhurbaşkanı olarak devletin en üst seviyesinde bulunan, 80 yaşındaki Derviş Eroğlu, 15 Kasım 1983’ün tarihi bir gün olduğunu ifade etti.
KKTC’nin ilanını kabul eden Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi’nde UBP Milletvekili olarak yer alan Eroğlu, o günü anlatırken “Tek ses, tek kalp olarak cumhuriyetin doğuşunu izlemek muhteşem bir olaydı” diye konuştu.
Eroğlu, gelecekten umutlu olduğunu da ifade ederek, halka güvendiğini belirtti; halktan tek isteğinin KKTC’yi yaşatıp yüceltmesi olduğunu vurguladı.
Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 15 Kasım, KKTC’nin ilanının yıl dönümü nedeniyle TAK muhabirlerinin sorularını yanıtladı.

15 Kasım’a nasıl gelindi? Devlet ilanına nasıl bakıyordunuz?

KKTC’nin ilanına gelinmesinin başlıca sebebi Rum tarafının çözüme yönelik çarpık, gerçek dışı, hayalci tutumudur. Biliyorsunuz o dönemde Rum Yönetimi’nin başında Spiros Kiprianu vardı ve kendisi açıkça “üniter bir devlet istediğini, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden asla taviz vermeyeceklerini” söylüyordu. Önce o dönemde bayağı etkin olan NATO ve Varşova Paktı dışındaki ülkelerin oluşturduğu Bağlantısızlar Hareketi’nde kendi görüşleri doğrultusunda bir karar aldırttı, daha sonra ise Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının tüm uyarlarına rağmen BM Genel Kurulu’ndan benzer bir kararın çıkmasını sağladı. Oysa aynı Kiprianu, Rum lider Makarios’un ölümünden sonra 1979 yılında Denktaş Bey’le bir doruk anlaşmasına imza atmış, federal çözümü kabul etmişti. Ancak, Bağlantısızlar’da ve BM Genel Kurulu’nda alınan kararlar bizim bir federal çözüm için olmazsa olmaz olarak nitelendirdiğimiz siyasi eşitliğimizi, yönetime etkin katılma isteğimizi tamamen ortadan kaldıracak içerikteydi. Dolayısıyla yapmamız gerekenin egemenliğimizi, eşitliğimizi dünyaya ve Rum tarafına somut adımlarla göstermek olduğu yönünde bir süredir gazetelerde yazılanları, özellikle sağ kesim diyebileceğimiz kesimde konuşulanları hayata geçirmek olduğu yolundaki kanaatler artık pekişiyordu. Bunun da bir devlet ilanı olduğu netti.
Ben devlet ilanına olumlu bakıyordum tabii ki. Yapılan tartışmaları, gazetelerde yazılan çizilenleri ilgiyle okuyor, arkadaşlarımla sohbetlerimde artık başka çare kalmadığını, Rum’a, 1974 öncesine asla dönmeyeceğimizi ve ne istediğimizi göstermek için bağımsızlık ilan etmemiz gerektiğini ifade ediyordum.

“DENKTAŞ ‘SİZE BİR MÜJDEM VAR, YARIN DEVLETİMİZİ İLAN EDECEĞİZ’” DEDİ


14 Kasım gecesi KTFD Başkanı Rauf Denktaş, Meclis'teki 40 milletvekiline sarayda yemek verdi ve ertesi gün bağımsız devlet ilan edileceğini resmen açıkladı. O yemekte siz de vardınız. Neler yaşandı, neler konuşuldu ve sizin tavrınız nasıldı? Denktaş’ın farklı düşünenlere yönelik tavrı nasıldı ve nasıl ikna edildiler? Bu konularda hafızanızda neler var?

Evet o yemekte ben de bir UBP milletvekili olarak vardım. Hiç unutmuyorum; Denktaş Bey saat 22.30 sıralarında bir telefon konuşması yapacağını söyleyerek odadan çıktı ve geri döndüğünde “Size bir müjdem var. Yarın devletimizi, bağımsızlığımızı ilan edeceğiz” dedi. Biz UBP milletvekilleri olarak tabii ki memnun olduk. Heyecanlandık. İçimiz coştu. 1950’li, 1960’lı yılların zorlukları ve yaşadıklarımızın ardından devlet noktasına gelmek bizim için çok önemli bir gelişmeydi. Coşmamak, sevinmemek bizim için söz konusu olamazdı. Dolayısıyla bizler Bağımsızlık Bildirgesi’ni hemen orada imzaladık. Ancak herkesin bildiği üzere CTP ve TKP’li milletvekilleri bağımsızlığa, devlet ilanına karşı çıktı. Sert tepki ortaya koydular.
Denktaş Bey bu tepkileri üzerine artık kararın verildiğini belirten ifadeler kullandı ve “Yarın Meclis’te oylama olacak. Siz zannetmeyiniz ki hem hayır oyu vereceksiniz, hem de o Meclis’te oturacaksınız” dedi. Bir de telefon bağlantılarının kesildiğini açıkladı. Dolayısıyla karşı olanların oraya, buraya telefon açıp kararı erteletme şansları ellerinden alındı. Ve yine herkesin bildiği üzere CTP ile TKP çaresizlik içinde yaptıkları toplantılarda istemeyerek de olsa, içlerine sinmese de bağımsızlık ilanına “evet” dediler.
Bana göre bugün yaşadığımız sıkıntıların temelinde hâlâ bu hatalı, bağımsızlık ilanına karşı hazımsızlığın etkileri vardır. Oysa bir halkın dünyaya ulaşabileceği en ileri seviye bağımsızlık ilanı, kendi kendini idare ettiği bir devlet sahibi olmaktır. Hâlâ bugün CTP ve TKP’nin özellikle belirli unsurlarının Rum tarafının uzlaşmazlığına, Rumlar hemen hemen tüm anlaşma metinlerini reddetmelerine rağmen KKTC’ye soğuk bakmalarına bir anlam veremiyorum.
Bağımsızlık ilanına karşı olanlar rahat durmadılar. 14 Kasım 1983 gecesi Egemen İngiliz Üsleri üzerinden dünyaya ulaşmaya ve KKTC’nin ilanına engel olmaya çalıştılar. Dış dünya ile bağlantılar kesildiği için bunda başarılı olamadılar. Dönemin Türkiye Lefkoşa Büyükelçisi İnal Batu’ya gidip Denktaş Bey’i şikayet ettiler ama ondan “Denktaş Bey bu kararı vermişse biz destekleriz” yanıtını aldılar. CTP ve TKP yetkili organlarında konuyu tartıştırdılar ama oralardan çıkan sonuç Meclis dışında kalmamak için KKTC’nin ilanına onay vermek oldu. Yani, istemeye, istemeye de olsa, bana göre siyasi iki yüzlülük yapılarak onay verildi. Verildi, ama bir türlü KKTC içe sindirilmedi. Bu iki parti federasyon olmazsa kendilerinin siyasi olarak yaşayamayacağı düşüncesindedir. Bana göre dün de bugün de hatalı düşünüyorlar ve yaptıkları ile Rum tarafının uzlaşmazlığını artırıyorlar.


“TARİHİ BİR GÜNDÜ… OLUMLU OY VERMEK BENİM İÇİN ÇOK BÜYÜK GURURDUR”

15 Kasım sabahı Meclis'te neler oldu? Nasıl tanımlarsınız o gün yaşananları?

Tarihi bir gündü. Kıbrıs Türk tarihinin bana göre en önemli günlerinden biri idi. Heyecanlıydık. Çok mutluyduk. Karar duyulduktan sonra okullar, insanlar sel gibi Meclis binasının önüne aktı. Mahşeri bir kalabalık vardı. Milletvekilleri olarak biz de kendi aramızda olanları ve olabilecekleri konuşuyorduk. Uzun süredir hasta olan özgürlük mücadelemizin lideri Doktor Fazıl Küçük, UBP Genel Başkanlığı, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık yapmış olan Kıbrıs Cumhuriyeti döneminin Savunma Bakanı rahmetli Osman Örek, toplumun pek çok ileri geleni Meclis’te idi. Tek ses, tek kalp cumhuriyetin doğuşunu izlemek muhteşem bir olay idi. O günü Meclis çatısı altında yaşamak, bağımsızlık ilanına, inanarak, kalpten duygularla imza koymak, KKTC’nin yaşasın ve yüceltilsin diye ilanına olumlu oy vermek benim için çok büyük gururdur.
Bu haber 91 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER