Adaylarımız, yılmadan kampanyayı sürdürüyor

Beş gün sonra, birinci tur 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandıklar kuruluyor. YSK, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullanarak. Korona’nın bulaşmasını önleyecek tedbirleri de almıştır.

Beş gün sonra, birinci tur 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandıklar kuruluyor.
YSK, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullanarak. Korona’nın bulaşmasını önleyecek tedbirleri de almıştır.
Genellikle devlete bağlı okullarda oy verme işlemleri yapılmakta. Her zaman olduğu gibi bu sefer de okullarımız bu konuda biçilmiş kaftan.
Başlıkta, adaylarımızın yılmadan kampanyalarını sürdürdüklerinden bahsettim. Yanlış anlaşılmaması için hemen açıklık getireyim. Yılmadan çalışmalarını, virüse karşı olarak nitelendirmek istedim. Yoksa yılgınlığı ortaya koyacak herhangi bir durum çok şükür yok.
On bir aday seçilmek için yarışıyor. Propaganda yapıyor.
Nerede ise ailelerini görecek zamanları bu yoğun kampanya içerisinde yok denecek kadar az.
Zaman zaman bu on bir adaydan gayrı, aday olmamasına rağmen on ikinci kişinin, kendine özgü kampanyasını sürdürdüğünü görüyoruz. Buna kampanya mı? Yoksa aydınlatma mı ? denir. Bilemiyorum.
Bahsettiğim zat, Sn. Narin Ferdi Şefik. Kendileri Anayasa Mahkemesi Başkanı.
Bilindiği gibi 11 Ekim’de, bir de Anayasa değişikliği referandumu var. Yargıç sayısının artırılması konusunda.
Anayasa değişiklik önergesi büyük bir çoğunlukla Meclisimizden geçti ve 11 Ekim’de halkın onayına sunulacak hale getirildi.
Büyük bir çoğunlukla Meclisten geçen bu öneri. Kampanyada ayni ağırlıktaki desteği bulamadığı için. Bu görevi zaman zaman Sn. Narin Ferdi Şefik üstlenmek gereğini duyarak. Halkı, Anayasa değişikliği ile ilgili bilgilendirmeye çalışmaktadır.
Dilerim bu değişiklik de bir önceki değişikliğin akıbetine benzemesin.
Efendim, geçen yazımda da belirtmeye çalışmıştım. İşin boyutları ileride çok sıkıntılı günlere bizi gebe bırakmadan, bu konunun üzerinde durma gereğini duydum.
Bazı adaylar, Türkiye karşıtlığını körükleyen marjinal toplulukların oylarını alma pahasına. Türkiye karşıtlığını, kampanyalarının dağarcığına aldılar.
Bunu hem yaşıyor, hem görüyoruz.
Bir de “özne” kelimesi kampanyanın asli unsuru oldu.
Türk Halkı, özne diye.
Bunun aksini iddia eden var mı ?
Bu çevreler, Kıbrıs Türkünün Kıbrıs’ta bir özne olarak duruşunu, Türkiye’ye karşı kullanmak gafleti içerisindeler. Sanki Türkiye bizim öznelik hakkımızı elimizden almış gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar.
Eğri oturup doğru konuşalım.
Biz Kıbrıs’ta 1974 ‘ten sonra her platformda özne olduysak ve bunu iddia ediyorsak. Bu Türkiye’nin sayesinde değil midir ?
Daha geçen günlerde, Sn. Erdoğan, Doğu Akdeniz için önerdiği çoklu konferans için. Olmazsa olmazı, kırmızı çizgi olarak ortaya koymadı mı?
Doğu Akdeniz’de, ne Türkiye’yi, ne de KKTC ‘yi yok sayan hiçbir proje hayata geçirilemez demedi mi?
Geçen haftalarda önerdiği çoklu konferansta ise açık açık Kıbrıs Türklerinin de katılmasını şart koşmadı mı?
Bu öneriye karşı derhal Rum kesiminden olumsuz yanıt geldi. Dış işleri bakanı Hristodulidis.
“ Kıbrıslı Türklerin böyle bir konferansa katılımını hiçbir şekilde kabul edemeyiz” açıklamasında bulundu.
Bizi özne olarak görmeyen ve kendisi gibi eşit statüde kabul etmeyen Rum kesimidir. Bir de onların dümen suyunda giden Batı.
Dünyayı bir temaşa edelim.
Dünyamızda, haklı olanları bin bir dümenle haksız duruma getirmek için döndürülen dolapları yaşayarak görüyoruz.
TCD. Garantörümüz olarak. Bizim bu adada varlığımızı sürdürmemiz için her türlü tedbiri alarak yanımızdadır.
Bu hak uluslararası anlaşmalardan elde edilmiştir.
Bunun içerisinde, Kıbrıs Türk Halkının özneliğinin garantisi de var.
Hiç kimse endişelenmesin, telaşlanmasın.
İşi başka mecralara sürüklemesin.
Kıbrıs Türk Halkı her şeyi görüp yaşamaktadır ve farkındadır.
Gerek Adada.
Gerekse Dünyada.

Bu haber 6152 defa okunmuştur

:

:

:

: