Devlette devamlılık esastır.
Devletin, ilkeleri, kırmızı çizgileri, sistemi, düzeni olur.
Bunlar olur ki devleti yürüten erkin siyasi çizgisi, ideolojisi, politikaları devletin üstünde olmasın.
Esas olan yapılacak olanların, devletin belirlenmiş sınırları içinde yapılmasıdır.
Topluma fayda sağlayacak, devlete ait düzenlemelerin geriye götürülmeden, daha iyisine ulaşmanın hedef olduğu siyasal bir düzene ihtiyaç var.
Ne yazık ki amaç bu değil, siyasi üretim olmadan, yıllarca birileri yıpranmış, yerine daha önce yıprananlar gelmiş.
Unutmanın, unutturulmanın acısını bu halk çok çekti, çekmeye devam ediyor.
KKTC'nin yapısal sorunlarını, bugünkü anlayış, mantık, yaklaşımla, hiçbir siyasi parti, siyasi oluşum veya iktidar çözemez.
Tek yapılan günü kurtarmaktır, suya sabuna dokunur gibi görünüp, yapar gibi yapmaktır.
Kasaba politikacılığı değil, gerçek anlamda 'neşter politikalarına' ihtiyaç var.
Ülkedeki çok az bir kesim dışında mevcut durumdan kurtulmak isteyen var mı?
Elbette herkes şikâyetçi, ama ucu kime giderse gitsin, kimden başlarsa başlasın, yapılması gerekenler yapılsın diyenler de azınlıktadır.
Durum bu olduğu için aynı politikalar, aynı iktidarlar, aynı muhalefet anlayışı, aynı seçilmişler ve aynı çaresizlik hep bizimle.
En kötü ve düşündürücü olanı ise, yeni ve yenilikçi gelen kim olursa olsun aynı anlayıştan çıkamıyor, farklı olamıyor.
Hükümet bir yılı aşkındır görevde.
Çok ciddi sıkıntıları atlatarak, atlatırken yaralanarak devam ediyor.
Birçok konu, hiç konu olmaması gerekirken boş yere büyüdü, büyütüldü, fırsat verildi.
Mesela, Dome Hotel örneği, bu süreç bu kadar uzatılmamalıydı, siyasete bu kadar malzeme olmamalıydı.
Devletin kurumları, hükümet, Vakıflar, bu sürecin anlaşmaz tarafları olarak karşı karşıya gelmemeliydi.
Hükümet, Dome Hotel sürecini yönetemedi, krize dönmesine, siyasi malzeme olmasına engel olamadı.
Amaç bir tarafın kaybetmesi, mağlup olması değildir.
İlgili tarafların kazanması, toplumun öz varlığı olan bir kurumun ayakta durabilmesi tek amaçtır.
Tabi ki yanlışlar, haksızlık, yasa dışılık, kötü yönetim, usulsüzlük varsa bunların önüne geçilmeli.
Bunları önlemek en başta sözleşme şartlarıyla, daha sonrada denetlemeyle sağlanabilir.
Yaşanan son sürecin bir daha tekrarlanmaması için yeni sözleşmenin, eskisine göre daha iyi hazırlanması, tarafların hassasiyetlerinin ciddiye alınması ve denetim mekanizmasının daha güçlü oluşturulması şart.
Yeni sözleşme yapılmasını desteklerken, en başta toplumsal bir kuruma sahip çıkmak, çalışanların ilk önce yönetici ve sahip olduğunu dikkate almak ve de Dome Hotel örneklerinin çoğalmasını desteklemek tek hedefimdi.
Kimin yönettiği, siyasi ve ideolojik yakınlıklar hiç konum olmadı.
Vakıflar İdaresi ile Dome Hotel'i işleten Turizm Emekçileri Sendikası ve Dayanışma Turizm LTD arasında, yeni sözleşme ile ilgili bir noktaya gelindi.
Yeni sözleşmeye göre;
Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi sadece kar payına ortak olacak, finansal yük Dayanışma Turizm LTD'in.
Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden, yatırımların denetimi için hizmet alınacak.
Yönetim kuruluna iki üye Vakıflar Örgütü ve Din işleri dairesi tarafından atanacak.
Sendika, sendika başkanı ve yönetim kurulu üyeleri, kurulda yer almayacak.
Üç kez yıllık kar payının 250 bin doların altına düşmesi halinde işletme yönetim kurulu başkan, başkan yardımcısı, üyeler ve hotel genel müdürü tekrar atanmamak üzere görevden alınacak.
Bağımsız denetçi atanacak, mali müşavir onaylı mali rapor sunulacak.
Kar oranları sendika ve Vakıflara %40, yatırım amaçları içinse %20 pay ayrılacak.
Şirket hisselerinin % 51'i Turizm sendikası, %49'u çalışanlara ait olacak.
Turizm Emekçileri Sendikası ve Dayanışma Turizm LTD'e ciddi yükümlülüklerle beraber, önemli bir de denetim getirecek.
Aylardır yapılan eleştirilere bire bir cevap veren bir sözleşme.
İhaleye çıkılması konusu ise, kamusal her varlık için geçerli olmalıdır.
Birinde ihale istemek, bir diğerinde gündeme getirmemek doğru değil.
Kötü başladı ama, bu konu bundan sonrası için bir örnek olmalı.