Geçtiğimiz günlerde Almanya'da emekli bir Türk diş hekimiyle sohbet ediyordum. Türkiye'de okuyup uzun yıllar çalıştıktan sonra emekli olup Almanya'ya yerleşmiş. Konu bir ara Prof. Dr. Alfred Kantorowicz'e geldi. Dostumun gözleri dalıp gitti. 'Biz Türk diş hekimleri ona çok şey borçluyuz. O bir efsaneydi...' deyip onu anlattı uzun uzun... Türkiye'de diş hekimliğinin temelini atan, bugünkü dişçilik fakültesinin kurucusu...
Yıl 1933... Nazi zulmü Almanya'yı kasıp kavurmakta... Genç Türkiye Cumhuriyeti ise onuncu yılında... Atatürk'ün önderliğinde hemen her alanda hızla atılımlar yapılıyor... Bunlardan biri de üniversite reformu... Darülfünun lağvedilip bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin kuruluş yılları. Öğretim üyesi açığı ülke dışından sağlanmak isteniyor. İşte bu sırada Nazilerden canını son anda kurtarıp İsviçre'ye giden Frankfurt Üniversitesi Patoloji Kürsüsü Başkanı Yahudi bilim adamı Prof. Philipp Schwartz kurduğu dernek aracılığıyla aynı akıbete uğrayan meslektaşlarına sığınıp çalışabilecekleri imkan arayışındadır...
Türkiye'nin temasa geçtiği Prof. Schwartz'ın tıp fakültesi için önerdiği bilim adamları arasında Prof. Dr. Alfred Kantorowicz de vardır. 1923'ten beri Almanya Bonn Üniversitesi'nde diş ve ağız hastalıkları dersleri veriyordur... Alanında otorite kabul edilen bir bilim adamı... Daha 1912 yılında ilkokullarda diş sağlığı taramasına çıkmış, ağız ve diş sağlığı bilgi ve alışkanlıklarının çocukluk döneminde kazanılması yönünde ilk çalışmaları başlatmış.
Kantorowicz, aynı zamanda siyasette de aktif bir kişidir. 1919'dan itibaren sosyal demokrat parti'den Bonn Belediye Meclisi üyeliği yapmış. Hitler'in iktidara geçmesiyle tutuklanacağını duyunca üç dört hafta kadar gizlendikten sonra 1 Nisan 1932'de teslim olmuş. Dört ay Bonn hapishanesinde tutulduktan sonra önce Boergermoor daha sonra da Lichtenburg-Callnberg toplama kampına gönderilmiş. Kantorowicz'in teslim olmaya karısı Annemarie ikna etmiş... Bu yüzden eşi vicdan azabı çekip köprüden kendini Ren nehrine atmış. Kurtarılmış, ama psikolojik rahatsızlığı üzerinden atamamış.
Kantorowicz artık her şeyin bittiğini düşünürken, Prof. Schwartz'ın onu İstanbul'daki üniversiteye önermesiyle talihi değişir... Önerinin kabul edilmesi üzerine Türk hükümeti Almanya'ya gönderdiği bir yazıyla onun artık İstanbul Üniversitesi'nde profesör olarak görevli bir Türk memuru olduğunu bildirir. Onun bulunduğu toplama kampından derhal çıkarılıp Türkiye'ye gönderilmesi talep edilir. Berlin Büyükelçiliği'nden bir yetkili de toplama kampına giderek kendisiyle görüşür... Alman hükümeti onun yerine bir başkasını göndermek ister... Teklif reddedilip Alman bilim adamının salıverilmesi istenir.
Türk hükümetinin ısrarı üzerine salıverilir... 5 Kasım 1933 günü dört çocuğu ve karısıyla İstanbul'a gelen 33 yaşındaki Kantorowicz, 19 Aralık'ta Tıp Fakültesi'ne bağlı Diş Hekimliği Yüksekokulu'nda göreve başlar. Okulun eğitim programını patoloji, mikrobiyoloji ve anatomi gibi temel tıp bilimlerine ağırlık vererek yeniden düzenler. İlk cerrahi protez uygulamalarını başlatır. Yüksek Okulu Tıp Fakültesi'nden ayrılıp ayrı bir fakülte olmasını sağlar... Diş hekimleri için sürekli kurslar düzenleyerek Türkiye'de diş hekimliğinin gelişmesine önemli katkılarda bulunur.
Kış sporlarına özelikle kayağa çok meraklı olan Kantorowich, kendisi gibi Almanya'dan gelen diğer bilim adamlarıyla uygun bir kayak yeri ararken buldukları, sürekli gittikleri dağ bugün Türkiye'nin en önemli kayak merkezlerinden Uludağ'dır... 1934 yılında İran Şahı Riza Pehlevi Türkiye'ye gelir. 16 Haziran akşamı Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk ile yemek yerken konu dişten açılır. Atatürk de 'Çok uzman bir Alman profesör var. Hem size yardımcı olmasını sağlayalım' der... Daha o gece Bebek'teki evinden apar topar alınıp saraya getirilir. Dişçi koltuğu ve diğer tüm malzemeler de üniversiteden sökülüp getirilir. Güvenlik açısından üç dört gün saraydan ayrılmadan İran Şahı Pehlevi'ye mükemmel bir protez diş yapar. Apartman komşusu Prof. Fritz Neumark hatırlarında şöyle anlatır. 'Gece askerler gelip götürdüler. Hiçbir bilgi vermediler. Çok korktuk. Birkaç gün ne yaptıysak haber alamadık. Tutuklandı sandık. Daha sonra eve dönünce ne olduğunu öğrenebildik, çok sevindik...'
İstanbul'da 18 yaşındaki oğlu Erich'in intihar etmesiyle Kantorowich ailesi büyük bir darbe alır... Eşinin Almanya'da başlayan psikolojik sorunları daha da ilerler. 1936 yılında ilk eşinden ayrılır. İkinci evliliğini yapar. Savaş sonunda 1946'da tekrar Almanya'da Bonn Üniversitesi'ne davet edilir. Ama Nisan 1946'da kalp krizi geçirince sağlığı bozulur. Almanya'ya ancak 1949 yılı sonbahar aylarında dönebilir. Ama üniversite yerine eyalet hükümetine okullarda diş sağlığı konusunda danışmalık yapar. Bu görevi 1957 yılına kadar sürdürür. 18 Haziran 1880'de şu an Polonya topraklarında ama o dönemler Prusya devletinin Posen kentinde doğan Kantorowich, 6 Mart 1962'de 81 yaşında Bonn'da hayata gözlerini yumar... Sen rahat uyu Kantorowicz bey, Türkiye için yaptıkların unutulmadı, gönüllerde hep yaşacaksın....