Bu risk belli ki alınacak..

Bakanlar Kurulu önceden üretilen kararla 1 Temmuz itibariyle kapıları Türkiye’ye açma kararı sonrası Türkiye’yi A kategorisinden B kategorisine indirdi.

Bakanlar Kurulu önceden üretilen kararla 1 Temmuz itibariyle kapıları Türkiye’ye açma kararı sonrası Türkiye’yi A kategorisinden B kategorisine indirdi.
Bunun elbette gerekçeleri var.
Türkiye’de artan vaka sayısı bulaşma riskini maalesef yukarıya taşıyor.
Lakin hükümetin 1 Temmuz kararı değişmedi.
Sadece Türkiye’den gelecekler için 72 saat önceden yaptırılan PCR testine ek olarak Ercan’a veyahut deniz limanlarına gelecekler için ayrıca Kuzey Kıbrıs’a girmeden de PCR testi yapılma koşulu getirildi.
Özetle Türkiye’den ülkemize gelmek istyenlerin beraberinde getirecekleri en geç 72 saat önce yapılan PCR testlerinin negatif olması yeterli olmayacak ve Kuzey Kıbrıs’ta ikinci bir PCR testine tabi tutulacaklar..
Peki bizim böyle bir donanımımız var mı?
Ya da mevcut haliyle yeterli mi?
Yani aynı anda saatler içinde PCR testi yapabilecek kapasiteye sahip miyiz?
Hayır değiliz.
Bunu da nerden çıkartıyorum?
Çok yok birkaç gün önce PCR testi yaptıran ve sonucunu 24 saat geçmesine rağmen alamayan vatandaşlar oldu, haber gazetelere kadar yansıdı.
Şimdi durum böyle iken 1 Temmuz sonrası ülkemize gelenlerden havalimanında/deniz limanlarında örnek alınıp PCR testi yapacağını ve gelenleri evlerine/ otellerine göndererek, evde/otelde kalmaları ‘tavsiyesini’ vereceğini söylüyor hükümet.
Bunu söylerken de test sonuçlarını 3/6 saat içerisinde bildireceğini söylüyor.
Bu sizce akla mantığa uygun mu?
İçinde bulunduğumuz gerçekler ile örtüşen bir durum mu bu uygulama?
Elbette değil.
Düşünün bir günde hava/deniz kapılarından yüzlerce insan geldiğini.
Hangi donanım ile bu insanlara PCR testi yapacağız. Diyelim ki yaptık, peki test sonuçları çıkana kadar geçen sürede bu insanların kontrolü nasıl sağlanacak?
Tabi ki sağlanmayacak.
Testi yapılan halkın arasına karışacak.
Ki bu çok büyük bir risktir.
Kaldı ki bugün A kategorisinde olan ülkelerden PCR testi negatif belgeleri ile gelenler dahi risk barındırmaktadır.
İşte emsal, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sınırlarını açmasının ardından havayolu ile gelen ve ülkesi “kategori A-güvenli” diye nitelendirilen iki yolcuda rastgele yapılan test sırasında covid-19 tespit edilmiş..
Ki Kuzey Kıbrıs’ta 1 Temmuz sonrası uygulanacağı hükümet tarafından açıklanan bu yöntem de aynı şeylerle karşılaşma oranımız çok çok yüksek. Nitekim Sağlık Bakanı Ali Pilli de 1 Temmuz sonrasını işaret ederek sıfır giden vaka sayısında bir, iki tane vaka sayımız olabilir demeye başlamıştır.
Diğer taraftan Kıbrıs Türk Tabipler Birliği 1 Temmuz kararının bu şartlarda çok riskli olacağını söyleyip durmakta ve ciddi uyarılar yapmaktadır, hakeza Bilim Kurulu eski başkan ve üyeleri de bu kararın gözden geçirilmesini tavsiye etmektedirler.
Hoş bu uyarıların haklı gerekçeleri var.
Daha çok yok hatırlayacaksınız, özel izin, özel uçakla Adaya gelen 13 kişinin akıbetini.
Test yapılmadan, karantina koşulları uygulanmadan İtfaiye kapısından ülkeye sokulan ve Adanın çeşitli kentlerinde gezip tozanlardan bir haberdi hükümet..
Konu polis soruşturmasından sonra aydınlanmıştı. Kimin eli kimin cebinde misali.
Fakat bütün bunlara rağmen hükümetin 1 Temmuz kararı değişmemiştir. O halde madem böyle bir risk alınacak bu uygulama doğru yapılmalıdır ve en azından ülkeye girmeden test sonuçlarına bakılmalıdır gelenlerin.
Yani test yaptırana eve/otele gitmeden gözlem altında kalacağı bir düzen sağlanmalıdır.



Bu haber 694 defa okunmuştur

:

:

:

: