Doğdukları günden bu yana kitap okurum kızlarıma. Hatta büyük kızıma ilk yaş günü hediyem de yine sesli bir kitaptı. Gel gelelim, sabah mesaiye yetişen erişkinler gibi, hergün itinayla 07:00 de uyandığından, ona aşılamaya çalıştığım kitap sevgisine ters bi tutumla, karşısına oturttuğum televizyondan dem vuracağım bugün size...
Doğdukları günden bu yana kitap okurum kızlarıma. Hatta büyük kızıma ilk yaş günü hediyem de yine sesli bir kitaptı. Gel gelelim, sabah mesaiye yetişen erişkinler gibi, hergün itinayla 07:00 de uyandığından, ona aşılamaya çalıştığım kitap sevgisine ters bi tutumla, karşısına oturttuğum televizyondan dem vuracağım bugün size...
Çocuk o ne bilsin?
1 saat fazla uyumak için aslında televizyonu hiç bilmeyen Sâre’ye dayattığım bu düzen artık beni rahatsız etmeye başladı. Fark ettim ki; çizgi film izledikçe içe kapanık, ısrar eden, ağlayan bir çocuğa dönüşüyor kızım. Şimdi Sâre’yi tanıyanlar “hiç de öyle değil” diyecekler içlerinden. Zaten tam öyle oldu demiyorum. Ama, 1 gün kapatın tv’yi ve çocuğunuzdaki değişikliği gözlerinizle görün. Hem de sadece 1 günde... Zira ben telefon vermedim, tablet vermedim eline. Ama kendi elimle artık her sabah televizyon izlemek isteyen bir çocuğa dönüştürdüm. O da ona sunulan, bol şekerli ama tadımdan fazlası zararlı bu tepsiye çöreklendi haliyle. Çocuk o ne bilsin?
En güzel çağ çocukluk
Çocukluk en güzel vakit iken çocuklarımıza sessiz olsun, koşmasın, zıplamasın diye telefon, tablet verdik. Oysa reklamlardaki gibi kirlenmek güzeldir deyip, çocuğumuzla beraber koşabilirdik. Ciddiyim. Örneğin ben; sabah erken uyanan çocuğuma ayak uydurmak için biraz erken girebilirim yatağa. Uyandığımızda da tv izlemek yerine, yatak savaşı yapabiliriz mesela. Ya da omlet yaparız beraber, hatta krep… Okula başladığında belki de sofrada olmadığı için içim burulacak, o yüzden şimdi uyku vakti değil. Gerçekten bir çocukla çok şey yapılabilir. Onlar yalnız kalmadıkça, biz onların zamanına, mekanına dahil oldukça her şey olması gerektiği gibi ilerler.
Naneli şeker gibi birşey bu çocukluk
Hayat çocukken güzeldi biz bunu büyükçe unuttuk. Çocuk kitaplarını beni çocukluğuma döndürdüğü için çok sevdim. Akşam okumalarına artık sabah okumalarını da dahil ediyorum. Çünkü okumak büyülü birşey. Hele hele onların kelimeriyle. Okudukça fark ettim ki iyileştiriyor. Ferahlık var çocuklara ait olan her şeyde. Hem çok eğlenceli. Unuttuğum fakat hatırlamakta ısrarcı olduğum şarkı sözü gibi. Ha geldi ha gelecek dilimin ucunda. Aklımda kesik film gibi hatrı. Yaşanmış ama tekrarlanmamış birşey çocukluk. Aslında tekrar tekrar yaşanması gereken…
Çocuk kelimeleri
Çocuk dediğin kısa cümlelerin efendisi. Kısa lakin çok net!
“Anne su”
“Anne çiş”
“Anne park”
Zaten derin olan herşey berrak değil midir? Çocuk dediklerimiz de; en derinine dalmadan şöyle bi bakmayla dibini görebildiğiniz cümlelerin sahibi. Pek emniyetli, pek keyifli oluyor hal böyle olunca. Cümleleri kısa, neşesi uzun kitaplarla tekrar ediliyor çocukluk. Hani kitap okuyorsanız arada bir çocuk kitapları da okuyun derim. Tebdili mekanda ferahlık vardır sözündeki gibi. Mekan değiştiremiyorsanız çocuk kitaplarındaki mekanlara yolculuk edin en azından. Belki büyümesini dilediğiniz çocuğunuzla çocuklaşırsınız ve herşey kolaylaşır.