“Sevgilim Güzel Hasinem-Yüzbaşı Şeerafettin’in Eşine Mektupları. 1911-1922” mektup dizisinden oluşan bir kitap. Akartürk Karahan ve Timur Kocaoğlu tarafından derlenen eser Mayıs 2017’de Cümle Yayınları tarafından basılıyor. Kısa bir kitap olmasına karşın dönem hakkında bilgilendirici içerik taşıyor.
Kitabın kapak tasarımında, Yüzbaşı Şerafettin ve eşi Hasine’nin siyah-beyaz resimleri bulunmakta. Asıllarına sadık kalınarak eski türkçe sözcüklerin yeni karşılıkları kullanılmış, ancak kare parantez içinde mektupta geçen orjinali de yer alıyor. Şu an kullanmakta olduğumuz sözcüklerin bundan yüzyıl önceki karşılıklarını sözlük açmadan öğrenmek akıcılığı arttırıyor. Tabip Yüzbaşı Şerafettin’in defterinde basılmamış bir piyesi ve şiirleri de mevcut. Bu bilgiyi kitabın başında Timur Kocaoğlu’nun önsözünden öğreniyor okuyucu. Şerafettin Bey, ünlü Türk şair ve yazarı Ahmet Kutsi Tecer’in ağabeyi. Şerafettin Bey Tıp Okulu son sınıftayken gönüllü olarak Balkan savaşına katılıyor.
Küçük kardeşi Ahmet Kutsi Tecer’in girişimiyle iki şiiri besteleniyor. “Ne Gülün Rengini Sevdim ne de Bülbül Sesini” ve “Yeşil Gözlerinden Muhabbet Kaptım” isimli parçalar günümüze kadar geliyor. Kızı Tomris tarafından Timur Kocaoğlu’na verilen belgeler arasında mektuplar, şiir, şarkı, hikâye ve piyeslerinin yazılı olduğu yedi defter bulunuyor.
Sevgilim Güzel Hasine’m kitabı iki bölümden oluşuyor,
Evlilik öncesi mektuplar; Kitabı okurken o günün koşullarını gözlemleyebiliyor okuyucu. Savaş sürüyor, ancak aşk da yaşanıyor bir yandan. Yıllar süren çabalar sonuç veriyor, evlilik gerçekleşiyor. Bu kısımda Yüzbaşı Şerafettin tesadüfen görüp, âşık olduğu Hasine’ye mektuplar yazar. Red cevabına rağmen yılmaz (inanmaz), ince ince işleyen şiirsel mektuplarla genç kızı onun da kendisini sevdiğine ikna eder.
Evlilik sonrası mektuplar; Evleniyorlar ancak savaş araya mesafe koyuyor. Bu mesafelerin aşılması için çok sayıda mektup gidip geliyor Yüzbaşı Şerafettin’le eşi arasında. Bu kısımda da yüzbaşının eşinden daha sık yazmasını rica ettiğini, cephede olmasına rağmen onların sorunlarıyla yakından ilgilendiğini, kilo alıp almadıklarını bile kendine dert ettiğini görüyoruz. Bu mektuplardan maddi sıkıntılar olduğunu, askeri doktorun evine kendisi cephedeyken haciz geldiğini öğreniyor okuyucu. Yine mektuplardan Hasine’nin bir tanıdıktan borç para almak zorunda kaldığını, alacaklısının bunun için kendisini sıkıştırdığını okuyoruz.
Tehlike yok diyerek eşinin içini rahatlatmaya çalıştığı Musul ve Halep tarafları daha sonra sıcak savaş bölgeleri oluyor.
Döneme ait gelişmelere de ayna tutuyor bu mektuplar. On bir Ocak 1921 tarihli mektupta “Beybaban Ankara’nın teklifini ihmal etmesin. Gitsin. Saadet ve ikbal önünde açıktır. Bunu kaçırmasın. İstanbul’dan fayda beklemek hatadır. Zaman geçerse bu hata tamir kabul etmez.” diyerek tavsiyede bulunuyor kayınpederine, Hasine aracılığıyla. On sekiz Ağustos 1921 tarihli mektubunda da “Beybaban Ankara’nın davetini kabul etsin. Hakkında pek hayırlı olur. İstanbul’dan pek hayır yoktur. Beyhude intizar (bekleyiş), zarardan başka bir şey hasıl etmez. Yine kendileri bilirler,” diye yazıyor önceki söylediklerine ilaveten.
Bir Ramazan Bayramı öncesinde çok özlediği eşi ve henüz bebek olan kızını, bulunduğu yere getirtme çabalarını okuyoruz mektuplardan. Bundan kısa bir süre sonra şehit oluyor Yüzbaşı Şerafettin. Yirmi yedi Temmuz 1922’de Ordu’nun Yatsıyurt yaylasında otuz üç yaşındayken, çetecilerle yapılan bir çatışmada hayatını kaybediyor. On yıllık yazışmaların, duygu paylaşımlarının bulunduğu mektuplar, yazılmasından yüz yıl sonra kitaplaşıyor.
Kitabın sonunda sözlükçe, mektupların asıllarından örnekler ve döneme ait fotoğraflar var.
Yüzbaşı Şerafettin’in bütün eserlerini içerecek kitabı merakla bekliyoruz.