Korona virüsüne karşı üçlü cephe

Dünya için 11 Şubat 2020 önemli bir gün olmalı…

Dünya için 11 Şubat 2020 önemli bir gün olmalı… Çünkü Dünya Sağlık Örgütü (WHO) o gün koronavirüs kaynaklı hastalığa Covid-19 adını verdi. Daha sonra küresel salgın anlamına gelen ‘pandemi‘ olarak ilan etti… Türkiye için ise 11 Mart 2020 de önemli bir gün olmalı… Çünkü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye'de ilk COVID-19 vakasının tespit edildiğini açıkladı. Virüse bağlı ilk ölüm ise maalesef 19 Mart’ta oldu. 89 yaşında ölen kişinin virüsü Çin temaslı bir çalışanından aldığı belirlendi.
* * * *
Artık herkes biliyor… Hızla yayılıyor. İnsanları sevdiklerinden koparıyor. Virüs bulaşanların büyük bir bölümü yoğun bakım tedavisi, gerekirse entübe edilerek kurtarılıyor. Bu belki de kalıcı bir sağlık sorunu bırakıyor. Bilmiyoruz. Şimdilik ne aşı ne de ilacı var. Daha fazla yayılmaması gerek. Bunun için maske, sosyal mesafe ve hijyen şart… Başka çare yok… Prusyalı General Carl von Clausewitz 1812’de yazdığı ünlü ‘Savaş Üzerine‘ isimli kitabının 32. sayfasında şöyle diyor… ‘Düşmanı yenmek istiyorsak, gayretimizi, düşmanını karşı koyma gücüne uydurmak zorundayız.‘ Korona virüsünü bir düşman olarak nitelersek, tüm gayretimiz de bu üç önlemi harfiyen uygulayarak ona karşı koymak olmalı… Bu virüse karşı ilk cephe…
* * * *
İkinci cephe ise aşı çalışmaları… Aşı çalışması değil de sanki savaş sürüyor bu cephede… Savaş ABD, Çin ve Avrupa Birliği arasında… Etkili aşıyı ilk bulan ülke herkesten bir adım önde olacak… Krizden ilk çıkan olacak. Aşının bulunmasıyla belki de dostluklar, düşmanlıklar, ittifaklar dahi değişecek… Koronavirüse karşı aşı ve ilaç geliştirilmesi için Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından Mayıs’ta düzenlenen uluslararası bağışçılar konferansında toplam bir çırpıda 7,4 milyar Euro toplandı. Yeterki aşı bulunsun…
* * * *
ABD Başkanı Donald Trump, aşı çalışmasına ‘Operation Warp-Speed‘ adını verdi. ‘Uzay gemisi Enterprice‘ isimli dizide geçiyor Warp kelimesi… Işıktan da hızlı gideni anlatıyor. Aşı koordinasyonun başına da dört yıldızlı bir general ile ilaç sanayiinde tecrübeli eski bir yöneticiyi getirdi. Gerçi aşı bulunmakla da bitmeyecek. Dağıtım kavgası da yaşanacak. Kuduz aşısını bulan Louis Pasteur, ‘Bilim ülke tanımaz, çünkü bilgi insanlığa aittir ve dünyayı aydınlatan meşaledir‘ der ama hemen ekler, ‘bilim, bir milletin en yüksek simgesidir çünkü o millet zeka ve düşünce çalışmalarını en uzağa taşıyacak ilk ulus olacaktır.‘ Bulunacak aşı ise galiba insanlığa ait olmayıp bulan ülkenin olacak sanırım… Bu yüzden şimdiden yaşananlara bakılırsa aşıyı bulan ülkenin diğerlerine de hemen vermesi zor gözüküyor şimdilik…
* * * *
Üçüncü cephe ise virüsün ülke ekonomilerine vurduğu darbenin hafifletilmesidir. Virüsün yayılmasını engellemek için herkesin evde kalınması gibi hayatı durduran sıkı tedbirler ekonomiyi vuruyor. Ekonomiyi canlandırmak için tedbirlerin gevşetilmesi virüsün yayılmasına yol açıyor. Hatta ikinci bir dalga riskinden söz ediliyor. Bu fizikteki ‘bileşik kaplar teorisi‘ gibi sanki… Biri azalırken diğeri artıyor. Tüm maharet dengeyi bulmakta… Yazıyı yine Prusyalı General Carl von Clausewitz’in 1812’de yazdığı ünlü ‘Savaş Üzerine‘ isimli kitabından bir alıntıyla bitirelim. Prusyalı General kitabının bu kez 53. sayfasında şöyle diyor… ‘Savaştaki mücadele kişisel bir mücadele değil, çoklu parçalardan oluşan örgütlü bir bütünün mücadelesidir.‘ Korono virüsüne karşı mücadele de böyle sanırım… Tek bir cephede değil, her cephede bir bütün mücadeleyi gerektiriyor….

Bu haber 2307 defa okunmuştur

:

:

:

: