Zamanıyla belli bir zümrenin kendi kişisel çıkarları etrafında şekillendirdiği toplumsal yapı bugün artık patır patır dökülüyor.
Neresinden tutarsanız tutunuz bir tarafı hep elinizde kalıyor.
Peki ama neden?
Çünkü sistem diye yaratılan ve sadece belli bir zümrenin menfaatini koruyup kollamaya yönelik olan bu düzen sürdürülebilir bir yapı olmaktan çıktı ve gideni geleni yok eden bir bataklığa dönüştü.
Ve maalesef Kıbrıs Türk Siyaseti içinde aktif olan bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm siyasi yapılar bu bataklığa bir şekilde katkı koymaktan geri durmadı.
Dolayısıyla şu parti böyleydi,bu parti şöyleydi diye bir ayrıma gidecek değilim.
Zira her gelen siyasi dalga bugün içinde boğulduğumuz bataklığı daha da güçlendirdi.
Kamuda liyakat çok önemli bir unsurdur .
İşe alımların bir adalet içinde olması eşit bir fırsat sunması ,terfilerin liyakata dayalı yapılması vs.
Bütün bunlar kamuda verimliliği artıracak etkenlerdir.
Biz bunu başarabildik mi 40 yılda?
Hayır!
Siyasi etiket liyakatın önünde tutuldu.
Ki biz buna partizanlık diyoruz.
Yıllar yılı yapılan partizanca istihdamlar, atamalar bugünkü kısır yapının belirleyicisi oldu.
İş bilmezlik ve bunun bir sonucu olarak gelen maddi manevi zarar ziyan bugün içinde bulunduğumuz toplumsal sorunları tetikledi.
İşte bunun en güncel örneklerinden biri alınmayan bir hizmete karşılık
Almanya’daki turizm fuarına COVİD-19 ‘un Dünyada yarattığı olumsuz etkiden dolayı katılamadığımız için ödediğimiz otel parası bedeli 258 Bin TL.
Yani Devlet sadece otel gideri olarak 258 Bin TL ödüyor.
Anladığım iadesiz oda rezervasyonu yapılmış.
Bu arada 4 gün oda parasının bedeli 37 Bin Euro .
Bu para oldukça çok büyük bir rakam.
Bizim böyle bir yapıda böylesi bir lüksümüz olabilir mi?
Olmamalı..
Kimler katılıyor bu fuarlara?
Kaç yıldızlı otellerde konaklanıyor?
Sadece 4 gün için 37 Bin Euro ödeyecek kadar bütçemiz var mı bizim?
Dünyayı sallayan, bütün dengeleri altüst eden olağandışı bir etki yaratan COVİD-19 ‘u gerekçe gösterip söz konusu ödemeyi en azından çok daha ileri ve makul bir tarihte yapmayı öneremez miydik?
Kısacası Devlet kadrolarımız içinde o kadar bürokratla böylesi basit bir konuyu bile çözebilecek diplomasiyi göstermekten aciz kaldık.
Ve böyle bir mali tabloda, ekonominin oldukça daraldığı bir zamanlama içinde toplumsal sıkıntılar ayyuka çıkarken, Bakanlar Kurulu hiç alınmayan bir hizmetin astronomik bedelini 4 gün için 258 Bin TL ödeme yetkisi veriyor ilgili bakanlığa.
Ve yangınlar.
Son 10 gündür yanmadık yeri kalmadı bu güzelim ülkemizin.
Birilerinin kasıtlı eylemi veyahut ihmali yaktı yıktı ülkemizi.
Ormanlar yanıyor, ekili alanlar yanıyor, balya dolu tarlalar yanıyor.
Ve maalesef önüne de geçilemiyor yangınların.
Şimdi burada birilerini suçlamak kolay.
Fakat aslında hepimiz farkındayız ki yangınlarda en önemli etken insan faktörü.
Sorumsuz insan, ihmalkar insan,acımasız insan,ülkesini sevmeyen insan ve gider.
Ha Devlet daha dikkatli ve donanımlı olmalıdır yangınlara karşı.
Lakin bu tek başına yeterli değil.
Aynı hassasiyetle insanların da bu anlamda sorumluluk alması şart.
Sigarasını söndüren, mangalını tüttüren herkes üzerine düşen toplumsal sorumluluğun idraki içinde olmalıdır.