Her geçen gün gelişen olaylar karşısında, Atatürk’ün haklılığı ortaya çıkmaktadır.
Daha Kurtuluş Savaşı başlamadan, Ankara’da TBMM‘ de şu konuşmayı yapıyordu :
“Bizi mahvetmek isteyen Emperyalizme karşı. Bizi yutmak isteyen Kapitalizme karşı. Heyet-i Milliye’ce mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlarız .”
Bu cümlelerini 1 Aralık 1921 yılında yaptığı bir konuşmasında dile getiriyordu.
Bu konuşmasından anlaşılmaktadır ki M. K. Atatürk. Anti Emperyal ve anti Kapital bir siyasi görüşü taşımaktadır.
Kurtuluş Savaşı da bu siyasi görüş merkezinde yapılmış ve zaferle sonuçlanmıştır. Bu ilkeye dayanarak M. K. Atatürk Kurtuluş Savaşını 98 yıl önce, şimdilerde Türkiye’nin karşısına tekrardan çıkanlarla yaptı ve onları geldikleri yere geri yolladı.
Atatürk Cumhuriyeti ilan ederek. Lozan’daki anlaşma ile TC’ nin tapusunu dünyaya kabul ettirdi.
Bu kabul meto zori bir kabul oldu. Batılı emperyalistler bunu kabul etme görüntüsü içerisinde olmalarına karşın. Bunu hiçbir zaman içlerine sindiremediler. Hazmedemediler.
TC’nin ilanı ve ardından Lozan’la birlikte, Uluslar ailesine katılan Türkiye’yi, hep kolladılar, hep izlediler.
Atatürk’ün 15 yıllık iktidarı döneminde, Devletlerarası ilişkilerde. Hep komşuları ve batı ile diyaloğun yollarını aradı.
10 Kasım 1938‘e kadar, Batılı Emperyalistlerle tek bir ikili veya çoklu anlaşma yapmadı.
Bunların ne menem şeyler olduklarını, yaşantısında izledi, yaşadı ve gördü.
Bu nedenle, kurtuluş için bunlara karşı verdiği savaşımlarda. Türkiye ve Türk yurdu için hiçbir zaman değişmeyecek kötü niyetli bakış açılarını bildiğinden. Taraflarına bile bakmadı.
Pekala. Ne yaptı ?
Türkiye Cumhuriyetini güvence altına alan çoklu anlaşmalar yaparak işe koyuldu.
Doğuda, dünyada güçlenen Komünizme karşı.
Batıda, yüz seksen derece ters olarak tüm Avrupa’yı kasıp kavuran, Nasyonel Sosyalizm ve Faşizme karşı, İttifaklar oluşturup. Her iki tehlike karşısında Türkiye’yi güvence altına almasını bilmiştir.
Batıda, Balkan İttifakı.
Doğuda ise Sadabat ittifakı, oluşturmuştur.
Bu ittifaklar, Atatürk’ün ölümünden sonra, İkinci Dünya savaşına kadar sürmüş. Savaş sonrasında, Dünyadaki coğrafyanın yeniden şekillenmesi üzerine. Bu ittifaklar ortadan kalkmıştır.
İkinci Dünya savaşından sonra şekillenen yeni dünya düzeninde, Türkiye’de iktidar olanlar. 31 yıl önce Türkiye’yi işgale yeltenenlerin, Batılı Emperyal devletler olduklarını unutarak. Türkiye’nin gelişmesinin önüne set çekecek anlaşmalar yapma gafleti içerisine girdiler.
Yapılan NATO ve ikili anlaşmalarla, Atatürk iktidarlarında gelişmeye başlayan sanayi hamlesi. Bununla birlikte oluşturulan savunma sanayii. Zaman içerisinde ortadan kaldırıldı ve Türkiye sanayi ve buna bağlı olarak savunma sanayii, bilinçli olarak geri bıraktırıldı. Türkiye’nin bağımsızlığı dumura uğratıldı.
Bu acı gerçek, Kıbrıs olaylarında. 1964 ‘te Jhonsan mektubu ile ortaya çıktı.
Kıbrıs Türklerinin katliamına sessiz kalan bu emperyal güçler. Türkiye’nin soydaşlarının imdadına yetişmemesi için. İkili anlaşmalarla Türk Ordusuna verdikleri silahların kullanılmasına izin vermediler.
Jhonson mektubu. Türkiye için bir milat olmuştur.
1915’in emperyal güçleri. Türkiye’yi sözde ittifaklarla, havuçlar göstererek, Ekonomisini çökerterek. İçten teslim almak için her türlü girişime başladılar.
Nato havucunu gerçek manada gören Türkiye karşısında. Değişik strateji izleyerek, Avrupa havucunu sundular. Başta bu havuca nerede ise kanılıyordu.
Bu emperyal güçlerin gerçek yüzleri. Maskelerine karşın. Doğu Akdeniz’de bulunan Enerji rezervleri karşısında, tekrar ortaya çıktı.
1919 ‘un düşmanları kimlerse. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşısına dikilenler bir fazlası ile ayni düşmanlar.
Bu gerçek karşısında. Türk dış politikasının gözden geçirilme zamanı gelmedi mi ?
Bütün bu gerçekler. Ölünceye kadar Batılı emperyal ülkelere yüzünü çevirmemesi ve tek bir anlaşma yapmaması. Yüce Atatürk’ü izlemiş olduğu dış politikada haklı çıkarmıyor mu ?