Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastaiadis Kapalı Maraş’ı açar ve iskân ederlerse, AB’nin Türkiye’ye ve Kıbrıslı Türklere sağladığı finansmanın derhal kesilmesini istedi.
Politis’in Anastasiadis’in Avrupa Konseyi’ne Maraş’la İlgili Önerisi” başlıklı haberine göre Anastasiadis, Euronews’a verdiği röportajda, kısa süre önce Avrupa Konseyi’ne, Kapalı Maraş’ı açmaları ve iskân etmeleri halinde AB’nin Türkiye’ye ve Kıbrıslı Türklere sağlamakta olduğu finansmanın derhal kesilmesini önerdiğini açıkladı.
Buradan hareketle şunu ifade edebilir miyiz?
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis 'AB'nin Kıbrıslı Türklere yaptığı mali yardımı veto etmeyi' değerlendiriyor.
Peki bu ne anlama geliyor?
AB destekli başta altyapı projeleri olmak üzere her türlü projenin sonlanacağı anlamını taşıyor.
Peki başka?
AB'nin Kıbrıslı Türklere yaptığı yardımın sonlanması demek her sene yüzlerce öğrencinin Avrupa’da eğitim için başvurduğu burs programının devam edemeyeceği anlamını da taşıyor..
Elbette böyle bir girişimin Kıbrıs sorununa dair olumlu bir katkı sağlamayacağı da açık.
Fakat politika böyle bir şey.
Kıstasa kıstas adıma adım.
Dolayısıyla karşı hamleye hamle ile karşılık vermek bu işlerin tabiatında mevcut.
Taraflar Kıbrıs üzerinde var olan siyasi sorunu çözmek yerine hala birbirlerini nasıl alt ederim hesabıyla üretilen politikaların bugüne kadar kimseye bir fayda sağlamadığı gerçeğini göz ardı ederek kendilerine hareket alanı yaratıyorlar.
Doğal gaz bunun bir sonucudur, Kuzeyde atılması öngörülen Maraş açılımı da bu kısır anlayışın bir sonucudur.
Tabiatıyla bugün Rum otoritesinin uluslararası meşruiyetini tek yanlı kullanması hasebiyle saha dışı bırakılan Kıbrıslı Türkler elindeki tek koz olan Türkiye’nin karşı hamleleri içinde yer alarak sesini duyurmaya çalışıyor.
Haliyle olmuyor.
Çünkü eşitler temelinde bir zemin yok.
Türkiye üzerinden yürütülen Kıbrıs politikasının uluslararası toplum üzerinde etki yaratması çok ama çok zor. Nitekim son 40 yıldır bunu yaşayarak görüyoruz.
Bu maksatla izlenen politikalarla Kıbrıslı Türklerin görünür kılınması mümkün değildir.
Aksine uluslararası toplumdan ve dahi hukuktan yoksun bir yapı içinde varlığını sürdürme mücadelesi vermektedir ki bu süreç içinde en kaygı verici olanıdır..