BM Genel Sekreteri Guterres’in, Güvenlik Konseyi’ne yönelik rapor taslağında Barış Gücü’nün görev süresinin altı ay daha, 31 Temmuz 2019 tarihine kadar, uzatılmasını önerdiği belirtiliyor.
BM Genel Sekreteri Guterres’in, Güvenlik Konseyi’ne yönelik rapor taslağında Barış Gücü’nün görev süresinin altı ay daha, 31 Temmuz 2019 tarihine kadar, uzatılmasını önerdiği belirtiliyor.
Guterres, rapor taslağında ayrıca, Kıbrıs sorunundaki kapsamlı çözüm perspektiflerinin hala canlı olduğuna da işaret ediyor.
Genel Sekreter, bir başka ifadeyle “çıkmayan candan ümit kesilmez” diyor ama manzaranın bütününe baktığımızda müzakerelerin bugüne kadar seyrettiği biçimde devam etmesi beklenmemeli.
Zaten Rum yönetimi de, Ankara’nın ‘konfederasyon’ tezine karşı ‘gevşek federasyon’ teziyle yeni dönemin kapısını araladı.
Rum tarafını buna iten neden, artık işi zamana yayma, ipe un serme taktiklerinin, daha doğrusu yarım asırdan bu yana süren metotlarının artık işlerliğinin kalmayışıdır.
Genel Sekreter’in raporuna yazdığı “sonuç vermeyen sonu olmayan süreçler ve öngörülebilir ufuk” vurgusu, dolaylı olarak da olsa müzakerelerde bir zaman takvimine vurgu yapıyor.
İşte bu vurgu Rumları ödünü koparıyor.
O yüzden eski argümanlar ve bildik söylemlerin dışına çıkarak artık kafalarının içindeki gerçeği telaffuz etmeye başladılar.
Artık bir çözüm olsa da merkezi hükümette Kıbrıslı Türklerin etkinliğini sorguluyorlar. Bunu bize de “gerçekçi olalım” diye söze başlayarak, açık açık söylüyorlar.
Şimdi gelinen noktada önemli olan bizim buna ne tepki vereceğimizdir.
Elbette BM parametreleriyle federasyon yolunda ilerlemek için çok çaba sarf ettik. Ancak bugüne kadar gelinen yolu tanımlamak için söylenen “büyük ilerlemeler sağlandı” sözlerinin tamamen bir balon olduğunu da net olarak görüyoruz.
Artık ham hayal değil, gerçeğin ipine sarılmak zorundayız.
Peki nedir o gerçek?
Biz artık bu meseleleri konuşurken evimizin içini temizlemeye, kendi işimize bakmaya yoğunlaşmalıyız.
Her ne kadar bu söylemi dile getirenlere “süpürgeciler” diye müstehzi bir ifadeyle tebessüm edilse bile tek yolumuz bu olmalıdır.
Peki evimiz içinde yapılması gerekenler nelerdir?
Siz günlük hayatta sokağa çıktığınızda, devlet dairesine gittiğinizde nelerden şikayet ediyorsanız onlardır.
Kamudan daha iyi hizmet almak, her yağmuru sel felaketi olarak karşılayıp “yapacak bir şey yok” çaresizliğinden sıyrılmak, cebimizi oyan zamlardan, elektrik faturalarından kurtulmak için çareler aramak…
Buna eminim siz de onlarca madde ekleyebilirsiniz.
Dış politikada ise yapılacaklar listesinin en başına Rumlarla işbirliğini koyabiliriz.
Yanlış anlamadınız.
Sayın Özersay’ın da dediği gibi çözüm olmadan da Rumlarla işbirliği yolunu açacak adımlar atmalıyız. Rumlar her ne kadar bunu reddeder gibi görünse de onlar da Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yatakları için bu gerçekle tanışmak zorunda oldukların biliyorlar.
Pazarlığı yüksekten Ankara ile açıyorlar. Ama günün sonunda karşılarında muhatap olarak KKTC’yi almaktan başka çareleri kalmayacak.
O güne kadar yapmamız gereken ise ham hayallere kapılmadan müzakere masasında sağlam durmak. Bunun başka yolu yok.