Bedeninizden usandınız mı; artık size ağırlık mı yapıyor? Peki, zihniniz hafif mi; yoksa artık ruhunuzun rahatlaması için kafanızın içindekileri bir yerlerde mi bırakmak istiyorsunuz?
Yıllar önce, ilk yoga eğitimimdeki derslerimden birinde sevgili ve çok değerli Devrim hocam, bizlere bedenimizin ruhumuzun evi olduğunu ve ona iyi bakmamız gerektiğini söylediğinde çok şaşırmıştım. O güne kadar böyle bir şey, aklıma gelmemişti. O derste bedenimizle ruhumuzun birbiriyle olan bağlantısını keşfetmiştim. Bedenimize iyi davranırsak, ruhumuzu da besleyebileceğimizi öğrenmiştim. Ruhumuzun sevgiyle genişlediğini; bedenimizin de doğru yeme alışkanlıkları ve düzenli yapılan bir sporla rahat olabileceğini de benimsedikten sonra bunu deneyimlemek için yola koyulmuştum bile.
BEDEN RUH VE ZİHİN ÜÇLÜSÜ
Bedenimiz rahat, tüy gibi hafif olursa, ki bu her bireye göre değişmektedir, ruhumuz da huzurlu, zihnimiz de sakin olur. Hatta yoga derslerimin bazılarının sonunda Savasana’ya geçtiğimiz zaman “Bedenim rahat; zihnim sakin; ruhum yükseliyor.” deyip zaten yoga hareketleriyle ( asana ) ve yoga müzikleriyle, sözlerle ( mantra ) rahatlamış öğrencilerimi dengeye davet ediyorum. Anda yaşanan ve sonrasında da hatta tüm yaşamda da kendini gösteren rahatlamış bir beden, olması gerektiği gibi boş bir zihin ve yükselmiş, büyümüş bir ruh üçlüsü… Bedenimize iyi bakmak demek, yürümek, koşmak, yüzmek… herhangi bir spor dalıyla uğraşmak da değil sadece. Ona gerçekten bakmak, onu güzel yiyeceklerle beslemek demek de. “Ne düşünürsen o’sun.” ve “Ne yersen o’sun.” sözlerinin ne kadar anlamlı ve her iki cümlenin de alışkanlıklarımız üzerine kurulduğunu ilk defa Mert Güler’in Aşkla Gülümse adlı kitabında okuduğum zaman anlamıştım. Düşüncelerimde ve bedenime aldığım yiyeceklerdeki birtakım eski alışkanlıklarımdan kurtulmaya başlamıştım. Sonunda, bedenimin sinyallerini dinlemeye başlamış, ruhumun sıkışmışlığına ve zihnimin bulanıklığına çözüm bulmak için yola koyulmuştum.
NEFES VE OLUMLAMALARLA GELEN HAFİFLİK
Öncelikle, bedenimizi iyi tanımamız gerekiyor. Bedenimizde bulunan yaşam enerjisini açığa çıkarmak ve bu enerjinin düzenli olarak akmasını sağlamak için doğru nefes alıp almadığımızı kontrol etmeliyiz. Bu konuda uzman bir kişiden de yardım alınabilir. Alışkanlık haline getirdiğimiz doğru nefesin yanında yapılan Zayıflama Nefesi ya da diğer adıyla Körük Nefesi, metabolizmayı hızlandırır, yağ yakımını artırır, zayıflama süresini azaltır, kolesterol ve trigliserid oranını düşürür, kan şekerini dengeler, tiroit sorununu azaltır, şeker hastalığına iyi gelir, kalp krizi riskini azaltır… Bu nefesi uygulamak oldukça kolay. Şöyle ki: Dik oturuyoruz, gözlerimizi kapatıyoruz, dilimiz ucu, üst ön dişlerimizin arkasında damağa değen yerde, ( firepoint ) ağız kapalı, burun deliklerinden kuvvetli nefes alınıyor, göğüs ve karın birlikte şişiyor; nefes verirken burun deliklerinden eforla, güçle nefes veriliyor. Nefes verirken bu sefer de karın ve göğüs birlikte sönüyor. Bu arada anüs kasıyla göbek deliği kasılıyor. Baş, öne eğiliyor ve çene, aşağı düşürülüyor. Dört ya da beş saniye bu pozisyonda bekleniyor, sonrasında kasılan yerler serbest bırakılıyor. Günde bir kez olmak üzere, bir oturuşta on sefer yapılıyor. On bir yaş altı ve altmış beş yaş üstü kişiler bu nefesi yapamazlar. Hamileler, regl döneminde olanlar, panik atağı olanlar, boyun ve bel fıtığı olanlar, yüksek tansiyon hastaları, felçli kişiler, son altı ayda kalp krizi geçirmiş ya da son altı ay içinde stent takılmış kişiler, son altı ayda epilepsi geçirenler bu nefesi yapamazlar. Uyumadan önce ve yemekten hemen sonra bu nefesin yapılması yanlış olur. Zayıflama nefesi bitiminde “Ben sağlıklıyım, nefesim bedenimde rahat akıyor, zayıflıyorum… gibi” olumlamalarla bedenimiz, ruhumuz ve zihnimiz daha bir uyum içinde oluyor.
Kaynaklar:
1. Danişmant, Selçuk, Yeditepe Üniversitesi, Nefes Teknikleri Koçluğu Eğitimi Ders
Notları, İstanbul, Nisan 2020.
2. Yin Yoga TT 200 dersleri, İstanbul, 2015.