İnsanca hallerimiz

Günlerdir koşturup duruyoruz evin içinde de olsa. Sanki, bize dediler ki: “Durmayacaksınız, sürekli hareket edeceksiniz, düşüneceksiniz, düşüneceksiniz!..”

Günlerdir koşturup duruyoruz evin içinde de olsa. Sanki, bize dediler ki: “Durmayacaksınız, sürekli hareket edeceksiniz, düşüneceksiniz, düşüneceksiniz!..” Bir otur, dinle kendini! Aklını karıştırma, dışarı çıkma isteğiyle. Geç, otur balkonunda. Öyle bir kal ki orda, kendi sesini, sadece sana kodlanmış olan kendi nefesini duyabilecek kadar orda kal.
Öncelikle, varlığını kabul et. Var olmanın, yaşanılan her kötü duruma rağmen, gücünü avuç içlerinde; sonra da tüm vücudunda hisset. Durdukça güçleneceksin. Koşma! Bir yere yetişecekmiş gibi. Hızlı konuşma! Söylediklerini daha rahat onaylatmak istermiş gibi. Dur ve bak üçüncü şahıs olarak kendine. Aklına gelen sorulara cevap bulmaya bile çalışma henüz. Sen durdukça, telaş etmedikçe soruların cevapları da yavaş yavaş düşecektir önüne.
İnsan İnsana Yabancılaşıyor
İnsanoğlu, neden yabancılaşır, yalnızlaşır gittikçe? Neden gün geçtikçe kendinden bile soğumakta? İlk aklıma gelen, internetin çocuklarımız, gençlerimiz üzerindeki etkisi oluyor. Anne ve babalar, artık bir dur demeli bu işe. İnternete girme hakkı verilsin tabii çocuklara, gençlere; fakat, sınırlı zamanlı verilsin. Belki günde bir, iki saat. Bir de her ağlayan, her başarı gösteren, her rahatsızlık yaşayan çocuğa, gence de cep telefonları alınmasın. Tabii, bu dönemden sonra teknoloji anlamında bizleri neler bekliyor bilmiyoruz bile. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Artık çevremizdekiler, saf davrandığımızda, olduğumuz gibi göründüğümüzde yanlış anlıyorlar. Kullanmaya çalışıyorlar bizi. Duygularımızla oynuyorlar. Böylece, tüm bunlara bakıp da kendimizi bu toplum içerisinde yabancı görüyor; yalnız yaşamak için kararlar alıyoruz. Artık yalnız kalmak, daha rahattır, daha güvenlidir, bizim için. Bundan sonra kimse, duygularımızla oynayamayacak, bizi maddi olarak sömürmeyecektir. Gün geçtikçe böyle örnekler çoğalıyor. Tedirgin, korku dolu, yabancı, yalnız insanlar olup çıkıyoruz. Biz bile kendimizin bu duruma gelebildiğine inanamıyoruz.
Köydük Şehir Olduk
Şehirleştikçe güzel de oluyoruz aynanın karşısında. Fakat, bir taraftan da bireyselleşiyoruz, yalnız kalmaya can atıyoruz. Yardımlaşma, paylaşım gittikçe azalıyor. Bu erdemlerin olmadığı yerlerde yüzüyoruz. Artık, akrabalarımızdan, arkadaşlarımızdan bile bir şey isteyemeyecek durumdayız. Bireyselleştikçe çoğulculuğu, birlikteliği anlamsızlaştırıyoruz. Yalnızlık hissi, tüm Dünyada sadece sen varmışsın gibi bir duyguyu barındırır içinde. Öyle bir görüntü oluşuyor ki zihnimizde, bu görüntü karşısında bocalıyor, yetilerimizi sanki kaybediyoruz.
İnsan Muhtaçtır
Tüm insanlar, ya muhtaçtır ya da muhtaç olmaya adaydırlar. Her şeyi olduğuna inanan insanlar bile yanılmakta bu noktada. Çünkü kimse, bu dünyaya tam olarak gelmedi ve tam olarak da gidemeyecek. Hep bir şeyler eksiktir yaşamımızda. Bazen ekmek, su; bazen aile; bazen de sevgi, saygı… Yaşama eksikliklerimiz de olsa, en güzel halimizle geldik. Kendimizi tüm bu eksikliklerimizle kabul edip haddimizi aşmamamız gerekiyor. İnsanın her şeyi tam olsaydı, bir şeye bile muhtaç olmasaydı, neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Öyle olsaydı; insan, haddini bilmeyecek, kapladığı alandan daha fazla ses çıkaracak, bir canavara dönüşecekti. Doğadaki denge, öyle yüce bir güç ki canavarlaşmaya çalışan hangi varlık olursa olsun, anında onun gücünü elinden alıyor. Onu duyguya, insana, sağlığa, havaya, suya, ekmeğe, kendi nefesine... muhtaç bırakıyor.
Muhtaç bırakıyor bizi cesaretten. Bazen de kendimizden bile korkar duruma getiriyor bizi. İşte o an, denge bozuluyor. Hastalıklar, kötülükler, aldatmalar, var olduğumuzu bile kabullenememeler çıkıyor ortaya. Bu da böyle olduğu için size gelen mesajları göz ardı etmeyin. Bırakın artık korkmayı, cesaretli olun ve en önemlisi dengede kalın!
Bu haber 2578 defa okunmuştur

:

:

:

: