Filistin, dünyada gözyaşı dinmeyen bir coğrafya. Bir Arap coğrafyası olan Filistin, daha Birinci Dünya Savaşı öncesi batılıların kurgulamış oldukları Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma girişimi başlamış. Filistin coğrafyasını para karşılığı Osmanlıdan satın alma girişimleri olmuştu.
Zamanın padişahı olan Abdülhamit’ten, resmen, dönemin Haham başı başkanlığında bir heyet. Filistin topraklarının Yahudilere satılması talebinde bulunmuştu.
Bu talep, Sultan Hamit tarafından anında reddedilmiş ve heyet huzurdan defedilmişti.
Bu ret karşısında, Filistin için başka hesaplar yapılarak. Filistin topraklarının Osmanlıdan nasıl koparılacağının yolları arandı. Bunun sonucunda, Osmanlıyı büyük bir savaşa sokup. Filistin’i, Osmanlı coğrafyasından ayırma yolunda çalışmalar yapıldı.
Bunun için de Osmanlıyı savaşa sokacak yöntemin yolu bulundu. Padişahın karşısına İttihat ve Terakki Cemiyeti kurduruldu.
Alman hayranı olan bu cemiyetin kurucuları Osmanlıyı Almanya’nın yanında Birinci Dünya Savaşına soktular.
Bu savaş 9 Eylül 1922 tarihine kadar Mustafa Kemalin önderliğinde Türk Ordusunun zaferi ile sonuçlandı.
Fakat savaş sonucu Filistin, Misakı Milli sınırları dışında kalarak, bu senaryoyu yazanları bir hayli sevindirmiş ve umutlandırmıştı.
Onlara göre, Filistin’le ilgili bir Yahudi devletinin kurulmasının önü açılmıştı.
İkinci dünya savaşı arifesinde, bu ciddi şekilde dillendirilmeye başlanmış ve bir Yahudi devletinin kurulmasının zemini hazırlıklarına hız verilmişti.
Türkiye sınırları içinde olmayan Filistin için yeni şekillenme karşısında en büyük tepkiyi Atatürk Türkiye’si göstermiş ve bunun mümkün olamayacağı vurgulanmıştı.
Cumhurbaşkanı Atatürk, bu konuda kesin tavrını koyarak. “Batılılar bir yahudi devleti kurmak istiyorlarsa Avustralya’da çok toprak var. İsrail devletini oraya kursunlar. TC. baki kaldıkça bu mümkün olmayacak” yollu açıklamaları karşısında.
İkinci Dünya Savaşına kadar bu mümkün olmadı.
İkinci Dünya savaşı ile ABD’nin bölgeye hakim olmasından sonra. Filistin’de Yahudi Devleti kurma girişimlerine hız verildi.
Yahudi devletinin Filistinde kurulmasını Türkiye’nin bir beka sorunu olarak gören ve karşı çıkan Mustafa Kemal’den sonra gelen yöneticiler. Bu politikayı terk ederek, İsrail devletinin kurulmasına yeşil ışık yaktılar.
14 Mayıs 1948 ‘de Ben Gurion öncülüğünde İsrail devleti ilan edildi.
28 Mart 1949 tarihinde, Türkiye’deki CHP iktidarının Başbakanı Şemsettin Günaltay hükümeti tarafından, İsrail devleti resmen tanındı.
Türkiye, ilk Müslüman ülke olarak İsrail devletini tanımış oldu.
Bu kararla, Arap dünyasının tepkisini aldı.
Filistin’in gerçek sahibi Araplar, buna tüm güçleri ile karşı koydular. Uzun soluklu bir mücadele başlattılar.
Buna karşılık Yahudiler de boş durmuyor. Onlar da düşmanları olan Filistin Araplarına karşı savaşımlarını devam ettiriyorlar.
Yöntemleri ise Filistinde tek bir Arap kalmayana kadar savaşa devam.
Yahudiler Filistin sorununu, Filistin Araplarını soykırımdan geçirerek bu işi halletmekte buldular. Yöntemi de zamana yayarak bu işi bitirmek.
Bunun için de en güçlü destekleri, BM GK üyelerinin bağlı olduğu devletler.
Dünyanın gözü önünde devletin yaptığı soykırıma gözleri ve kulakları kapalı olan batı dünyası ve BM. Kıyılanın Müslüman olması
karşısındaki duyarsız tutumları ile Hristiyan topluluklara ez kaza yapılanlara gösterdikleri tepkinin, ne kadar orantısız olduğunu hep yaşıyor ve görüyoruz.
Ekonomileri ve muharip güçleri sayesinde, dünyada kendi adaletlerini uygulayarak. Dünyaya hakim olmayı sürdürmeye çalışmaktadırlar.
Hristiyan dünyası ile Müslüman dünyası arasındaki orantısız adalet anlayışlarını. Biz Kıbrıs Türkleri yaşadık ve yaşıyoruz.
Bosnalı Müslümanlar yaşadı. Halen yaşıyorlar.
Kardeş Azerbaycan Türkleri yaşıyor.
Mynamarda Müslümanlara yapılanlar.
Bu konuda Ruanda’yı atlamayalım.
İtalyanların Libyalı Müslümanlara yaptıkları.
Fransa’nın Cezayir Müslümanlarına yaptıkları, hala daha belleklerdedir.
Müslüman Dünyasına karşın, gizli bir Haçlı Seferi, İkinci Dünya savaşından bu yana devam etmekte.
BM’i işgal eden emperyal güçler, bu savaşın senaristleri ve aktörleridir.
Filistin sorunu da bunun bir parçası.
İsrail devleti bir terör devleti gibi hareket etmekte. BM’in beşlisinden gık çıkmamakta.
Gık bir yana teşvik edilmekte.
Ayni oyun bizde de sergilenmeye çalışılmaktadır.
90’lı yıllarda. Rahmetli Denktaş’ın hukuk ve siyasi işler danışmanı olduğum dönemde. Başından geçen bir yaşanmış olayı bize anlattı.
BM GK’de konuşma yapacaktı. O yıllarda Filistin’i devlet olarak BM tanımıştı. Arafat’la koridorda karşılaştı, el sıkıştılar. Denktaş Bey Arafat’ı tebrik eder. Sizi devlet olarak tanıdılar der. Arafat’ın yanıtı. “Tanıdılar da ne olacak ? Arkamızda sizin gibi bir Anavatanımız olmadıktan sonra.“
Arafat’ın ilerleyen yıllarda bu cümlesinde ne kadar haklı olduğunu. Hem Filistinliler, hem de dünya görecekti.
Görmeye de devam ediyor.
Tabii Kıbrıs Türk Halkı olarak biz de.
Anlayana…