Açlık salgını mı, virüs salgını mı?

Geçen hafta yayımlanan 2020 Küresel Gıda Krizi Raporu’na göre dünyada 135 milyon kişi yeterli gıdaya ulaşamıyor. Bu 135 milyon kişinin yarısından fazlası Afrika'da, 43 milyonu Orta Doğu ve Asya'da, 18,5 milyonu da Latin Amerika’da yaşıyor.

Geçen hafta yayımlanan 2020 Küresel Gıda Krizi Raporu’na göre dünyada 135 milyon kişi yeterli gıdaya ulaşamıyor. Bu 135 milyon kişinin yarısından fazlası Afrika'da, 43 milyonu Orta Doğu ve Asya'da, 18,5 milyonu da Latin Amerika’da yaşıyor.
Bir başka ifadeyle dünya önümüzdeki aylarda korona virüs salgını gibi bir tehlikenin yanı sıra “açlık salgını” ile de mücadele etmek zorunda kalacak. Bu kapsamda sadece bu yıl 36 ülkede kıtlık görülebileceği belirtiliyor.
Açlık salgını, korona virüs salgını derken, 2020'de 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en kötü insani krizin yaşanacağı öne sürülüyor.
Birleşmiş Milletler Gıda Raportörü ve ABD'deki Kaliforniya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilal Elver, dünyada şu an 30 milyon kişinin acil insani yardıma ihtiyacı olduğuna dikkat çekiyor.
Prof. Elver, “Salgın bittikten sonra bazı ülkeler kaybedecek, bazı ülkeler kazanacak ve yeni bir dünya düzenine geçilecek. Bu yeni dünya düzeninde de gıda ve tarım çok daha önemli hale gelecek' diyor.
Dünyada gıda ve tarım sektörünü kontrol eden birkaç ülke ve sayıları beşten fazla olmayan büyük şirket olduğunu aktaran Elver, “Bu dev şirketler tahıldan tohuma, kimyasal gübre ve tarım ilaçlarına kadar her şeyi ellerinde tutuyor. Süper market zincirlerine de sahip olan bu büyük şirketler Türkiye dahil dünyanın her tarafında faaliyet gösteriyor” diyerek uyarıyor.
Kısaca Elver’e göre eskiden daha az ithal ettiğimiz birçok gıdayı artık daha çok ithal etmek zorunda kalabiliriz.
Bir başka ifadeyle daha düne kadar küçümsenen “Tarım” ve “gıdada kendi kendine yetebilen bir ülke olmak” yeni dönemin, en önemli paradigmaları olarak öne çıkıyor.
Peki tarım dünyada böyle bir yükselen trend içindeyken ve ülkelerin en önemli kozu gıda haline gelmişken, KKTC’de bizler ne yapıyoruz?
Başta kooperatiflerin üretimde daha etkin bir hale getirilmesi olmak üzere devletin yeni dünya düzenine bir an önce hazırlık yapması gerekiyor.
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz, geçtiğimiz hafta Ada TV’de yaptığı konuşmada “Planlı hareket edip, üreticimizi koruyup, üretimde kalmalarını sağlayacağız. Tüketiciyi mağdur etmeden, ülkedeki gıda ihtiyacını gidereceğiz” diyordu.
Peki bu nasıl olacak?
Bunun için ilk şart üreticiyi küstürmemektir. Bunun için ülkede üretilen ürünlerin ithalatını kısıtlamak önemliydi.
Bu kapsamda da hükümet acil bir takım kararları aldı. Karpuz, kuru soğan, şeftali, erik, zerdali ve sarımsak ithalatı durduruldu.
Üreticinin ayakta kalması ve üretime teşvik edilmesi için önemli kararlardı. Madem yeni dünya düzeni kendi kendine yeten ülkelerin düzeni olacak, biz de şimdiden o düzenin gereklerini yerine getirmeliyiz.
Aksi halde karşımıza, dünyada yükselen gıda fiyatlarının ülkemizde daha da yükselmesi gibi bir sonuçla karşı karşıya kalırız. Bu durum özellikle alt gelir grubunda yaşayanların sonu olur. Bizden söylemesi…
Bu haber 10253 defa okunmuştur

:

:

:

: