Fransa’nın katilliği, seçim kurullarının kararları

Bu günkü yazımın ilk konusunda, Fransa’nın 130 yıl koloni haline getirdiği Cezayir halkının Fransa’dan çektiklerini dile getirmeye çalışacağım.

Bu günkü yazımın ilk konusunda, Fransa’nın 130 yıl koloni haline getirdiği Cezayir halkının Fransa’dan çektiklerini dile getirmeye çalışacağım.
Bilindiği gibi Fransa, kendine uydu olan ve uydu yapmaya çalıştığı. Ayrıca dümen suyuna aldığı ülkeler adına, sözcülüğe soyunan bir ülke.
Bu yıllarca böyle sürmüş ve süreceğe de benziyor.
Hatırlanacağı gibi son zamanlarda. Yunanistan’ın hamiliğine soyunarak. Akdeniz’de şov yapmaya kalkışmış. İş zora girince de “Yerim dardır” diyerek şovdan vaz geçmiştir.
Ayni Fransa, Beyrut Limanındaki yangından sonra da Lübnan’ın havariliğine soyunmuş. Fakat sonuç alamamıştı.
İşte bu Fransa, güneyindeki Afrika’nın, kuzeyinde bulunan Müslüman Cezayir Arap halkını “30 yıl” sömürmüş.
Mustafa Kemal’in, Bağımsızlık Savaşının zaferle sonuçlanmasından sonra. Bu zaferden ilham alarak bağımsızlık yolunu seçen Arap halklarından biri de Cezayir Halkı olmuştu.
Bağımsızlık rüzgarı, Anadolu’dan Cezayir’e tam 30 yıl sonra ulaşmış. 1950 yılında Cezayir’de ilk bağımsızlık hareketi başlamıştı.
Cezayir Halk Partisi, Fransa’ya karşı bağımsızlık eylemlerine başlayınca.
Eylemler, Fransa’ya karşı bir kurtuluş savaşına dönüştü.
Bağımsızlık savaşı 8 yıl sürdü.
Bu 8 yıllık savaş sırasında, 2 milyon Cezayirli topraklarından oldu.
Bağımsızlık savaşı ile birlikte 250 bin Cezayirli Müslüman yaşamını yitirdi.
1 Temmuz 1962 ‘de yapılan referandumla. 6 milyon Cezayirli Müslüman, bağımsızlığı onayladı.
8 yıllık mücadelede, Fransa’nın Cezayir halkına yapmadığı zulüm ve işkence kalmadı.
Bunların içinde en barbarca olanı.
17 Ekim 1961 ‘de Fransa’nın başkenti Paris’te 30 bin kadar Cezayirlinin. Ülkelerinde verilen bağımsızlık savaşını desteklemek için tamamen barışçıl bir zemine dayanan gösteriyi. Kanla ve ölümle sonuçlandıracak bir şekilde. Fransız polisi, göstericilere karşı silah kullanarak birçoğunu da Sen nehrine atarak. Göstericilerin 400 kadarının katledilme suçunu işledi.
Geçen gün Fransa’nın 400 Cezayirliyi katletmesinin yıl dönümü. Cezayirlilerin katledildikleri yerde anıldı.
İşte bu Fransa, utanmadan, Türkiye’yi Ermeni soy kırımı ile suçluyor.
Bu Fransa, ayni zamanda Minsk üçlüsü içinde.
Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenilere. Perde gerisinden silah ve mühimmat sevk eden Fransa.
Gözündeki merteği görmeden. Türkiye’nin gözündeki çöpü görüyor.
Paris katliamını hala daha ört bas eden Fransa. Gerçekleri ortaya çıkarmaktan imtina ediyor.
Bu suç ve günahın % 50‘ si de Fransız medyasına ait.
Gerçekleri Fransız medyası hasır altı etmiş, üzerine perde örtmüş.
Görenler ve yaşayanların tanıklıkları resmi belgelere geçmiştir.
Dünyaya, İnsan hakları satmaya çalışan Fransa’nın. Altını kazırsak yaptığı insan hakkı ihlallerinin yoğunluğunda boğulur.
Bağımsızlık uğruna, kardeşlerine tamamen barışçıl bir ortamda verdikleri gösteri karşısında. Fransız polisi ve askerlerinin mermileri ile öldürülen ve sen nehrine atılarak hayatlarını kaybeden bu özgürlük mücadelecilerini şapka çıkararak saygıyla anmaktayım.
Dün bir seçimi daha arkada bıraktık.
Sonuçlar daha belli olmadığı için yazımı yazarken onlara değinmem mümkün değil.
İkinci konum. Seçim sürecinde YSK ‘nın ve İlçe Seçim Kurullarının sürekli kararlarını dinledik.
Pandemi nedeni ile hasta olan veya karantinada olan seçmenlerin. Halk sağlığı açısından bulaşma riskinin yüksek seyretmesinden dolayı. Oy kullanamayacaklarının kararını, her türlü medya araçlarından okuyup dinledik.
Virüsün yayılma tehlikesi karşısında. Sağlık Bakanlığı ve YSK’nın ortaklaşa almış oldukları kararı alkışlamamak mümkün değil.
Fakat, Lefkoşa İlçe Seçim Kurulunun, oylama gününe iki gün kala. Lefkoşa’da bir semtte. Sağlık Bakanlığı Sağlık Üst Kurulunun kitle toplantısı yapılamayacağı kararına rağmen. İzin vermesini de anlamam mümkün değil.
Bu konuda kararı veren Lefkoşa İlçe Seçim Kurulunun kararına bir göz atalım.
“YSK Duyurusu No. 25 . Çerçevesinde miting ve kitle toplantılarının seçim tarihine değin izinlendirilmemesine karar verilmiştir. Bu karar halen yürürlükte iken. 16 . 10 . 2020 tarihinde Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Sn. Mustafa Akıncı’nın herhangi bir izin almaksızın ve bahse konu duyuru hilafına benzeri bir etkinlik yaptığı ve kurulumuzun etkinliğin yapılmaması için polise direktif vermiş olmasına rağmen mezkur etkinliği dikkate alarak 2. Tura kalan iki aday arasında eşitliğin korunabilmesi, keza adaylardan birinin diğerine karşı avantaj elde etmesinin önlenmesi maksadı ile talep edilen iznin verilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.”
Miting ve kitle toplantılarının yasaklanması. Sağlık Bakanlığı Üst Kurulunun yasaya dayanarak aldığı bir karara dayanmıyor mu ?
Gerekçe. Virüsün yayılmasının önüne geçmek.
Buna rağmen bir adayın yasalara dayanan bir kararı çiğnemesi ve salgının yayılma riskini artıracak bir miting yapması karşısında. Bunu önleyecek bir gücün olmaması düşündürücü olsa gerek.
İzinsiz bir miting yapılması karşısında. Diğer adayın avantajı düşünülerek miting izni verilmesi ise daha çok düşündürücü.
Dün yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sn. Tatar ipi göğüslemiş olup. Kıbrıs Türk Halkının önündeki bariyerleri yıkma gibi büyük bir görev ve mesuliyeti üstlenmiştir.
Hayırlı olsun.



Bu haber 5868 defa okunmuştur

:

:

:

: