İrade meselesi

T C heyetinin, 15 Kasım Cumhuriyetin 37 ‘ci yıl dönümündeki KKTC çıkarmasının yankıları sürüyor.

T C heyetinin, 15 Kasım Cumhuriyetin 37 ‘ci yıl dönümündeki KKTC çıkarmasının yankıları sürüyor.
Suya atılan taşın oluşturduğu su yüzündeki halkalar gibi yayılmaya devam ediyor.
Bunun nedeni, son Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının hala daha hazmedilmeyişin bir tezahürü olsa gerek.
Seçim iki şahsın seçmenin önüne koydukları iki tez üzerinde oldu.
Bir tarafta Federasyon.
Diğer tarafta ise eşit egemen iki devletli çözüm modeli.
Mücadele bu iki tez arasında geçti.
Aslında buna seçim demek biraz gerçeklerden uzak olmaktır.
Ülkede yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir referanduma dönüştü.
Seçim ve sonucu bu eksene göre belirlendi ve sandıktan çıktı.
Bu Cumhurbaşkanlığı seçimini diğer seçimlerden ayıran özelliktir.
Bu seçimi ben 2004 ‘teki Annan Referandumuna benzetirim.
Nasıl mı ?
Annan Planı, eyaletlere dayanan bir federasyon şekli idi.
O dönem plan AK Parti iktidarı tarafından desteklendi. KKTC’de, sol partiler plana sahip çıktı.
Egemenlikten ve devletten yana olanlar plana karşı çıktı. Dolayısı ile AK parti ile Annan Planı konusunda ters düştü.
Aradan 16 sene geçti. Bu süre zarfında, Annan Planı çerçevesinde görüşmeler yapıldı. Sonuca bir türlü gidilemedi.
Yani Kıbrıs Türk halkının bu adada eşit statüde bir varlık olduğu, karşı unsurca kabul edilmedi.
Hastanelerini, hasta Türklerle dahi paylaşamayacak köhnemiş bir zihniyetle karşılaşıldı.
Artık bunun mümkünatının olamayacağını Türk tarafı gördü ve seyir değişikliğine gitti.
Bu değişiklik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yukarıda da söylediğim gibi bir referanduma dönüştü.
Eşit egemen iki devletli bir modele halk evet diyerek sandıktan bu kararı çıkardı.
Milli irade bu şekilde tecelli etti.
İşte bu sol kesimde büyük hazımsızlık yarattı.
Aslında bu hazımsızlık, sonuçlara değil de 2004 yılında el ele kol kola birlikte yürüdükleri AKP iktidarının. 16 yıl sonra 180 derece ters bir dönüş yaparak. Annan Planına 16 sene önce hayır diyen % 34 lük iki devlete dayalı eşit egemenlikten yana olan kesimle el ele kol kola yürümesinedir.
İşte bu, hazımsızlığın başta gelen unsurudur.
Bunun ülkede bir müddet daha devam etmesi beklenmektedir.
Cumhurbaşkanlığı referandumunun getirdiği sonuç. Artık her şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğini de beraberinde getirmiştir.
Bu gerçeği halen ne AB, ne de BM fark etmiş değildir.
Onlar, eski hamam, eski tas mantığı ile gitmektedirler.
Bunun kanıtını AB ve BM teşkilatının açıklamalarında görmek mümkündür.
Rum ve Yunanlıların sahne oyuncusu olan AB hala daha eski telden çalmaya devam etmektedir.
Sazın da telin de değiştiğinin farkında değil.
AB Dış ilişkiler ve güvenlik politikası yüksek temsilcisi Josep Borrell “ AB Kıbrıs sorunun kapsamlı çözümü ile iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitliğin olduğu federasyon temelinde, BM çerçevesinde ve AB kuruluş çizgisindeki birleşmeye tam olarak bağlıdır ” açıklamasını yaptı.
BM müktesebatına ve AB kuruluş çizgisine atıfta bulundu.
Adam, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kıbrıs Türk Halkının, bu söylediklerinin tümünü elinin tersi ile iterek sandıktan yeni bir irade çıkardığının farkında değil.
Efendi, ulusların ve halkların iradesinin üzerinde hiçbir güç yoktur. Buna senin de mensubu bulunduğunun AB ve atıfta bulunduğun BM de dahildir.
Bu efendiye bir hatırlatmada bulunayım.
BM planı olan ve AB’nin de desteklediği Annan Planına güneyden hayır çıktığında. O makamda oturan senin selefinin yaptığı açıklama, dün gibi hafızamdadır.
Selefinin açıklaması şu olmuştu.
“Rum Halkının sandıktan çıkan iradesine saygı duymak ve kabullenmek gerek. “
Güneyden sandıktan çıkana AB irade deyip saygı duyacak. Kuzeyden çıkana ise kulak tıkayıp eski telden çalacak.
Buna, sözlükte eleştirecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Sadece şu Ata Sözü ile size yanıt vermek istiyorum.
Bay Borrell. Geçti Borun Pazarı. Sür Eşeğini Niğde’ye. Köprülerin altından çok suların aktığından da haberiniz yok.


Bu haber 6300 defa okunmuştur

:

:

:

: