Gel de anlat..

Her zaman savunduğum şey uluslararası ilişkilerin ülkeler için çok büyük öneme haiz olduğudur..

Her zaman savunduğum şey uluslararası ilişkilerin ülkeler için çok büyük öneme haiz olduğudur.. Bunun bir başka izahı da uluslararası hukuku meşru kılan toplumların karşılıklı olarak geliştirdiği ilişkilerin ne denli değerli olduğunun da bir göstergesidir bu..Dolayısıyla milletler arası ilişkiler sürdürülürken uluslararası hukukun içinde olmanın toplumsal kazanımları da büyük olur.
Malum Kıbrıs’ın çevresinde bulunan gaz yataklarının Avrupa’ya nasıl ve ne şekilde taşınacağı tartışılıyordu..
Tabi bu bir yana bu gazın Kıbrıs sorununa olumlu bir ivme katabileceği de çeşitli platformlarda tartışılıyordu. Lakin bugüne devam eden sürece olumlu yönde bir katkı sağlamadığı aksine sürece yeni bir sorunu eklemeye aday olduğu da anlaşılıyor.Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın bu bağlamda birlikte hareket etme ve politika belirleme zarureti ortaya çıksa da bu Kıbrıs’ın çevresini oluşturan sularda var olan gaz yataklarının sadece Rumların özelinde ve tabi ki onların uluslararası pozisyonlarının sağladığı imkanlar sayesinde kurdukları uluslararası ilişkilerle yön bulduğunu görüyoruz
İşte bu ilişkilerin bir sonucu olarak geçtiğimiz günlerde Rumlar bu anlamda yeni ittifaklar oluşturarak çıkan bu gazın Avrupa’ya taşınmasını sağlayacak anlaşmalar yaptılar. Bu kapsamda 8 milyar euroluk East Med projesi, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan ve İtalya arasında imzalandı. Proje adanın 170 km güneyinden başlayacak ve Girit üzerinden toplam 2250 km uzanıp, İtalya-Otranto da sonlanacak.
East-Med’ projesinin 5 yılda tamamlanması bekleniyor.
Bu projenin sonunda Doğu Akdeniz gazının, 2030 yılında 100 milyar cubic olacak AB doğal gaz ihtiyacının 5/1’ini karşılaması da hedefleniyor..
Böylelikle Kıbrıs açıklarında çıkan gazın güvenli bir şekilde Avrupa’ya ulaştırılması öngörülüyor..
Ha bunun daha kısa ve çok daha makul maliyetli başka bir yolu yok muydu?
Elbette vardı.
Türkiye üzerinden sadece 80 km boru hattı seçeneği ile bu gazın Avrupa’ya daha az maliyetli taşımanın yolu varken Yunanistan üzerinden İtalya’ya 2550 km boru hattı döşemek oldukça maliyetli..
Üstelik bu projenin hayata geçirilmesi için böyle bir yatırıma girecek her şirket bunu risk olarak görecektir.
Dolayısıyla bu ekonomik akıldan uzak verilmiş bir siyasi karar olarak kayıtlara geçecek. Burada amaçlanan gazın Avrupa’ya taşınmasını Türkiye’yi ve tabiki Kuzey Kıbrıs’ı konuya müdahil etmeden yapmaktı.
Dolayısıyla bütün hesapların bu hassasiyet üzerinden yapıldığı anlaşılıyor.
Ve fakat bunun adada sancılı bir sürecin başlamasına vesile olacağı göz ardı ediliyor.Aklın yolu da aslında Kıbrıs’ta ulaşılacak çözüm ile birlikte doğal gaz konusunda Rumların, Kıbrıslı Türkleri dışlamadan işbirliğine gitmesi ve bu sürecin içine Türkiye’yi de dahil etmesiydi.. Böyle bir gelişme ile konuya hangi açıdan bakılırsa bakılsın bölgeye güçlü bir istikrar gelecekti..
Ki böylesi bir dönemde Doğu Akdeniz’de en çok ihtiyaç duyulan şeyin Kıbrıs’ta sağlanacak bir çözümün bölgeye getireceği huzurdur.
Fakat görünen o ki hesaplar başka..
Üstelik bu hesaplar üzerinden koordinasyonu ABD ve AB’nin sağladığı anlaşılıyor. Dolayısıyla yaşanan sürece bu perspektiften bakınca mevzunun ABD kontrolünde geliştiği net olarak görülüyor.
Bu durum da kim ne iddia içinde olursa olsun Türkiye’nin bölgede hareket alanına sınır getiriyor.
Oysa ABD başta olmak üzere konuya bir şekilde taraf olan herkes bu gazda Kıbrıslı Türklerin de eşit şekilde pay alması gerektiğini dillendiriyor.
Bunu Rum Yönetimi de birçok kez vurguladı..
Hatta çıkacak gazın getireceği gelirden Kıbrıslı Türklere bir pay ayrılacağı ve çözüm olması halinde bu payın iadesinin yapılacağı da söyleniyor..
O halde bu sürecin içine her ne kadar da Kıbrıslı Türkleri ısrarla müdahil etmeyen anlayışın aslında bu noktada meşruiyetini kaybettiğini söylemek mümkün.Üstelik ortada gün gibi duran bir başka realite de, Kıbrıs’ta taraflar arasında bir çözüm sağlanmadığı sürece bu gazın bölgeye fayda getirmesi çok da olası görünmüyor.Fakat gel de mevcut şartlar içinde Kuzey Kıbrıs’ta oluşan konjonktürün de etkisiyle bunu uluslararası topluma anlat..
Mümkün mü?
Değil..
Zaten anlatamıyoruz..




Bu haber 128 defa okunmuştur

:

:

:

: