Gelinen noktanın ayak izleri

Dün BM GS’nin özel ve geçici temsilcisi Lute. Cumhurbaşkanı Sn. Tatar’la, Nisanda yapılacak olan 5+1 konferansının son rötuşlarını bildiren bir görüşmesi olmuş ve Sn. Cumhurbaşkanı ile bu konuda mutabık kalmıştır.

Dün BM GS’nin özel ve geçici temsilcisi Lute. Cumhurbaşkanı Sn. Tatar’la, Nisanda yapılacak olan 5+1 konferansının son rötuşlarını bildiren bir görüşmesi olmuş ve Sn. Cumhurbaşkanı ile bu konuda mutabık kalmıştır.
Muhteva daha önceden belirlenmiş ve her iki tarafın görüşlerinin masaya taşınması konusunda mutabakata varılmıştı.
Türk tarafının yeni tezi, BM masasında olacak.
Türk tarafını yeni bir tez etrafında bütünleştiren saik acaba ne idi ?
Adada bir Federasyon çözümünü ortaya atan, Türk tarafı idi. Rum tarafı bundan hep sakınmış ve üniter devlet sistemini savunmuştu. 15 Temmuz 1974 Yunan darbesi ile adadan ayrılan papazın. Adaya dönmesine izin verilmesi için oluşacak olan muhtemel Kıbrıs görüşmelerinde. Federasyonu kabul etmesi ve görüşmesi şartı ile adaya dönmesine izin verilmişti.
Kim tarafından ?
Batılı süper güçler tarafından.
Siz bilirsiniz de papaz bilmez mi ?
Görüşmelere Federasyon adı altında girerek, Federasyonu görüşür izlenimi verdi. Seleflerine de bu taktiği enjekte ederek, yarım asır Federasyonu görüşmek için görüşerek. Kıbrıs Türk halkının yarım asır hayatından çaldı.
Rum tarafının bu senaryosuna batı da katılarak ortak olmuştur.
Bu ortaklık 1964 ‘te GK ‘nin ürettiği o meşhur kararla başladı ve devam etti.
Bunu fark eden Rahmetli İnönü olmuştu.
Batılıların bu tavrı karşısında.
“Aldatıldık “ cümlesi ile gerçeği ortaya koyuyordu.
Bir de buna benzer durum, 2004 Annan referandumunda meydana gelmişti. O zaman da bu sözcüğe eş ” Kandırıldık “ sözü ile tepki dile getirilmişti.
“ Aldatılma” ABD’ne. “ Kandırılma” da AB’ne gelmişti.
Batının gerçek yüzü zaman içinde ortaya çıktı. Ekonomik güçle Türkiye’yi yok etmek, askeri alanda da ambargolarla güçsüzleştirmek ve sözcüsü durumunda oldukları Rum ve Yunanlıların emellerinin gerçekleşmesini sağlamaktı.
AB’nin sınırlarını Doğu Akdeniz’e kadar genişletip. Türkiye’yi Antalya körfezine sokarak denizle bağlantısını kesmekti.
Nasıl olsa, Türkiye’nin buna karşı çıkacak gücünün olmadığı hesabı kitabı içinde olan, bu Yunan yandaşları da bölgeden gerekli çıkarları sağlamanın hayali içinde idiler.
Türkiye, 1964 meşhur Jhonson mektubundan itibaren, zaman süreci içerisinde batının ne menem bir şey olduğunu gayet iyi anlamıştı.
Fakat, askeri araç gereç ve mühimmat bakımından dışa bağımlı hale getirilmişti. Tabir caizse, zincirlenmişti.
Bu acı gerçekler karşısında Türkiye, güçlenerek, zincirleri birer birer açmaya veya kırmaya başladı.
Taşıma su ile değirmenin dönmeyeceğini idrak ederek. Kendi kaynaklarından değirmenleri döndürme kararı alarak işe koyuldu.
Az zamanda umulmadık mesafe aldı.
Askeri güç olarak dışa bağımlılıktan kurtularak. Dış politikada bağımsız bir rota izlemeyi sağladı.
Bugün Doğu Akdeniz, bir Mavi Vatan haline getirilmişse. Bunun nedenini burada aramak gerek.
Yarım asır Kıbrıs konusunda, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye. Batılıların bakış açıları nedeni ile Hanya’nın, Konya’nın ne olduğunu gayet net olarak görmüştür.
Kıbrıs’ta yeni bir tezin Türk tarafınca ortaya atılmasının müsebbipleri, bu güçler değil mi ?
Yarım asır Türk tarafı bunların peşinden bir anlaşmanın olabilmesi için koşmadı mı ?
Şimdi, devran 180 derece değişti. Koşuşturmalar Türk tarafının peşine doğru yön değiştirdi.
Türk tarafının yeni tezi, yarım asır aldatılmışlığının bir ürünü değil mi ?
Bunu sağlayan Rum tarafı ve yandaş ülkeler değil midir ?
Rum yandaşları, yeni Türk tezi karşısında hem afallayıp durdular. Hem de bu tezin nereden çıktığının sorusunu sormaya başladılar. Bunun nereden çıktığını anlamak için, geriye elli yıla bir bakarlarsa nereden çıktığını görecekler.
Galiba, Dimyata giderken bulgurdan da olacaklar.
Benden söylemesi.


Bu haber 5541 defa okunmuştur

:

:

:

: