Rum lider Anastasiadis, Kıbrıslı Türklerin garantörlere ihtiyaç olmadığının farkına varmaları halinde, Kıbrıs sorunun çözümünün mümkün olacağını ifade etti
Rum lider Anastasiadis, Kıbrıslı Türklerin garantörlere ihtiyaç olmadığının farkına varmaları halinde, Kıbrıs sorunun çözümünün mümkün olacağını ifade etti
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, müzakerelerin yeniden başlamasına yönelik koşulların oluşturulması için referans şartlarında anlaşma sağlanması konusunda gösterdiği çabaya “tam destek” belirtti.
Şimdi buradan anladığımız Sayın Anastasiadis’te 1 milim ilerleme yok.
Garantörler mevzusunu almış ve çözüme kilit oluşturmuş durumda.
Peki bu aşılır mı?
Bence aşılır.
Farklı bir sistem ortaya çıkarılabilir.
Hoş Türkiye zaten bunu konuşmaktan kaçınmıyor.
Peki Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği, dönüşümlü başkanlığı, karar alma mekanizmalarına etkin katılımı bunlar ne olacak?
Hepsi tamam mı?
Değil.
Bunlardan bahseden yok.
Oysa Guterres belgesinde oluşturulmaya çalışılan BM’nin referans koşullarında Kıbrıs’ta iki eşit halkın, siyasette, ekonomide, karar alma mekanizmalarında eşitliğini teyit edecek kavramlara ihtiyaç vardır.
Zira bugün hepimizin de bildiği gibi Kıbrıs sorunu bir paylaşım sorunudur.
Bu paylaşım siyasi yönetim dahil, hayatın her alanını kapsayan bir ortaklığın ürünü olmalıdır.
Peki öyle mi?
Değil.
Rumlar buna yanaşmıyor.
Kıbrıs’ın yönetiminde olduğu gibi, ekonomisini, sosyal alanlarını, uluslararası meşruşyetini paylaşmaya hazır değil.
Dolayısıyla bunu çeşitli vesileler yaratarak sürekli sulandırmayı tercih ediyor.
Örnek mi?
Anastasiadis’in “garantör istemekten vazgeçin çözüme ulaşalım” koşulu gibi.
Peki nasıl bir çözüm?
Bunu tanımlayamıyor.
Örneğin siyasi eşitliği dillendirmiyor, dönüşümlü başkanlık mevzusunu hiç konuşmuyor. Karar alma mekanizmalarında Kıbrıslı Türklerin etkin katılımından hiç bahsetmiyor.
Oysa bütün bunların referans belgesinde kayıt altına alınması esas olmalıdır.
Yoksa ucu açık devam edecek bir sürecin Kıbrıs sorununun giderilmesine katkı yapmayacağını hepimiz biliyoruz.
O halde burada sadece tarafların ortaya koyacağı etki yeterli olmayacaktır.
Bu anlamda uluslararası toplumun da sorunun temelindeki belli hususlarda Rum Yönetimini ikna edebilecek politikalarla sürece destek vermeleri gerekmektedir. Aksi takdirde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşruiyeti ve uluslararası tanınmışlığı özelinde Kıbrıslı Rumların kendilerini ifade etmekte ve her türlü faaliyetlerini icra ederken rahat hareket alanlarına karşın Kıbrıslı Türklerin Türkiye üzerinden sınırlı imkanlar ile Adada hapsedilmesi adil midir?
Hiç değil..