Bu ne tahammülsüzlük?

Öğrencisi olmaktan her zaman onur duyduğum KKTC eski Başbakan Yardımcısı Özker Özgür bir dönem Türkiye’ye giremiyordu. Milli güvenlik açısından sakıncalı görüldüğü açıklanmıştı.

Öğrencisi olmaktan her zaman onur duyduğum KKTC eski Başbakan Yardımcısı Özker Özgür bir dönem Türkiye’ye giremiyordu. Milli güvenlik açısından sakıncalı görüldüğü açıklanmıştı. O zamanlar çok yanlış, yakışıksız ve ifade özgürlüğüne aykırı bulmuştum bu uygulamayı. Siyasi söylemini, ideolojik duruşunu her zaman beğenmesem de, söyledkleri beğenilmediği için bir Kıbrıs Türk siyasetçisinin “istenmeyen adam” ilan edilmesini Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye arasındaki özel ilişkiye aykırı görmüştüm.
Niye hatırladım Özker Hocanın başına geleni şimdi?
Ali Bizden bir Kıbrıs Türk gazeteci ve iletişimci. Her zaman anlaşmamız mümkün değil elbette ama sevip saydığım bir arkadaşım. Ali, sert söylemleri, siyasi duruşu ile tanınan ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı döneminde KKTC Cumhurbaşkanlığı İletişim Koordinatörlüğü görevini yürüten, tıpkı Özker Hoca gibi görevde iken kırmızı TC pasaportu taşıyan birisiydi.
Kişisel sosyal medya hesabından kısa bir açıklama yapan Bizden, 8 Eylül 2020 tarihinden itibaren 5 yıl Türkiye’ye giriş yasağı konulduğunu, İstanbul havalimanında ülkeye girişinin “milli güvenliğe aykırı” bulunarak “G82” koduyla izah edildiğini Çarşamba sabahı erken saatlerde KKTC’ye geri gönderileceğini bildirdi.
Yazık. Çok yakışıksız bir durum. Çok hoyrat bir davranış. Aynı kişi bir gün TC kırmızı pasaportu taşıyabiliyor, diğer gün istenmeyen kişi olabiliyor.
Bu ne tahammülsüzlük?

Teşekkürler Cumhurbaşkanı Tatar
Kıbrıs Türk halkı vatanseverdir, milliyetçidir, kadirşinastır. Her zaman, her konuda toplumsal bir uzlaşı içerisinde değildirler elbette, ancak siyaset ve siyasi farklılıklar derinlerde devam etse de seçimin hemen ardından her dönemde hayatın normal akışına döndürmede, seçim dönemi gerginliklerini sandıkta unutmada hep başarılı olmuştur Kıbrıs Türk halkı.
Son cumhurbaşkanlığı seçimi ve ondan önceki meclis seçimlerinde durum biraz farklı oldu. Neredeyse erken seçim kaçınılmaz olduğu KKTC’de özellikle cumhurbaşkanlığı seçimindeki kutuplaşma ve sonucu etkileyecek boyuttaki müdahaleler hayatın normale dönmesini, seçimin geride bırakılmasını mümkün kılmadı. Hele seçim ardından Ulusal Birlik Partisi ,çerisinde yaşanan çalkantı ve Kıbrıs Türk halkının en büyük partisinin kendi kongresini yapabilme kapasitesinin bir süreliğine de olsa ortadan kaldırılması Kıbrıs Türk siyasetinde fay hatlarını derinleştirdi.
Salgın ve salgının ekonomik sonuçları KKTC ekonomisini her zamankinden fazla Türkiye’ye bağımlı hale getirirken, hem iç hem de dış politikadaki sertleşme ciddi savrulma endişeleri yarattı.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar KKTC ile Türkiye arasındaki ilişkilere önem veren bir siyasi lider. Nasıl rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Kıbrıs Türk halkının Türkiye AB üyesi olmadan girmesi önerisine “Türkiye’siz cennete bile gitmem” demiş idiyse, Tatar da Türkiye’nin desteği olmadan Kıbrıs Türkünün ve devletinin tek başına devam etmesinin mümkün olamayacağını bilen bir siyasetçi.
Türkiye ile Kıbrıs Türk halkı arasındaki gerek bazı yanlış uygulamalar ve demeçler gerekse de Kıbrıs Rum tarafının ve bazı yabancı güçlerin “beşinci kol” faaliyetleri sonucu oluşan gerginlikleri, yanlış anlaşmaları gidermeyi görev bilen bir siyasetçi Tatar. Son Türkiye ziyaretinde Elazığ’da Cumhurbaşkanı Tatar, Tuğgeneral Nihat İlhan ile 1963'te Kumsal katliamında Rumlar tarafından öldürülen eşi Mürüvvet İlhan ile üç çocuğunun kabirlerini ziyaret etti.
Değerli dostum Tatar oldukça uzun zamandan beridir bu ziyareti yapmayı arzulamaktaydı. Halkının şükran duygularını iletmek için İlhan ailesinin evini, halkı adına dua etmek için İlhan Paşa’nın ve Kumsal’da Rumların katlettiği eşi ve üç yavrusunun kabirlerini ziyaret etmeyi istemekteydi.
Tatar tüm Kıbrıs Türkü gibi benim de duygularıma tercüman oldu. 1963 Kanlı Noel’inde Nihat Ilhan'ın eşi ve çocuklarının hunharca katledildiği gibi, Kıbrıs Türkü de büyük bir soykırım amaçlı saldırıya uğramış ve ancak Türkiye’nin müdahalesi, desteği ile bugünlere gelebilmiştir. Dünü bilmeden, öğrenmeden, dersler çıkarılmadan elbette ki yarın kurulamaz. İşte bu nedenle Kıbrıs Türk orta eğitiminde Kıbrıs Türk mücadele tarihinin okutulması talepleri yerindedir, muhakkak yapılmalıdır. Kıbrıs Türk üniversitelerinde Kıbrıs Türk tarihi ders olarak okutulmalıdır. Kıbrıs Türk Tarih Kurumu tekrar canlandırılmalı, yasal çerçevesi yapılmalıdır.
Bu konulardaki duyarlılığını bildiğim dostum Tatar’ın hükümetin bu adımları atmasında cesaretlendirici bir rol oynamasını bekliyorum.
Duyarlılığın için teşekkürler Cumhurbaşkanı Tatar.


Bu haber 1985 defa okunmuştur

:

:

:

: