İki gece üst üste, her bir üyesi can dostum olan “YENİ TÜRKÜ” grubunun konserlerini heyecanla ve hasretle dinledim. Grupta tuşlu çalgılarda klavyenin başında Kıbrıs’ lı usta sanatçı ve aynı zamanda benim de aranjörüm olan Erkin HADİMOĞLU’ nun da bulunması benim için ayrı bir gurur kaynağı.Böyle bir efsanenin benim albümlerimi aranje etmesi ve müzik direktörlüğümü üstlenmesi bana ayrıca gurur veriyor.

“YENİ TÜRKÜ” yü birkaç dostumla beraber dinlemeye gittim…30 yıllık efsane bir sanatçı olan Derya Köroğlu’nun da dediği gibi; “Müzik ne büyük bir erdem, her derde deva! Zaman olur hüzünlenir, zaman olur neşelenir, alır bizi bir diyardan bir diyara götürür. Mutluluğumuza mutluluk katar aşıkların ortak tuttukları şarkılar…”
Yüzlerce yıl önce doktorlar tedavilerini müzik dinleterek yaparlardı… Hastalarını müziğin rüzgârında cereyanda tutarlardı. Müziğin coşkusu ve ahengiyle hasta ruhunu huzura kavuşturur dertlerine derman bulurdu. Her bir ahenkte ayrı bir tat ayrı bir zevk barınır. Ya makamları.

Bu makamlardan bir kaçından bahsedecek olursam.. Nihavent; kadın gibidir.. Bazen şefkatli, sevecen, neşeli, bazen de üzgün, hırçın, deli bir rüzgâr gibi esen fırtınalar koparan, sevdasını mezara kadar taşıyan, bir şelale gibi akan, nehirler gibi taşan bir makamdır. Nihavent batı müziğindeki minörden beslenir, minör dizisine denk gelir ve minör kadınsı duygular taşır..

O kadar çok makamlar var ki dinlerken her bir insan farklı algılar.. Hüzam, Saba, Hicazkar, Uşak, Kürdilicaskar gibi bir çok makam bulunur… Sonuçta ruhumuzun odası olur ve bizlerin içinde kalbinde ruhunda hayat bulur yaşama sevinci verir… “O insan ki; müziği sever.. Bütün kötülüklerden uzak, huzurlu ve mutlu yaşar…”