Beylerbeyi’ne, Kibele’ye sık sık gelirim. Buranın atmosferi, mimari dokusu, sardunyaların renk cümbüşü, ağaçların güzelliği. Girne’nin güzelliğini yukarıdan seyretmek, denizin maviliğini hatta Torosların zaman zaman görünen tepelerini seyretmek ahhh...
Beylerbeyi’ne, Kibele’ye sık sık gelirim. Buranın atmosferi, mimari dokusu, sardunyaların renk cümbüşü, ağaçların güzelliği. Girne’nin güzelliğini yukarıdan seyretmek, denizin maviliğini hatta Torosların zaman zaman görünen tepelerini seyretmek ahhh... Beylerbeyi’nde tadına doyum olmaz günbatımının… Anlatmakla bitmez, ya cemre düştüğü zaman badem ağaçlarının güzelliğine. Öyle çok seviyorum ki buraları; yıllar önce “Lebibe” isimli şarkımın klibini, Eralp ADANIR yönetmeliğinde buradaki Bellapais Manastırı’nda çekmiştim. Daha sonra “Al Beni Beni” isimli şarkımın klibinin bir kısmına da, Cumhur AYAR yönetmenliğinde yine Beylerbeyi sokaklarında hayat vermiştim (www.youtube.com adresinden izleyebilirsiniz). Buraları her mevsim bir başka seviyorum.
Yıllardır Beylerbeyi’ne sık sık yemek yemeye giderim… Geçen akşamüstü yine çok sevdiğim bir can arkadaşımla birlikte gittik. Park alanına geldiğimiz an gözlerimize inanamadık; asırlık Harnup ağaçlarını sökmüşler ve araç park alanını genişletmişler bu sayede! Girişte duran bir sorumlu da ücret alıyor… Vay efendim neymiş bir kulüp buranın işletmeciliğini almış, alsın efendim elbette ücrette alsın fakat güzelim ağaçları katlederek değil. Bir kez daha kahroldum asırlık ağaçların katledildiğini gördüğümde. Yıllardır ağaçların insan hayatı için önemini, değerini her söyleşimde dile getiririm. Gittiğim TV programlarına genellikle ağaç fidanımla giderim. Bu güne kadar hükümetlere defalarca önerge hazırlayıp sundum. Her doğan çocuk bir ağaç dikmeli, sonsuza kadar yaşatmalı.. Her evlenen çift birer ağaç dikmeli, sevgi ile sonsuza kadar yaşatmalı. Her diploma alan öğrenci bir ağaç dikmeli sonsuza kadar yaşatmalı. Takdir edersiniz ki birçok ülkeden binlerce öğrenci ülkemiz üniversitelerinden mezun olmaktadır. Hükümetimiz böyle bir yasayı hayata geçirebilseydi, kendi ülkelerine dönen öğrenciler bu yapılanma örneğini kendi ülkelerinde de hayata geçirme çabalarına girecekler ve erozyona uğrayan dünyamız küçük de olsa bir parça yardıma kavuşacaktı. Biz Kıbrıs Türkleri olarak bunu gururla izleyecek göğsümüz kabaracaktı. Kurulacak olan hükümetimize bu arzumu sunacağım.
Ağaçların faydalarını hepimiz biliyoruz fakat hep yanlış kararlar alıyoruz. Bir çok suç işleniyor ülkemizde ve bu suçlara gereken cezalar veriliyor. Fakat ağaç kesme suçuna hem de tarihi asırlık ağaçları kesmeye bir ceza yok mu? İnanıyorum ki en kısa zamanda ağaçların dünya için ne kadar değerli olduğu anlaşılacaktır… Okullarımızda temel derslerin insan hayatı olduğunun yanında, doğa hayatının da önemine daha çok yer verilmeli ki çocuklarımız doğa bilincine kavuşsunlar. Ağaç yaşken eğilir…
Harnup ağacının faydaları:
Bizim iklimimize çok uygun, su istemez, her zaman yemyeşildir. Yetiştirdiği meyveler inanılmaz dertlere deva olan harnup ağacı meyvesi çiğ yenebiliyor. Pekmezini bilmeyen yoktur.. Likör yapımında, mide ve bağırsak hastalıklarına deva, akciğer rahatsızlıklarında ödem oluşumunu engelleyerek akciğer kanseri ne yakalanma oranını azaltan özelliklerinin yanında; göğsü yumuşatır, balgam sökmeye birebir ve bronşların boşalmasında da yardımcı olur. İshali keser, sigara tiryakileri için faydalıdır. Kilo vermek için etkili bir gıdadır. Pekmezle birlikte yedirse idrar söktürür, unutkanlığı en az seviyeye indirir, devamlı yendiğinde basura iyi gelir. Cinsi gücü artırıcı özeliği vardır. Yiyerek ve ya kür halinde kullanılarak keçiboynuzu içerisinde bulundurduğu farklı miktarlardaki tabî şeker itibariyle spermlerin canlandırılması ve sayısının artırılmasına tesir eder. Kullanım şekli ve dozu; toz haline getirilen çekirdekler bir bardak sıcak suya ve ya süte konur, günde 2 ya da 4 bardak içilir.. Harnup ağacı meyvesinin faydaları saymakla bitmez.
Sevdiklerimizle gölgesinde şöyle bir oturup mangalda pişirdiğimiz kebapları yemek, üstüne de birer kahve içmek, tıkırdadığımız gitarımızdan yüksele nağmelerle birbiri ardına söylediğimiz şarkılar, söyleşiler bizi yazın sıcağında öylesine büyük bir sevgi ile kucaklıyor ki gölgesi hayatımıza hayat katıyor, günün yorgunluğunu, iş stresini, bunalmışlığımızı unutturuyor. Arabalarımızı kavurucu sıcaktan deforme olmaktan kurtarıyor. Böcekleri, kuşları gövdesinde, dallarında saklıyor, besliyor, büyütüyor. Bazen bir çobanın kavalından yükselen yanık nağmelerle coşuyor dalları, dans ediyor ahenkle ve daha da yeşeriyor dalları, coşkuyla güzelliğine güzellik katıyor. Nasıl ki başkasının gelip bizi zamansız öldürmesini istemeyiz, elbette ağaçlarımızın da yaşama hakkı vardır…
“O insan ki; çevreyi korur, ağaç diker… Saygıyı, mutluluğu hak eder!”