Bir Türk geleneği haline gelen Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki ilk ziyaret Türkiye’ye gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Sn. Tatar, Ankara’da çok önemli temaslar ve açıklamalar yaparak KKTC’ne döndü.
KKTC – TC arasında varılan ortak nokta Federasyon görüşmelerinin öldüğü. Onun yerine iki devletli bir çözüme vurgu yapıldı ve bu doğrultuda ortak anlayışın kamuoyuna duyurulması ziyaretin ana ve belirgin noktası oldu.
Artık, olası kelimesinden hemen sonra, Federasyon kelimesini mumla arasak. Bulamayacağımız gerçeği de ortaya çıkmıştır.
Federasyonun üzerine abanarak, 52 yıl zaman kazanıp. Çıkar kazandığını zanneden Güney ve Yunanistan. 52 yıl sonra Federasyonun gömülmesinin en büyük suçluları oldular.
Başpiskopos Hrisostomosu da alarak. Federasyon için büyük ayinler yapsınlar.
Ankara ziyareti bir gerçeği daha dünyaya haykırmıştır !
Bundan böyle İki devletli çözüm müzakereleri başlasa bile. Mevcut parametrelerin, Federasyonla birlikte ölmüş olmalarıdır.
Daha doğrusu Federasyonun ölümüne sebep olan belli başlı faktörlerde. Mevcut parametrelerin en büyük rolü olduğu gerçeği de ortaya çıkmıştır.
Dolayısı ile yola devam edilecekse.
Egemen eşitlik temelinde devam edilmeli.
Bunu açarsak :
Egemenlik. Devlete, Halka ve Ülkeye dayanmalıdır.
Kıbrıs sorunu yeni bir mecraya girdiğine göre. Görüşmeler de egemen iki devlet esası temeline dayanacağı için, yeni parametrelerin gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır.
KKTC ve TC. Eşit egemen devlet temelinde anlaştığına ve mevcut parametrelerin bu süreçte masada olmayacağına göre. BM’in sadece KKTC de uygulattığı Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Kıbrıs Türk Halkının lider seçtiği karagözlüğüne de bir son vermek gerek.
Cumhurbaşkanımız Sn. Tatar’ın, Anastasiadis’le yapacağı görüşmeye. Toplum lideri olarak değil de Kıbrıs Türk Halkının Cumhurbaşkanı olarak katılacağını. BM’e ve Anastasiadis’e en erken bir zamanda bildirmesi icap etmektedir.
Sosyal içerikli de olsa, Toplum lideri olarak gider ve o koltuğa oturursa. O koltukta, bila müddet toplum lideri olarak kalır.
Kıbrıs sorunu siyasi bir sorundur.
2004’te Leyizidu ile siyasi olan bir soruna hukuku da dahil ettik.
Yeni evrede, öyle anlıyorum ki Egemenliğe dayanan bir prosedür izleyeceğiz.
Eski parametreler, Federasyonla birlikte öldüğüne göre. Egemenliğimize dayalı parametreleri masaya götürmeliyiz.
AHİM ve MTK devreden çıkarılmalı. MTK, TC ‘ni muhatap alan bir kurum.
KKTC ‘ni muhatap almıyor. Tanımıyor.
Egemenliğe dayanan devlet statüsünde görüşme isteyeceksek.
Bu siyasetimize MTK’nun varlığı ters düşmez mi ?
Yeni bir defter açacaksak, mal, mülk ve toprağı.
Global bir halde halledilmesi için masaya getiremez miyiz ?
KKTC ‘ni tanımayan ülkeler birliğinin bir mahkemesi.
Egemenlik haklarımıza halel getirmez mi ?
Egemen olarak masaya oturma hakkını savunacağız. Fakat egemenliğimi tanımayan ve ülkeme ambargolar koyan AB ‘ne bağlı bir mahkemenin. Mal ve mülkü çözmesi için mahkeme görevini sürdürmesine izin vereceğiz. Bu büyük bir çelişki olmaz mı ?
Kıbrıs sorunu bir siyasi sorunsa. Toprak da siyasi çerçevede çözümlenmeli. Yani görüşme masasında.
Kıbrıs sorununun en çetrefilli konularından biri topraktır.
Yeni süreçte AHİM’e bağlı kurumlara toprağı hala daha havale etmeye devam edeceksek. Oldu olacak, tüm Kıbrıs sorununu havale edelim olsun bitsin.
Masaya egemen devlet olarak oturacaksak.
Bu egemenlik. Devlet’te, Halkta ve Toprakta olmalıdır.
Bunların bütünselliği ile bir devlet tam egemen olur.
Yargı da söz konusu olur ise.
Egemen devletimizin bir organı olan yargımız.
Ne güne durmaktadır?
Masaya Egemen olarak oturacaksak. Her şey sil baştan olmalı.
23 Aralık 1963 ve sonrasında yakılan 103 Türk köyünün. 15 Temmuz darbesi ile adayı Yunanistan’a bağlamak amacı ile katledilen binlerce Kıbrıs Türkünün hesabının sorulması.
Masaya getirilecek mi ?
Sosyal görüşmeye, toplum lideri olarak değil. KKTC Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyarak gidilmeli.
Sn. Tatar’a verilen oyların iradesinin altında bu gerçeklik var.
Yeni minval. Hayırlı, uğurlu olsun.