Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz gün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ı internet üzerinden katıldığı bir program da izledim.
Sayın Özersay sorulan sorulara kendince cevaplar vermeye çalışsa da belli ki izleyenleri tatmin edecek şeyler söylemedi.
İnternet üzerinden programı izlediğim için anında Sayın Özersay’a gelen haklı/haksız tepkileri de görme şansım oldu.
Açıkçası üzüldüm.
Bu kadarını hak eder mi diye de düşündüm.
Malum politika böyle bir şey.
Herkesi memnun etmek mümkün değil.
Fakat Sayın Özersay gibi aktif politikaya yeni başlayan, umutlar yaratarak, adeta çıtayı yükseltme hedefi ile temiz siyaset diye yola çıkan şeffaflık diyen, hesap verebilirlik ilkesini önüne koyan ve birçok insana umut olan bir siyasetçinin bu kadar kısa bir süre içinde yıpranmasını görmek üzücü.
Fakat öyle anlaşılıyor ki Sayın Özersay bu durumun farkında olmasına rağmen ısrarla kitleleri karşısına alarak siyaset yapmayı sürdüreceğe benziyor.
Peki bu kalabalıkları karşısına alırken hep doğruları mı ortaya koyuyor?
Yani Sayın Özersay doğru olanı yapıyor ama bu doğrular bir takım insanların menfaatlarinin önüne geçtiği için mi böyle tepkilerle karşılaşıyor?
Elbette hayır.
Keşke öyle olsaydı.
Ama değil.
Sayın Özersay kendini inandırdığı doğru/yanlış her şeyin en iyisini ben bilirim, ben yaparım içgüdüsü ile kendine bir hareket alanı yaratmış.
Ve bu yersiz özgüven içinde kendini ayrı bir yere konumlandırmış..
Sonuç olarak bugün halktan kopmuştur.
İnsanları anlamsız ve gereksiz şekilde kırıyor.
Partisinden önce kendi kişiliğine itibar eden, Sayın Özersay’ı Kudret Hoca kimliği ile özdeşleştiren,seven, saygı duyan, güvenen birçok insan artık aynı düşünmüyor Kudret Özersay’a dair.. Ve ilginçtir Sayın Özersay bunu sorgulamıyor, veyahut bununla yüzleşmiyor, ısrarla yüzleşmekten kaçınıyor.
Nereden nereye geldiğini hiç ama hiç düşünmüyor. Gereksiz bir kibir içinde.
Ve bu kibir maalesef etrafına topladığı 5/10 kişide de tavan yapmış durumda..
Oysa iddia ettikleri gibi halkın içinde olmuş olsalardı gerçekten bunu çok daha iyi anlayabileceklerdi.
Ama halkın içinde değiller.
Sorsanız halk kendileri.
Halk her şeyden önce tabandadır.
Yoldadır, sokaktadır.
Hayatın her safhasındadır.
Halk kibir değildir.
Halk yüksekten bakan değildir.
Halk insan sevgisini bilmeyen değildir.
Halk her şeyi en iyi ben bilir ben yaparım egosuna da sahip değildir.
Halk belli bir zümre de değildir.
Sanırım Sayın Kudret Özersay ve değerli arkadaşları bunu anlamamakta ısrar ediyorlar.
Şimdi ise geldikleri durum ortada.
İktidar koltuklarını kaybetmemek adına tüm ilkelerinden,prensiplerinden vazgeçen bir topluluğa dönüştüler.
'Temiz siyaset, kimisi mahalleye, kimisi mahkemeye' şiarı ile çıkılan yolda gelinen duruma bir bakın. Halkın Partisi de Sayın Özersay da genel anlamda halk arasında büyük bir hayal kırıklığı olarak görülüyor artık.
Ha bunu neye göre yazıyorum?
Merak eden çıksın sokağa baksın.
İnsanlarla konuşsun..
Bakalım neler duyacaklar?
Elbette abartı olduğunu düşünenler olabilir, ya da bunun bir önyargı olduğunu varsayanlar.
Ama bunun böyle olmadığını ilk genel seçimlerde yaşayarak görecekler.
Bu köşeyi takip eden değerli dostlarım hatırlayacaklardır. Sayın Özersay’ın “Toparlanıyoruz” hareketini kurduğu günden bu yana yakından izleyen birisiyim ve bu köşede Sayın Özersay’a dair birçok olumlu yazımı sizlerle buluşturdum.
Fırtına gibi esen bir rüzgar misali Kıbrıs Türk Siyaseti yeni bir soluk kazanacağını hep iddia ettim.
Bugün geldiğimiz süreçte ise bunun takdirini elbette sizler yapacaksınız, ben sadece dün olduğu gibi bugün de düşüncelerimi paylaşıyorum. Bunu birilerini kötülemek ya da etkilemek adına da yapmıyorum.
Ne görüyorsam, ne hissediyorsam onları dile getirmeye çalışıyorum.
Bu dün de aynıydı bugün de aynıdır.
Dolayısıyla aktif siyasetin içine girmeden çok çok önce de sevdiğim, saygı duyduğum ve tüm kalbimle inandığım Kudret Hoca’nın nereden nereye geldiğini görmekten büyük bir üzüntü duyduğumu tüm kalbimle ifade etmek istedim.