Doğu Akdeniz’de, sıcak çatışmaya ramak kalmışken, Almanya Başbakanı Merkel’in arabuluculuğu ile diyalog kanallarının açılması.
Olası bir sıcak çatışmayı şimdilik gündemden kaldırmıştır.
Dün, Ajanslara düşen haberde. TC Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, Almanya Başbakanı Sn. Merkel ve Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Sn . Charles Michel ‘in yaptıkları üçlü formatla video konferans görüşmesinin ardından açıklanmıştı.
Türkiye ve Yunanistan’ın istikşafi görüşmelere hazır oldukları da duyuruldu.
Önce istikşafi kelimesinin açılımına bir bakalım.
Kelime Arapçada keşif’ten türeyen bir kelime. Keşif ve tahkik etme.
Günümüzde ise, ön görüşme, araştırma – tanıma görüşmesi gibi anlamlar verilir.
Günümüz Türkçesine göre, ön görüşme olarak da literatürde yerini almıştır.
Bu durumda, Türkiye ve Yunanistan’ın, İki ülke arasındaki sorunları bir ön görüşme olarak ele almaları kesinleşmiş gibi.
Sn. Erdoğan, konu ile ilgili yaptığı açıklamada. Ön görüşmelerin ve diğer diyalog kanallarının canlandırılması noktasında sağlanan mutabakatın. Nasıl ilerleyeceği hususunun. Yunanistan’ın atacağı adımlara bağlı olduğunun da altını çizdi.
Sn. Erdoğan’ın açıklanmasından çıkan en önemli husus. Doğu Akdeniz’deki tüm sorunların bölgesel bir konferansla ele alınarak. Her kesin yararına Adalet ve hakkaniyete dayanan bir sonuca varılması isteğini de dile getirmesidir.
Böyle bir konferansın, taraflarını da açıklayan Sn. Erdoğan.
Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs Türkleri de dahil tüm tarafların katılımını ön şart olarak açıkladı.
Bu bir icapta bulunmak gibi bir şey.
Bu icap kabul görecek mi ?
Bunu görebilmek için güneydeki havaya bir bakalım.
Bir gün önce, Güneye resmi ziyarette bulunan Yunan Cumhurbaşkanı Sakelarapulu. Adayı Helenleştirme, Yunanlaştırma ideallerinin devam ettiğini. Bu ideal doğrultusunda, emelinde, hareket edecekleri yollu açıklamalar yaptı.
Adanın kuzeyinin de Türkiye tarafından işgal altında olduğu iddiasında bulundu.
Bu açıklamalardan sonra. Sn. Erdoğan’ın icabına olumlu bir yanıt karşı taraftan gelir mi ?
İşgal iddiasına gelince.
Adanın gerçek işgalcilerinin kimler olduğunu. 1963’ten 1974 ‘de kadar yaşayarak gördüm.
Adada, Türk Halkının nüfusu kadar Yunan askeri vardı.
On üç yıl adanın % 3 ü hariç. Yunan askerlerinin çizmesi altında, ilk önce Rum egemenliğini adanın tümünde tesis etmek. Arkasından da Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için adada idiler.
Bu görevlerini, 15 Temmuz 1974 ‘te fiiliyata geçirmek istediler.
Fakat TSK’lerin çelikten gücü ile karşı karşıya kaldılar.
1984 Şubat’ında Evren rejimi tarafından hapsedilen ve hapishaneden çıktıktan çok kısa bir süre sonra, girişimim sonucu KTGC davetlisi olarak adaya gelen Rahmetli Ecevit. Saray önünde yaptığı konuşması ile işgal iddiasına karşı şunları söyleyecekti.
“ Türk askeri birlikleri, KKTC’ni, Kıbrıs’ı veya Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’ye katmak için değil. Kıbrıs’ın Yunanistan’a katılmasını önlemek için bulunuyor. “
Yunan Cumhurbaşkanına, TC. Cumhurbaşkan Yrd. Sn. Oktay’dan ayni mealde bir yanıt geldi.
“ Türkiye, Kıbrıs’ta işgali engelleyen ülkedir.”
Bu gerçek bilinmesine rağmen, Yunanistan’ın, hala daha Kıbrıs Elenizminden bahsetmesi. Aradan geçen bu zaman dilimi içerisinde. Bize karşı olan bakış açılarında, zerre kadar bir iyi niyet ve gerçekleri görme olgusu maalesef oluşmamıştır.
Bunun nedenini. Bunların batılılar tarafından arkalarının sıvazlanmasında aramakta yarar var.
Ben beklerdim ki.
Bu Cumhurbaşkanı hanımın bu açıklaması karşısında.
Kuzeydeki siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin koro halinde gereken yanıtı vermeleri idi.
Gerçi verenler oldu.
Vermeyenler çoğunlukta.
Yoksa, bunlar da Sakelarapulu Hanımın açıkladığı fikirlerden yana mı ?
Bazıları bunu açıktan belirtiyor.
Suskun kalanlara. Sukut ikrardandır gözü ile bakabilir miyiz?
Takdir sizlerin.