Siyasette çok kısa bir zaman içinde parti kurup, akabinde ilk seçimlerde meclise girebilmek tabi ki önemli bir gelişmedir.
Lakin bu gelişmeyi sağlayan da tek başına o parti içinde siyaset yapan erk değildir.
Kimdir peki?
Halktır..
Kaldı ki kurulduğu günden çok kısa bir süre sonra Halkın Partisine gösterilen ilginin tek sebebi de sadece güvendir, inanmaktır.
Peki nereye güvenmektir.
Yapılan söylemlere.
Hesap verebilirlik, şeffaf yönetim, yolsuzluklarla mücadele, liyakat, temiz siyaset, temiz toplum vs..
Peki Halkın Partisi böyle bir referansa siyasi olarak sahip miydi?
Hayır değildi
Buna rağmen taraflı tarafsız belli bir kesimin takdirini topladı Halkın Partisi.
Üstelik ortaya hiçbir şey koymadan..
Ve bu güvenin sonucunda da ilk seçimlerde 9 milletvekili çıkararak önce meclise sonra da iktidara ortak olan 4 siyasi partiden birisi oldu.
Ya sonrası?
Sonrası herkesin malumu.
15 ay bu iktidar şu veyahut bu şekilde sürdürüldü.
İlerleyen zaman içinde de belli gerekçeler gösterilerek HP tarafından bozuldu.
Bugün bu yazının konusu HP’nin 4’lü koalisyon hükümetini hangi gerekçelerle bozduğu konusu değildir.Ya da neden UBP ile ortak hükümet kurduğu..
Bunlar tartışılır.
Ve ayrı birer yazı konusu olur.
Hoş bu saatten sonra da bunların pek anlam ifade edeceğini düşünmüyorum.
Sonuçta 4’lü koalisyon bozuldu ve yerine UBP-HP koalisyonu kurudu.
Bu koalisyon meclisten güvenoyunu da aldı.
Bunu ayrı bir yere koyalım.
Benim bugün üzerinde durmak istediğim konu şu ki; Halkın Partisine inanarak, güvenerek destek çıkan, sahiplenen, oy verip meclise gönderen insanların uğratıldığı hayal kırıklığıdır.
Kısacası HP seçmeninin toplumsal beklentilerini karşılayamadı.
Dolayısıyla dün destek verdikleri partiye karşılıksız inanan, güvenen insanların bugün bu inançlarını yitirmeleri ve tepkilerini ortaya koymaları son derece normal bir reflekstir.
Fakat maalesef üzülerek gözlemliyorum ki, bugün HP’nin ileri gelenleri dahil olmak üzere, HP tarafından bir yerlere atanan, makam sahibi yapılan ve aslında bu yolla menfaat elde eden dar bir kadronun, öncesinde HP’ye güven duyan, inanan ve bunun takdirini yaparak oy veren insanların en ufak tepkilerine karşı saldırgan bir tavır ve üslup kullanarak kendilerine savunma alanı yaratmaları çok çirkin ve yakışıksız oluyor.
Tabi bütün bunlar Halkın Partisinin halk nezdinde yitirdiği güveni, inancı ve saygınlığı geri getirmiyor, ve getirmeyecektir de..
İşte bu tavır aslında bir vicdani rahatsızlığın sonucudur.
HP’nin ileri gelenleri ve alt kadroları ne derse desinler, neyi nasıl izah ederlerse etsinler, HP’ye oy veren kitleye bu yalpalamanın izahını yapamazlar.
Nitekim de yapamıyorlar.
Ne çıktıkları televizyon programları, ne sosyal medya da kendi kendilerine çalıp oynama gayretleri bunu değiştirmiyor.
Halkın Partisi eriyor.
Bu bir öngörü falan da değildir.
Zira bunun teyiti sokaktadır.
Bugün Kuzey Kıbrıs’ta nereye giderseniz gidiniz, hangi sokakta yürürseniz yürüyünüz, hangi mahallede oturursanız oturunuz, siyaset denilince HP’ye büyük bir öfke var.
Ve bu öfke bir türlü dinmiyor.
HP’ de ise umursamaz bir tavır var.
Bu tepkiyi görmezden gelerek hiçbir şey olmamış gibi devam etmeye çalışıyorlar.
Adeta Kıbrıs’ta değil de farklı bir boyutta yaşarmışcasına davranıyorlar.
Hala kavgalarının memleket gailesi olduğunu savunacak kadar da gerçekleri görmezden geliyorlar.
Oysa HP’ye oy veren yüzlerce insan buna artık inanmıyor.
HP’nin memleket gailesi diye bir derdi olmadığına şu veyahut bu şekilde ikna olmuş durumda bu seçmen kitlesi.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü HP bunu savunurken bile ortaya hiçbir referans koymuyor.
Diyemiyor ki biz HP olarak işte şu şu icraatları yaptık, bunları böyle ettik, verdiğimiz şu şu taahhütleri yerine getirdik..
Velhasıl hiçbir dayanak ortaya koyamıyor.
Sadece laf, sadece üstünlük sağlama gayreti.
Ha bir de çok bilmişlik var tabi, her şeyin en iyisini bilen, en doğrusunu yapan insanlara yukarıdan bakan bir anlayış.
İşte bu anlayış eleştiri kabul etmiyor.
Dolayısıyla kendilerini eleştirenlere öfke kusuyorlar.
Anlamsız polemiklere giriyorlar.
Sosyal medyada laf yetiştirme gailesi ile insanları kırıyorlar.
Peki bu böyle gider mi?
Hayır gitmeyecek.
Son durak da tabi ilk gelen seçimler olacak..