Baf Türk’ünün 14 Ağustos’ta gördüğü vahşet

Bugün 14 Ağustos. İkinci Barış Harekatının 46. Yıl dönümü.

Bugün 14 Ağustos. İkinci Barış Harekatının 46. Yıl dönümü.
Birinci Harekatın ikinci günü, o dönem Baf Sancağını yönetenler. Rum’un, Yunanistan’ın kayıtsız şartsız teslim ültimatomunu kabul ederek teslim anlaşmasını imzaladılar.
Baf Türk’ünün can ve mal güvenliğini koruyacak ve sağlayacak üç kişiden oluşan BM’ye bağlı Avusturya polisine verdiler.
Üç kişilik güç, beyaz Land Rover jipinin içinde Türk kesiminde devriye turlarına başladılar.
Baf’ın Türk kesimi, tümden esir kampına dönüştürüldü. Giriş çıkışlar yasaklandı. En tabii ihtiyaç maddelerinden bile yoksun bırakıldılar.
Savaş nedeni ile elektrik tellerinin kopması ve ayni zamanda su şebekesinin tahrip olmasından dolayı. Elektrik ve sudan da yoksun kalınmıştı.
BM yetkililerinin araya girmesi ile uzun bir müddet sonra hatlar onarılarak. İhtiyaçlar sağlanmış oldu.
Maaşların ödenmemesi ve gelirlerde durmalar olduğundan. Ailelerde beslenme güçlüğü başlamıştı. Kızılay’ın devreye girmesini yasaklayan Rum idaresi karşısında. Kızılhaç devreye girerek bazı gıda maddelerini Türk ailelere dağıtmaya başladı. Bunlar daha ziyade bakliyata ve süt tozuna dayanan gıda maddeleri idi.
Ateş kesle başlayan ve sona eren savaşın ardından. Barış müzakereleri Cenevre’de başladı.
İlk müzakere 25 Temmuz 1974 ‘de idi. Toplantıda adada iki ayrı otonom idarenin varlığı kabul edilerek. Türk bölgelerini işgal eden birliklerin geri çekilmesi kararına varıldı.
Bu karar mucibince Baf’ın Türk kesimini işgal eden Yunan askerleri ile Grivas’ın EOKA’cıları. Baf’ın Türk kesimini terk ettiler.
Bu terk ediş, İkinci Cenevre konferansına kadar sürdü.
Bu süre zarfında, Baf Türk kesimi bir daire halinde kuşatılmıştı. Giriş çıkışlar yasaktı. Türk kesimine muhasara devam etmekteydi.
21 Temmuz’da Türk kesimine giren Rum askerleri. Evlerdeki tüm elde taşınabilen transistörlü radyoları alıp gittiler. Baf Türk’ünü haber alma kaynaklarından mahrum bıraktılar.
Kendilerine uygun gördükleri motorlu araçları da alıp gittiler.
Haber kaynağı olarak ele geçiremedikleri transistörlü el radyoları ve arabalardaki radyolardan haber almaya çalışıyorduk.
İkinci Cenevre konferansının sonuç elde etmeden dağılması. Bu kısıtlı haber alma kaynaklarından öğrenildiğinde. Dört bir yandan çevrili ve esir muamelesi yapılan Türklerin morali sıfıra inmişti.
Herkes çok kısa bir zamanda ne gibi kötü olayların olabileceğini tahmin etmeye çalışıyordu.
Rum tarafında otorite boşluğu ve karmaşası devam etmekteydi.
Türk tarafındaki yetki. Bir Yunan subayının elinde idi.
Cenevre’den zamanın Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in sinyal vermesi. İkinci harekatın başlaması için yeterli olmuştu.
Bizim ev Büyük Cami Sokaktaydı. 50 metre mesafedeki Cami, sınırı teşkil etmekte idi.
Harekatın başlaması ile sınırda oturan Rahmetli İzzet Pamukoğlu. Ailesinin yanından alınarak. Camiye getirildi ve işkence yapılarak şehit edildi. Feryatları ve umutsuz haykırışları evimizden duyuluyordu.
Akabinde, sınırda bekleyen tam teşekküllü Yunan askerleri ve Rum çapulcular. Türk kesimine girdiler. Daha önce öldürülmesine karar verilen kişilerin evlerini basarak hepsini ailelerinin gözleri önünde şehit ettiler.
Ayni şekilde, Rahmetli Dilaver Teğmen de götürülerek ayni yerde şehit edildi.
Tüm Türkler, evlerinden çıkarılarak tellerle çevrili Türk kesimindeki Futbol sahasına götürüldüler. Tabii ben de dahil.
Kadın ve çocuklar ayrı tutularak. Kendilerine göre silah kullandığına inandıkları erkekleri, ayrı bir alana götürdüler.
Üzerimize, Rum tarafına teslim edilen A 4 Makineli tüfekler yönlendirildi ve şeritler namluya sürüldü.
Baf’ın tüm erkekleri. Toplu bir katliamın eşiğinde tetiklerin çekilmesini beklediler.
Otorite boşluğu devam ediyor. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Grivasçılar, öldürmede ısrar ediyor. Bölge komutanı olan zatın, Kuzeyde çok Rum esir alındığını. Türklerin öldürülmesi halinde, Kuzeyde esir edilen Rumların da akıbetinin ayni olacağı yollu söylem ve ısrarı karşısında. Katliam engellenmiş oldu.
Katliamın önlenmesinin esas nedeni. BM ‘ye bağlı görevli Avusturya polislerinin, işin vehametini ta Ankara’daki Avusturya elçiliğine kadar duyurması ve diplomatik kanalların harekete geçmesi idi.
Bütün bunlar olurken. Katliam için, ikinci aşamalı eylemleri de devam ediyor.
Buldozerler, Gogoci diye bilinen dere yatağına toplu mezarlar için büyük çukurlar açıyordu.
Baf Türk’ünü katliamdan kurtaran. Kuzeyde esir alınan Rumların varlığı idi.
Türk Askerinin ilerleyişi. Katliamların yapılmasını engelleyen büyük bir faktör olmuştu.
Çünkü, Rumlar tüm adanın işgalini önleyecek kudret ve güce sahip olmadıklarını anlamışlardı.
Sonuca katlanmak zorunda kaldılar. Korku onlara geçmişti.
Ya, Türk Askeri Baf’a da gelirse ne olacaktı.
Bazı Rumlar, Türk tanıdıklarına bu endişelerini dile getirerek korunmalarını talep etmişlerdi.
İkinci Harekattan sonra Baf Türk’ü Kuzeye geçmek için. Trodosları kendine rehber edindi.
Geriye kalanlar ise Viyana Konferansında imzalanan uluslararası göç anlaşmasına uygun olarak Kuzeye döndüler.
Baf’ta yaşananlar ciltlere sığmaz.
Özetlemekle yetindim.
Bugünkü gibi 46 yıl önce. Tamamen suçsuz ve günahsız olan. Sadece onlara göre en büyük suçları, Türk olmak olan şehitlerimizi. Şükran, Rahmet ve Özlemle anıyorum. Ruhları şad olsun.
Bu haber 5257 defa okunmuştur

:

:

:

: