Şu pasaport meselesi

Güneyle kapıların açılması, 23 Nisan 2003 tarihinde KKTC Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla uygulama alan buldu. 2004 yılında ise Annan Planı referanduma sunuldu. 24 Nisan’da gerçekleşen referandumda, Rum tarafı plana hayır dedi.

Güneyle kapıların açılması, 23 Nisan 2003 tarihinde KKTC Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla uygulama alan buldu. 2004 yılında ise Annan Planı referanduma sunuldu. 24 Nisan’da gerçekleşen referandumda, Rum tarafı plana hayır dedi.
2005 erken genel seçimlerinde CTP beklediği tek başına iktidarı bulamayınca. Hükümette istediği gibi hareket etmesi açısından, yeni bir formül bularak ÖRP ‘yi kurdurdu. 25 milletvekiline sahip olan CTP, ÖRP sayesinde tek başına iktidara gelmiş oldu.
Annan Planının karşı tarafça reddedilmesi üzerine. Kuzeydeki sol kesim büyük bir travma içerisine girmişti.
Güneydeki Cumhurbaşkanı seçimlerinde Hristofyas’ın sözde Cumhurbaşkanlığında. Umutları çözüm için yitiren sol kesime, bir umut olmuş.
Kuzeyde Sn. Talat, Güneyde de Hristofyas, adadaki tüm solcular için büyük bir umut kaynağı idi.
Her iki tarafta da birbirini anlayan iki sol düşünceli liderin yapacağı görüşmelerde, bir sonuca varılacağı umudu, bilhassa Türk kesiminde pompalandı.
Görüşmeler Gambari çerçevesinde başladı “ Birleşik Kıbrıs “ için yeşil ışık yakılmaya başlandı.
İşte bu sanal ortamda. Her iki sol liderin müzakereleri bir sonuca ulaştıracağı fikri, Türk kesiminde büyük kabul gördü ve Kıbrıs Türk Halkı Kıbrıs kimliğini alma kararı aldı. Bu amaçla güneye büyük akışlar olmuştu.
Hem anlaşma umudu. Hem de dünyaya açılma saiki ile Kıbrıslı Türkler kimlik ve pasaport almak için güneye akın ettiler.
Sn. Talat ve Hristofyas arasındaki görüşmeler. Kuzeydeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devam etti.
Sol ideolojiye sahip olan iki lider. Bir dönem yaptıkları görüşmelerden sonuç alamadılar. Kıbrıs Türkleri için olası ortaklıkta ortaklığı paylaşma gibi bir noktaya varılamadı.
Gambari süreci de sonuçsuz kaldı.
Bu görüşmelerden sonuç çıkacağı umudunun pompalanması. Kimlik alımı ile ilgili bir teşvik oldu ve Kıbrıslı Türkler güneyin kimliğini aldılar.
Sn. Talat’tan sonra, Sn. Eroğlu. Ondan sonra da Sn. Akıncı ayni görüşmeleri sürdürdüler. Sonuç, 65 yıl önce başlayan noktadan bir arpa boyu ilerleme kaydedilmedi.
Çözüm konusundaki vaatler, hem Kıbrıs Türk Halkını, hem Türkiye’yi, hem de dünyayı aldatmış oldu.
Kıbrıs Türk Halkı bir anlaşma saiki ile güneyin kimliğini almıştır. 65 yılın sonunda, Güneyin öyle bir niyetinin olmadığı delillerle ortaya çıkmış ve ispatlanmıştır.
İki halkın ortaklığı, Cenevre’de Türk tarafınca yeni bir boyutta teklif edilmiş. Kuzey ve güneye iki devlet halinde bir işbirliği öngörülmüştür. Bu mümkün olursa, verilen kimlikler bu statü doğrultusunda yeniden düzenlenecektir.
Dünyamızda, çift veya çok kimlikli statüde olan birçok kişi vardır.
Kıbrıs Türkleri de bunlardan biri.
Hem Kuzey, hem Güney, hem Türk, hem İngiliz, hem Avustralya hem Kanada kimliğine sahip kişiler gibi.
Hemen hemen % 90 ‘ın kalbi Türklük için atıyor.
Bu bir şuur meselesidir.
1974 öncesi tüm Kıbrıs Türkleri, gasp edilen Kıbrıs Cumhuriyetinin kimliğini taşıyordu. % 3 gettolarda yaşamaya mahkum edilmişti. Buna karşın özgürlük ve bağımsızlığından zerre kadar ödün vermemek için gece gündüz mevzilerde onurunu korumasını bilmiştir.
Kimlik kartı ve pasaport, milli şuuru etkilemiş olsa idi. Kıbrıs Türkü bu günlere gelemezdi.
Anastasiadis yine yanlışa oynuyor. “ Kıbrıs Türklerini mücadeleye “ davet ediyor.
Adamın aklından zoru olsa gerek.
O mücadeleye çağırdığı Kıbrıs Türkleri, Kuzeyde oluşturmuş olduğu beşinci kol olsa gerek. Bu boşa kürek çekmeye benzer. O umduğu beşte de gerçekler karşısında çözülme ve daha da marjinalleşmeye doğru gittiğinin her halde farkında değil.
Aldatma politikaları ile kafesledikleri kuş, kafesten uçmuştur.
Tekrar kafeslenmeye, hiç ama hiç niyeti yoktur.
Hele hele, özgür havayı kokladıktan sonra.



Bu haber 3848 defa okunmuştur

:

:

:

: