Kelime Kapısı

Orada öylece durup az evvel ağzımdan çıkan kelimeleri düşünmüş, yine de nerede yanlış anlaşılmaya meyil verdiğimi bulamamıştım. Kelime kapısından içeri desturla girmiş, lâzım gelenleri heybeme koymuş, usulünce ayrılmıştım izahat odasından. Mevcut kelimelerimle anlaşılamadığımda, kendimi tekrar kelime kapısında bulmuştum.

Orada öylece durup az evvel ağzımdan çıkan kelimeleri düşünmüş, yine de nerede yanlış anlaşılmaya meyil verdiğimi bulamamıştım. Kelime kapısından içeri desturla girmiş, lâzım gelenleri heybeme koymuş, usulünce ayrılmıştım izahat odasından. Mevcut kelimelerimle anlaşılamadığımda, kendimi tekrar kelime kapısında bulmuştum.


Anlatmanın güçlüğü anlayacak olanın eşiğinden geçiyormuş. Kelimeler toplayıp, sonra dağıtıp, binbir halde, her defasında bir şekilde ama tek bir cümlede anlatmak isteyip, anlatamayan olunca bilmiştim. Bilmiştim ki anlatmanın mümkünlüğü, anlayacak olanın mümkün kıldığı kadarmış.


Arafta kalmış gibi, kelime kapısının eşiğindeyim işte. Ne içeride ne dışarıda. Ne anlatmaya yetmeyen kelimelerle, ne anlatmaktan yorgun düşmüş dilimle. Arafta, keskin bir çizgide, kelime kapısının tam önündeydim. Ne bir adım geri, ne bir adım ileri...


Nice vakit, nice insana katiplik etmiş ve nice defterin altına imza atmış iken, şimdi kendi kendime yetemediğimi hissetmiştim. Bütün gece kalemi mürekkebe daldırıp durmuş, bir sebepten başlayamamıştım. Doğmak üzere olan güneşi fark edince, kandilleri söndürdüm. Ufuk çizgisinde beliren güneşi izlemek için pencere kenarındaki sofaya oturdum. Güneş ağır ağır yükseliyordu. Bir süre güneşi, yeni günü, yeni güne umutla tutunanları düşledim. Düşümden uyandığımda güneş tepedeki yerini çoktan almıştı.


İçimde bitmek tükenmek bilmeyen yazma telaşı vardı. Zaten bütün gece önünde oturduğum, kısa bir süre güneşi seyretmek üzere ayrıldığım rahlemin başına tekrar kuruldum. Kalemimi mürekkebe daldırıp yazmaya niyetlendim. Niyet ettim, doğrumu, eğrimi, yolumu, hevesimi yazmaya dedim. Kalemim defterle buluşunca, deftere baktım. Sahifenin tam ortasında, bildiğim en güzel işaretlerle anlamlı ve ahenkli bir “Bismillah” yazmıştım...


Hemen ardından yazacaklarımı aklımda dizelerken, mürekkebimin çoktan bitmiş olduğunu fark ettim. Koca bir gece, sayfalarca “Bismillah” yazıp durmuştum. Herkesin ahvalini anlatmaya yeten kalemim, sıra kendim için yazmaya geldiğinde; besmelenin hayrından öte kelâm yazmak istememişti. Her işin başında ve sonunda hayr dilediğim gibi, mektubum da bu kelimeyle hem başlamış, hem bitmişti...

:

:

:

: