KKTC’de “hükümet” kavgası

Kıbrıs adasında egemenlik oldum olası sıkıntıdır. Egemenlikte ortaklık ya da egemenliği paylaşmak, Kıbrıs sorununun bir türlü çözülememesinin ana sebebi, hatta varoluş sebebidir.

Kıbrıs adasında egemenlik oldum olası sıkıntıdır. Egemenlikte ortaklık ya da egemenliği paylaşmak, Kıbrıs sorununun bir türlü çözülememesinin ana sebebi, hatta varoluş sebebidir. Federasyon, oluşturan ortakların egemenliği paylaşmasını nasıl gerekli kılıyor ise, demokrasilerde yönetim erkinde olanların gücü, görevi, sorumluluğu paylaşmaları, hesap vermeleri, yönetim çalışmalarında şeffaflığı gözetmeleri, hukukun üstünlüğü, herkesin hukuk önünde eşitliği ve tabii ifade ve basın özgürlüğü olmazsa olmaz, yani “sine qua non” unsurlardır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde oldukça uzun bir süredir ciddi bir mantalite sorunu, “ben yaptım oldu” hoyratlığı ve maalesef zümresel çıkarların halka dayatılması durumu yaşanmaktadır.
Elbette kimse vaz geçilmez değildir. Siyasette hiç değildir. Dahası, siyasette en layık olanların göreve gelmesi gerektiği gibi bir kural da yoktur. Hükümeti, parti yönetimini, siyasi gruplaşmayı, örgütlenmeleri oluşturanlar kendileriyle uyumlu ekiplerle çalışmak isterler. Verimlilik açısından bu da şarttır. Ancak, bir sağlık bakanının salgın ile boğuşulduğu bir dönemde siyasi ödün verilerek kamu sağlığının tehlikeye atılmasını kabul etmemesi, bilimsel kurulun öngördüğü önlemlerde ısrar etmesi görevden alınma sebebi olamaz. Olmamalıdır.
Ne imiş? Başbakan hükümeti yönetemiyormuş… Niye, koalisyon ortaklarından birisi salgına karşı alınan tedbirlere karşı imiş. Bakanı görevden alıp, geçmişinde şaibeli uygulama olan birisi o göreve getirilmez, yönetemiyor isen istifa edersin. Saner bunu yapmalıydı.
Ali Pilli’yi tanımam. Şimdiye kadar bırakın yüz yüze konuşmayı, sohbet etmeyi, telefonda bile görüşmedik. Göreve gelmesinin ardından salgın başlamasa idi muhakkak bir şekilde tanışırdık. İlk başlarda çok eleştirel baktığım bir siyasetçi idi. Ama, özellikle son birkaç ayda, milli beceriksizler hükümeti diye tanımlanabilecek Ersan Saner başkanlığındaki koalisyon içerisinde farklı bir kişilik olarak öne çıktı. İyi niyeti, halk sağlığına adanmışlığı ve günümüzde artık siyasette pek görülmeyen dürüstlüğü ile partili, partisiz halk arasında olduğu gibi bende de sempati uyandırdı.
Elbette Saner de ileride “siyaseti daha iyi öğrenince” Pilli gibi dürüst kişileri daha en baştan kabinesinin dışında bırakması gerektiğini, Ünal Üstel gibi sermayeyle iyi geçinen, yasaklarda bile zengin işadamlarına özel jetle özel ve ayrıcalıklı muamele gösterebilen arkadaşlarla devam etmesi gerektiğini öğrenecektir. Mesela, bir önceki kabinede bakanlığı bazı engellere takılan, meclis başkanlığını parti içerisinde isyanla kaybeden arkadaşına zembille bakanlık sağlamanın daha şık yollarını da muhakkak bulacaktır. Resmiye Eroğlu Canaltay hanımefendiye tabii ki bir itirazım yok. Ama, her işin yapılmasının bin bir türlü yolu vardır. Bunlardan en hoyratı seçilmiş ise, belli ki bir mesaj vardır. Acaba bir yerlere “istediğiniz kadar bir kenara itin, dışlamaya çalışın, Ulusal Birlik Partisi’nin sahibi bellidir” mesajı mı verilmeye çalışılıyor?
Saner piyangodan UBP başkanı, ve başbakan oldu. Siyaseten yetersizliği nedeniyle mi, yoksa bir bakanın başarılı olmasından dolayı mı “yönetemiyorum” isyanıyla kelle avına çıktı? Bu tavır ile Saner belki geçici olarak maslahatgüzar olabilir, ama egemen olmak için daha çok çalışması lazım. Tabii, siyasi ömrü yeterse. Hani bir terim vardır “Kifayetsiz muhteris” diye, nedense aklıma o geldi… Pilli 14 Mart’ta parti kongresi talep ediyor. Bu sefer ne olacak acaba? Birileri devreye girip karşı adaylar elenecek yine koltuğa beklenmedik şekilde sıkı sıkı sarılacak mı, yoksa Pilli’yi gönderir göndermez açmaya başlayacağı salgın savakları kendisini de kapıp götürecek mi?
KKTC’den Rum kesimine her gün 2,500 kişi çalışmaya geçiyor. Son salgının ana sebebinin diğer tüm girişlerde PCR gerekliliği devam ederken bu geçişlerde sorma geç” uygulaması yapılması, 2,500 Rum kesiminde çalışana uygulanan ayrıcalık nedeniyle KKTC halkının güvenliğinin yok sayılmasıdır. Tabii ki yılbaşı kutlamaları ve sair şımarık nedenlerle önemli miktarda kişinin otellerde kutlama yapmaları, bazı aymaz siyasilerin gözleri önünde kıraathanelerde kağıt oyunlarının devam etmesi gibi onlarca yönetim hatasını da saymalıyız.
Pilli’nin bileti tam kapanma istediği gün kesildi. Yerine gelen arkadaşımız inşallah o özel jete sağladığı imtiyaz gibi uygulamalar yapmaz. Yoksa, fatura sadece bu hükümete, cumhurbaşkanına ve iktidar partisi UBP’ye değil, tüm Kıbrıs Türk halkına kesilecektir.
İktidarın büyük ortağı ciddi krizde. Küçük ortaklardan Yeniden Doğuş Partisi (YDP) sanki bir yamyam örgütlenmesi oldu. Partililer birbirlerini yemekte…
Partilerin bir yolunu bulup kongrelerini yapmaları ve kısa sürede seçime gidilmesi tümden tüketici bir felaketi önlemek için sanki kaçınılmaz gibi görünüyor.


Bu haber 7804 defa okunmuştur

:

:

:

: