Belli ki, hükümet sağlık konusunu ikinci plana atıp ekonomiye yoğunlaştı.
Belli iş kollarının yeniden faaliyete başlaması ile birlikte ekonominin kendine münhasır çarkları da haliyle pandemi öncesine dönmese de ağırdan ağıra dönmeye başladı..Bu elbette tatminkar bir seyirde değil.. Gelişmelere baktığımız zaman uzun bir sürede olacağa benzemiyor..
Zira COVİD-19 pandemisi ile birlikte ülkemizde gözle görülür şekilde ana akım ekonominin çarklarını döndüren sektörlerin büyük oranda hasara uğradığı görülüyor.
Dolayısıyla bilhassa ekonominin üretim ve istihdam kaybının büyük oranda yaşandığı sektörler belirginleştirilerek ekonomik ve sosyal kayıpların azaltılması için kaynaklarının yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Elbette bunu yaparken toplumun içinde bulunduğu psikolojik tepkileri göz ardı etmeden ve davranışsal ekonomi kavramından yola çıkılarak planlanması zarureti var.
Burada esas olan devletin belirlenen bu ana akım ve diğer iş kollarına ivme katarak iktisadi çarkların dönmesinde büyük rol oynayan amiral gemisi pozisyonunda ki sektörlere vereceği destek çok büyük öneme haizdir.
Zira bu sektörlerin randıman kazanmasıyla,diğer yan sektörler nefes almaya başlayacaktır. Aksi zaten düşünülemez.
Şu çok net ki bugün kepenk açan birçok iş kolu sıkıntı içinde ayakta durmaya çalışacaktır. Dolayısıyla hükümet, bundan sonrası için; bakın hükümet olarak size iş yerlerinizi açtık, çalışın kazanın şu şu yükümlülüklerinizi de bir tamam yerine getirin gibi bir beklenti içine girmemelidir.
Çünkü bugün iş yerini açan birçok iş kolu en az 6 ay bu anlamda birçok yükümlülüğünü karşılayabilecek durumda olmayabilir.
Zira dışarda cebinde parası olmayan veyahut yeteri kadar parası bulunmayan bir çoğunluk vardır. Ve bu sorun sadece onların kendi sorunları da değildir.
Nitekim bu insanların kimisinin maaşından kesintiler yapılmıştır, kimisi tamamen işsiz kalmıştır. Bu haliyle toplumsal bir domino etkisini de beraberinde getirecektir. Ve bu kaçınılmaz bir akıbettir ülkemiz için.
Dolayısıyla hükümetin kısa vadeler içinde günü kurtarmak adına aldığı önlemler yeterli bir çıkışı beraberinde getirmeyecektir. Ve bu belli bir süre sonra kabusa dönüşecektir. O halde daha radikal çözümlere ihtiyaç vardır.
Mevcut kararlarla bankalara borcu erteleyenlere bu çare olmayacaktır.
Ertelenen çek vadeleri de bu sorunu gidermeyecektir.
Ya da mahkeme hükmü gereği taksit ödemek zorunda olan yüzlerce insanın da bu yükümlülüklerini yerine getirebilecek gücü olmayacaktır.
Dolayısıyla hükümetin ortaya çıkacak bu mağduriyetleri giderebilmek için bir an önce organize olup birtakım yasal düzenlemelere gitmesi gerekmektedir.
Gidişat iyi değildir.
Ülkemizde bu anlamda sıkıntı giderek büyümektedir.
Takdir edersiniz ki dünyanın tarihte eşine ender rastlanan böylesi bir felaketle sürdürmeye çalıştığı düzen içinde ülkemizde de en son isteyeceğimiz şey sosyal adaletsizliktir ki bu da toplumsal ayrışımı ve nihayetinde sosyal patlamaları getirir.
Temmuz,Ağustos ayları kapımızın arkasındadır.
Ve bu iki ay içinde hiçbir ticari faaliyet pandemi öncesi potansiyeli yakalayacak durumda değil.
Ve hiçbir birey de pandemi öncesi gelir düzeyinde değil.
Bu realiteyi hükümet önüne koyarak adım atmalıdır.
Zira yarın çok geç olabilir.