Eğrisiyle doğrusuyla konuşalım.
Tartıya koyacaksak bu yaşananları doğru tartalım.
Hade gelin bu işi vicdan muhasebesinde ele alalım.
Ha, HP’nin siyasi duruşunu, bakışını eleştirelim.
Kıbrıs sorununa olan yaklaşımını eleştirelim.
Yanlışlarını konuşalım.
Bugüne kadar doğru yapmadığı her şeyi ortaya koyalım.
4’lü koalisyon hükümeti içinde yaptıklarını, yapamadıklarını da eleştirelim.
Hepsine varım.
Zaten eleştiriyorum da.
Ama…
Az insaflı olalım.
Alengirli işleri görmeyin, görmezden gelin biz romantizmle kervanımızı yürütmeye devam edelim.
Öyle mi?
Evet öyle.
Halkın Partisinden istenen tam da bu oldu.
HP Parti Meclisi oturdu buna hayır dedi.
Ve 4’lü koalisyon hükümetinden ayrılma kararı aldı.
Ortalık kalktı oturdu.
Peki niçin?
Yok efendim HP kılıf uydurmuş,
Yok efendim HP bahane ararmış.
Yok efendim hırs mış?
Yok efendim HP, UBP ile hükümet kurmak için bunu yapmış.
Yok efendim bu karar Türkiye’de verilmiş.
Yok efendim şuymuş buymuş.
Oysa UBP’nin HP dışında alternatifi var hükümet kurmak için.
CTP’de bu alternatiflerden biridir ve bu anlamda en güçlü seçenektir.
UBP-DP-TDP azınlık olasılığı da mevcut.
UBP-DP-YDP azınlık formülü de bulunuyor.
Niye illa ki HP olsun.
Hatta ben HP’nin ilgili organlarında olsam geri çekilir, hükümetin diğer partilerden çıkmasını desteklerdim.
Velhasıl hükümet alternatifi mevcut parlamentonun aritmetiğinde mevcut.
Buna rağmen oldu bittiye gelmiş havası yaratılması anlamsız.
Her şey bir tarafa burada bana tuhaf gelen şey şu ki, etik ve ahlaki olmayan değerler kimsenin umrunda olmadı.
Memleketi talan edenin, yakınlarına ve yakın çevresine devleti kaynaklarını dağıtanın, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının her gün bir yenisinin eklendiği ve ayyuka çıktığı ortamda buna itiraz edeni, dur diyeni çarmıha gerip, bunların müsebbibi olanları da neredeyse kahraman ilan etmek tam da bu toprakların umursamaz haline yakıştı.
Yazık.
Bunu göremeyenlerin kestiği ahkam bu ülkenin yararına değil.
Nitekim bunun bir evveliyatı vardır.
Önceden uyarıları vardır.
İkazları vardır..
4’lü koalisyon kurulduktan yaklaşık 6 ay sonra Dışişleri Bakanlığında Kudret Bey ile bir görüşmem olmuştu.
Davet kendisinden gelmişti.
Memnuniyetle gittim.
O günkü görüşmeye Girne Milletvekili Sayın Jale Refik Rocers da katılmıştı.
O gün Sayın Özersay ile birçok konuyu konuşma anlama fırsatım olmuştu.
Hükümet nasıl gidiyor diye bir soru sorduğum zaman bana şöyle demişti Sayın Özersay.
“Bende, Sayın Erhürman’da hükümet ortağımız DP Genel Başkanı ve Maliye Bakanımız Serdar Denktaş’a müdafa yapmaktan yorulduk. Bakanlar Kuruluna her getirdiği konuyu 40 yarmaktan, dosyaları onlarca kez mercekten geçirmekten yorulduk. Her icraatın içinde alengirli bir şey çıkacak diye ödümüz kopar oldu” demişti..
İşte böyle bir durum vardı 4’lü koalisyon hükümetinin içinde ve HP buna razı değildi.
Ve bu rahatsızlığını da sürekli hükümet ortakları ile paylaşıyordu.
Peki sonuç?
Hiçbir şey olmuyordu.
Aman hükümet devam etsin UBP gelmesin yaklaşımı daha önemliydi bu alavera dalavera işlerinden.
Kısacası HP’ye gözünüzü, kulağınızı kapatın biz kervanımızı yürütelim diyorlardı.
HP buna razı gelmedi.
Ve bu kervanda ben yokum dedi.
Bu dünkü bir hadise değildi.
Ve koalisyonun diğer ortakları tarafından da biliniyordu.
İddialar artık ayyuka çıkmıştı.
Yakın çevresine devlete ait arazi tahsisleri, bina tahsisleri ( uzun vade kira usulü)
Akabinde yine DP kendi bakanlıkları bünyesinde faaliyet gösteren kurumların başına/ yönetim kademelerine atadığı kişilerin girdiği kirli ilişkiler rüşvet iddiaları, kötü yönetimleri sayesinde idare ettikleri kurumları soktukları zararlar öyle böyle değildi.
Kısacası bıçak kemiğe dayanmıştı..
Ve bütün bunları bilen sadece hükümetin HP kanadı değildi.
CTP’de TDP’de her şeyi biliyorlardı.
Peki neden karşı çıkmıyorlardı?
Evet bugün bunu sorgulamakta fayda var.
Dolayısıyla Başbakan sıfatıyla düzgün kişiliği dürüstlüğü ve hukukçu kimliği ile Sayın Tufan Erhürman’ın yaşanan bu olumsuzlukların önüne geçebilecek otoriteyi ortaya koymasını beklerdim.
Fakat olmadı.
Hükümette kalmak adına, bütün bu tartışmalı icraatlar yok sayıldı, görmezden gelindi.
Maksat iktidar bekasını sürdürsün, UBP muhalefette tutulmaya devam edilsin.
Bunun başka bir izahı yok zaten.
Lakin HP buna daha fazla sessiz kalmadı.
Şimdi diyorlar ki HP hükümeti bozan taraf oldu, ortaklarını sattı.
Bu mudur?
Tabi ki değil.
Bu işin çirkin siyaseti.
HP uyardı olmadı.
Bir daha uyardı.
Yine olmadı.
Yine uyardı, yine uyardı.
Olmadı olmadı.
Bu kez de gereğini yaptı.
Ha şu olabilir miydi?
Maliye Bakanlığında yapıldığı iddia edilen etik dışı ve ahlaki olmayan icraatların iptali, hatta maliyenin dışında daha az stratejik önemi olan bir bakanlığın DP’ye önerilmesi gibi adımlar atılabilir miydi?
Belki.
Bunların hepsi mümkün.
Keşke CTP de iktidarın büyük ortağı olarak üstüne düşeni sadece hükümette kalmak adına yapmasaydı ve diğer bir ortak tarafından ayyuka çıkmış aleni yapılan yasal ama etik dışı, ahlaki olmayan şaibeli, tartışmalı icraatlara dur diyebilseydi.
Ama demedi.
Başbakan Tufan Erhürman’ın bütün iyi niyetine rağmen burada etkisiz kaldığı görülüyor.
Belki çoğu şeyden haberdar bile değildi kendisi.
Bunu anlayabilirim.
Fakat anlamadığım şu; bugün çalanı, çırpanı, yağma, talanı yapanları görmeyelim, onları neredeyse mağdur kahraman ilan edelim, buna müsade etmeyeceğim diyenleri de yerden yere vurup çarmıha gerelim..
Bu mudur yani?
Ne olur yapmayın..
Böyle bir akıl tutulmasını yaşatmayın bu topluma.