30 yıldan bu yana Azerbaycan’ın egemenliğindeki Dağlık Karabağ’ı işgalinde tutan Ermenistan. Rusya ve batının himayesi ile bunu oldu bittiye getirip, Dağlık Karabağ’ı ayrı bir yönetim şekli ile yutmaya çalışıyor. Azerbaycan’a son saldırıları ile hem kendi, hem dünya kendilerini acı gerçekle karşı karşıya buldular.
Onlara göre ortaya çıkan acı gerçek neydi?
Zavallı Azerbaycan Türklerini, yıllarca savunmasız bırakan Moskova idaresi. Yıllarca Moskova tarafından her açıdan desteklenen Ermenistan. Her türlü saldırıyı ve kötülüğü Azerbaycan Türklerine reva görüyordu.
1990 ‘da çöken SSCB ile yıllarca bu rejimin altında bir tutsak gibi yaşayan Azerbaycan Türkleri, bağımsızlıklarına kavuştu.
Bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan. Bu bağımsızlığını koruyacak bir Milli orduya sahip değildi.
Bunun için 1992 ‘de Hocalı’da yapılan Ermeni katliamına ve Dağlık Karabağ’ın Ermenilerce işgal edilmesine karşın. Vatandaşlarının can güvenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmaktan aciz bir durumda idi.
Bu acizlik, Milli ordusunun olmayışından kaynaklanıyordu. Azerbaycan Türkleri, bu eksikliğin acısını yıllarca yaşadı.
Yirmi yıl, Azerbaycan Türkleri el ele vererek bu büyük eksikliği gidermek için her türlü özveriyi göstererek. Türkiye’den sonra Dünyada ikinci “Türk Silahlı Kuvvetini“ oluşturdu.
Dünya gereklerine uygun, modern bir orduya kavuşmuş oldu.
Bunu, son Ermenistan’ın saldırıları karşısında sahada görmüş olduk.
Ermenistan’ı her konuda maddi ve manevi olarak destekleyenlerin Karabağ’daki bu son savaşta nasıl apışıp kaldıklarını ve morallerinin sıfıra indiğini hep birlikte gördük.
Asker, silah ve araç gereç yönünden Ermenistan’a çok cömert davranan Moskova bile, sahadaki son gelişmelerden apışıp kaldı.
Batı ise, nerede ise dondu kaldı.
İşgalciyi korumak için “Derhal ateş kes“ çağrısı yaptı.
Çünkü kışkırttıkları ve himayelerine aldıkları Ermenistan, Karabağ’da eriyordu.
Bu böyle gidemezdi.
Derhal bir senaryo çizdiler. Moskova’yı devreye sokarak iki taraf arasında insancıl ateşkesi sağladılar. Ermenistan’ın kesin kez kaybedeceği bir sonucu engellemiş oldular.
Barışçıl müzakereler için de kollar sıvandı.
Müzakereleri yapacak olan ülkeler ise, Ermenistan yanında taraflarını belli eden ülkeler ve Ermeni ordusunu donatan Rusya.
Yani Minks eş başkanlar grubu. Bu eş başkanlar ABD, Fransa ve Rusya. Buna ek olarak da Agit Minsk grubu olarak Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya ve Türkiye.
Minsk eş başkanlar grubunun görevi, Karabağ’da barışın tesis edilmesi için gerekli araştırmaları ve temasları yaparak. Ağit Minsk grubuna bildirmekti.
Aradan 30 yıla yakın bir zaman geçmesine karşın. Eş başkanlar, hiçbir faaliyette bulunup, Agit Minsk grubuna hiçbir bilgi vermedi.
“Sin de gülle geçsin” politikası izleyerek. Ermenistan’ın işgalci durumuna göz yumdular. Nerede ise Azerbaycan’ı suçlu sandalyesine oturtacaklardı.
Tarih tekerrürden ibaret mi ? galiba öyledir.
Ayni komedi, yine Minsk eş başkanları tarafından. Rusya’nın öncülüğünde yeni bir senaryoyla tekrar dünyada sahneye konulmak üzere.
Yeni senaryo, aynisinin tıpkısı. Kıbrıs’ta olduğu gibi zamana oynamak. Karşı tarafa zaman kazandırıp, güçlenmesini sağlamak.
Minsk eş başkanlarının oyuncu olarak üstlendikleri görev bundan öteye gidemez.
Fakat bu grup ve bu grupları oluşturan ülkelerin temsilcileri, bir gerçeği acı da olsa görmelidirler.
Bu da İkinci Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kafkasya’da oluşması.
Azerbaycan’ın bölgesel bir güç olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasıdır.
Batı ve bu Minsk eş başkanlarının işi zamana yaymaları ve oyalama niyetleri. Ateşkesten sonra Ermeni saldırıları ile ortaya çıkmıştır.
Sivil yerleşim yerlerine füzelerle saldıran Ermenistan’a bir kınama gelmemesi, bizleri ciddi kaygılara sevk etmektedir.
Ermenistan, Azerbaycan’da resmen insanlık suçu işlemekte. Başta Minsk Eş Başkanlar grubu ve Ağit grubundan Ermenistan’a karşı bir kınamanın gelmemesi. Bu grubun geçmişte olduğu gibi hiçbir adaletli ve sonuç alıcı girişimde bulunmayacağıdır.
İş, yine Kafkaslardaki Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından halledileceğe benziyor.