Garantörler ve Kıbrıs’ı bir kez daha anlamakta fayda var

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kıbrıs’ta Türkiye konuşur garantördür, Yunanistan konuşur garantördür, İngiltere konuşur garantördür.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kıbrıs’ta Türkiye konuşur garantördür, Yunanistan konuşur garantördür, İngiltere konuşur garantördür. Ama Fransa, sen konuşamazsın, senin böyle bir yetkin yok dedi.. Konunun yetki kısmına hiç girmeyelim. Burada önemli “garantör” ifadesidir. Peki neyin garantörü? Kıbrıs Cumhuriyeti’nin. Peki ne zamandan beri? 11 Şubat 1959’dan beri.. Dolayısıyla öncelikle bunu anımsamak da büyük fayda olduğuna inanıyorum. Peki nedir bu anlaşmanın içeriği? Gelin bugün bunu bir kez daha anlamaya çalışalım. Bir taraftan Kıbrıs Cumhuriyeti, ( ki o dönem 7/3 oranı Rum- Türk dengesi vardı) diğer taraftan Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Peki ne yapacaktı garantörler? Hangi konular üzerinde anlaşma sağlamışlardı? Anayasanın esas maddeleri ile kurulan ve düzenlenen Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve güvenliğinin tanınması ve devamının kendi ortak yararları gereği olduğunu dikkate alarak, sözü edilen anayasa ve oluşturulan duruma saygı gösterilmesini güvence altına alacak işbirliğini arzulayarak, aşağıdaki hususlar üzerinde anlaşmaya varmışlardır. MADDE 1. Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi ve anayasaya saygıyı güven altına almayı üstlenir. (taahhüt eder) Kıbrıs Cumhuriyeti, ayrıca tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder. (sorumluluğunu yüklenir) Kıbrıs Cumhuriyeti, bu maksatla adanın gerek birleşmesini, gerekse taksimini doğuracak doğrudan doğruya (direkt olarak) veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardımcı ve teşvik edici tüm hareketleri yasaklar. MADDE 2. Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1’nci maddede belirtilen taahhütlerini kaydederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu (state of affairs) tanırlar ve garanti ederler. Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin diğer herhangi bir devlet ile gerek birleşmesini. gerekse Ada’nın taksimini doğrudan doğruya, veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenirler. MADDE 3. Bu antlaşma hükümlerinin herhangi birinin ihlali (çiğnenmesi) halinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere bu hükümlere saygıyı sağlamak için gerekli girişimlerin yapılması ve önlemlerin alınması maksadıyla aralarında danışmalarda bulunmayı üstlenirler. Üç garantör devletten biri, birlikte veya birbirlerine danışarak (işbirliği halinde) hareket etmek olanağı bulunmadığı taktirde, bu antlaşmanın oluşturduğu durumu (state of affairs) münhasıran yeniden oluşturmak gayesi ile hareket etmek hakkını korumaktadırlar. MADDE 4. Bu antlaşma imza edildiği gün yürürlüğe girecektir. Yüksek Akit Taraflar, Birleşmiş Milletler Şartının (charter) 102’nci maddesi hükümlerine uygun olarak bu antlaşmayı Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine en kısa sürede kaydettirmeyi üstlenirler. Bu 4 maddelik antlaşma BM BM 102’nci maddesi hükümlerine uygun olarak imza altına alınır. Peki sonra ne olur? 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 1963 yılında Kıbrıslı Türkler ayrılmak zorunda kalır. Kıbrıs Cumhuriyeti ise sadece Rum yönetiminde devam eder. Sonrası herkesin malumu zaten. 1974 Yunan cuntasının desteği ile Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makariyos’a yapılan darbe, bu esnada Kıbrıslı Türklere karşı girişilen kanlı eylemler ve Türkiye’nin adaya müdahale etmek durumunda kalması.. Şimdi yıl 2019.. Bütün bu hadiselerin üzerinden yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, garantörlük anlaşması vs üzerinden 60 yıl geçti.. Kıbrıs Kuzey ve Güney olarak 2’ye bölündü. Sorun çözülmedi.. Üstüne statüko daha sağlam temeller üzerinde kalıcı olmaya meyilli bir ortamı tesis etti.. Şimdi burada sorun sadece 50 yıl önce ortaya çıkan siyasi sorun mu? Hayır. Buna eklenen daha farklı sorunlar da oluştu zaman içinde. Şöyle ki; garantör ülkelerin ada üzerinde kalıcı bir tahakküme sahip olmak istemeleri yanında ada çevresinde bulunan gaz rezervlerinin paylaşımı da ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmıştır

Bu haber 639 defa okunmuştur

:

:

:

: