Ben yeni günün, günün doğuşu ile başladığına inanırım nedense...
Gece yarısı, günün diğer dilimine geçiştir oysa... Dışarda yıldızlı, aylı bir gece var... Kıyıda köşede birkaç dilim de bulut... Lacivert gökyüzü muhteşem görünüyor...
Hafiften gece esintisi ağaçların yapraklarını hışırdatıyor...
Kıbrıs'ın ikinci baharı başlar neredeyse... Havalar serinleyip ara ara yağmurlar düşmeye başlayınca; doğa, ağaçlar, çiçekler daha bir canlanır, uyuşukluklarından silkinir, adeta neşelenirler...
Yeni baştan çiçeğe dururlar, gelin gibi süslenirler... Ben her zaman bu baharlara VURGUNUMdur...
Yalnızlığı çok seviyorum ben... Ona bayılıyorum adeta... Orası benim mutluluk ülkem... Orada saltanat süren benim. Benim iznim olmadan oraya kimse adım atamaz.
Bazen küçük bir gezgin, bazen maceracı bir çocuk olurum... Yalnızlığın gizemli bahçelerinde dolaşmaya bayılırım... Ruhumu, kendimi tanırım. Bir sürü sorular sorar, yanıtlar ararım...
Ardından artık dış dünyaya çıkabilirim... Perde arkasında işim bitti...
Hayat sahnesinde kendim için seçtiğim rolü, en güzel şekliyle, mükemmel oynamalıyım.
Yaşamımı, kendi felsefeme uygun kararlarla yürütmeliyim. Umutsuzluğa düşmeden, gerekirse tökezleyerek ama asla BIKMADAN, USANMADAN, ÖFLEYİP PÜFLEMEDEN...
Bana yakışan şekilde, onurlu, gururlu, dimdik ayakta...
Ben yakınmayı sevmiyorum... Mızmızlanmayı da... Kendime yakıştıramıyorum çünkü...
İnsan ONURLU davranmalı her zaman, her koşulda... Zayıflığınızı ilan ettikçe zayıf olursunuz çünkü...
İnanın çoğu insan sizi çaresiz görmeye bayılır... Unutmayın kendinizi güçlü hissettikçe daha güçlü olursunuz...
Yaşadığım sürece yapacak çoook işim var...
YAŞAMA DÖRT ELLE SARILIŞIM, onu ÇOK SEVİŞİM BOŞUNA DEĞİL...
Siz de öyle yapın. Başınızı kaşımaya zaman bulmayanlardan olursanız, inanın çok mutlu olursunuz... Hem de kolay mutlu olursunuz...
' Boşuna değil çırpınışlar, boşuna değil haykırışlar
yaşamak bu kadar güzelken...'
' Yaşama biraz kulak verin ne olur...
Onda harika melodiler bulacaksınız...'
KAYIP
Öyle alışmışız ki
Her şeye ' Evet...' demeye...
'Hayır..' diyeni görünce
Şaşıp kalıyoruz.
AHFEŞ'in keçisini de geçtik
çoktan
Boynumuz koptu
kafa sallamaktan...
Ayşe TURAL
YA SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Geçmişe bakarsanız Kıbrıs, kimine göre birkaç kez battı ve çıktı diyorlar...
2100 yılında 50 cm. yükselmesi tahmin edilen deniz suyu ile tekrar batacak deniyor...
Bana sorarsanız 10 yıla kalmaz batarız. Bu ADA bu kadar yükü çekemez...
Son altı aydır; karısını, çocuğunu, anasını babasını kapan Kıbrıs'a yerleşiyor. Ev alıyor, araba alıyor...
Üniversite öğrencileri deseniz Asyalısı, Afrikalısı, Amerikalısı, Avrupalısı bizde... Öğrenci kimliği ile her haltı karıştırıyorlar... Her suçun içindeler...
Düşünüyorum... iki yıl öncesinden başlanan, mantar gibi çoğalan rezidans sahiplerinin kulağına bu göçü kim fısıldadı da hemen harekete geçtiler...
25-30 daireli rezidanslar bir ayda satıldı... Yenileri geceden sabaha tamamlanıyor... Korkunç paralar dönüyor...
Kimin ne kazandığı beni hiiiiç ilgilendirmiyor... Ben HUZUR dolu şehrimi, ülkemi istiyorum...
Sokaklar insan kaynıyor... Trafikte günde en az 10 kaza oluyor... Kendimi etrafımdakilere yabancı hissediyorum...
Ya SİZ?
AÇGÖZLÜ
Karnı aç olur doyurursun
Çıplak olur giydirirsin
Parası olmaz verirsin...
Peki
Ya gözü aç olursa?
Bırak
Onu da toprak doyursun...
Ayşe TURAL
SABAH ve HAYAT
Sabah uyandığımızda başlıyor HAYAT...
Uyanıp esnememiz için doğuyor GÜNEŞ...
GÖKYÜZÜ yaşama çağırıyor...
Bizi yeni güne hazırlıyor...
GÜNAYDIN diyeceğimiz insanlar oluyor etrafımızda...
Gün eksilmiyor hayatımızdan...
Inadına yeni bir GÜN ekleniyor
YAŞAMAK için,
KAHKAHA atmak için,
SEVMEK için...
ODUR
taş taştır elbette
ama Rodin'de heykeldir...
ses sestir elbette
Mozart'ta müziktir işte...
renk de renktir elbette
ama Van Gogh'ta resimleşir...
söz de sözdür hani
şairde şiirleşir...
Ayşe Tural
BAHANELERE SIĞINMAYIN...
Zaman zaman hayatın içindeki olumlu ve ılımlı davranışlarımız, sabırlı hallerimiz yerini hırçınlıklara bırakır...
Huysuz, çekilmez ve itici hale geliriz. Bunu fark ettiğimiz anda hemen önlemler almalıyız. Geç kalırsak, bu durum kalıcı hale gelebilir.
Neden mi?
Bir de bakmışsınız, farkına varmadan etrafınızı kırıp dökmekten hoşlanmaya başlamışsınız...
İsterseniz gelin bir düşünelim.
Neden hırçınlaştınız?
Asıl nedeni bulun ve asla BAHANELERE sığınmayın...
Başkalarını SUÇLAMAYIN...
GERÇEK ne ise kabullenin ve davranışınızı düzeltin.
Hırçınlıkların genelde ana nedeni KISKANÇLIKTIR...
Ya o duygunuzu hafifletin / dikkat ederseniz, bastırın demedim / ya da karşınızdakine sizi anlaması için fırsat verin. KONUŞUN...
İletişim kopukluğu her zaman kişileri zarara uğratır. Kendinizi anlatamamak, daha büyük sorunlara yol açacaktır. Siz kendinizi anlatabildiğiniz ölçüde değer kazanırsınız.
Kaybedeceklerinize gelince:
Size gösterilen
SEVGİYİ
İLGİYİ
ANLAYIŞI
kaybedersiniz...
Bence bu kayıplar hiç de az değil!
Haydi bakalım, toplayın kendinizi, hatanızı düzeltin, gönül alın...
Yoksa çok geç kalırsınız...
BİR GÜL
ruhumun bahçesinde
boyun bükmüş bir gül
şebnemlerinde sabahın...
eskiyen zamanlarım
çöpçü süpürgelerinde şimdi...
gün ışığı eskisi merdivenler
ruhum yorgunluğunda hatıraların...
yıpranmış duygular
alabildiğine küskün bohçalarda...
bir hiçlik
Hayyam rübailerinden dökülen
avuntusu avuçlarımda...
Ayşe Tural
EYLÜL GÜZELLEMESİ
Geç kalmış bir EYLÜL güzellemesi yazmalı...
Biraz iç acıtan, biraz ayrılık kokan... Geçmiş zamanlardan, üstü tozlanmış bir aşk masalı belki...
EYLÜL,
boynu bükük çocuklar gibidir...
Biraz kırgın, biraz mahzun...
Sanki kırık çocuk gülüşü gibidir...
İki arada bir derede kalmış sanki...
Sararan yapraklarla, solan güneşle giderken kocaman HÜZÜNLER de taşır hayatımıza...
MUTLU HAFTA SONLARI DİLİYORUM HEPİMİZE...