ATAOL BEHRAMOĞLU

Zamanın rüzgar gibi akıp geçtiği zamanlardayız. Bir kez daha dünyanın dönüşünün hızlandığını düşünüyorum. Bu nedenle, zaman denilen haşarı çocuğun koşa koşa yanımdan geçip gittiğine tanık oluyorum. Hüzünler sarıyor her yanımı... Bazen yaşamaktan yazmaya zaman bulamıyorum.

Zamanın rüzgar gibi akıp geçtiği zamanlardayız. Bir kez daha dünyanın dönüşünün hızlandığını düşünüyorum. Bu nedenle, zaman denilen haşarı çocuğun koşa koşa yanımdan geçip gittiğine tanık oluyorum. Hüzünler sarıyor her yanımı... Bazen yaşamaktan yazmaya zaman bulamıyorum.

Türk Edebiyatının uzun yıllardır şiirleriyle yüreğimize su serpen şairi…
Çoğu dizelerini ezbere bildiğimiz Ataol Behramoğlu…

“ Ben mi? Evet
Bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünleri bırakarak...
Bir çiçek merhaba diyecek...
Hoşgeldin diyecek dağ...
Orman gülümseyecek...”
Ataol Behramoğlu

Elimde Ataol Behramoğlu’nun “ Bir Gün Mutlaka” isimli toplu şiirler kitabı... Hani size hep, okuduğum kitaplara notlar alıyorum diyorum ya... Bakın ne kadar işe yarıyor.

Ataol Usta, UKÜ’nün davetlisi olarak nisan ayında aramızdaydı. Söyleşisine katılamadım ama Gülten Sala’dan benim için, tv programım için randevu almasını rica etmiştim. Sevgili kızım, beni kırmayıp hemen isteğimi yerine getirdi.

Kitabın arka sayfasına düştüğüm 3 Nisan 2010 tarihli notta şunlar yazılı:
“Yarın saat 10.00 da Ataol Behramoğlu’nu Dome Hotel’den alıp Lefkoşa Golden Tulip’e getireceğim. Orada sanat programım için çekimimiz var.

Öyle anlamlı ve güzel geliyor ki bu bana... Kitabını elinde tuttuğun, şiirlerinden keyif aldığın bir şairi daha yakından tanımak mutluluğu bu...

Bir şairi en mutlu eden şey, hayran olduğu bir şairle sohbet etmektir....”
Demişim.

Kitabın ön sayfasında da üstadın “ Ayşe Tural’a sevgiler, teşekkürler...” yazısı var, 4 nisan tarihini taşıyan...

O sabah kendilerini, otelden eşi Hülya Hanımla birlikte alıyorum. Yol boyunca sohbet ediyoruz. Konuştuğumuz gibi Golden Tulip’te çekim yapıyoruz.

Çekim odası çiçeklerle süslenmiş. Otel personeli, özellikle halkla ilişkiler görevlileri etrafımızda pervane oluyor.

İki arada bir derede hayranı olan iş adamı İsmail Bükülmez Beyle de tanışıyorlar. Hatta birlikte kahve içme fırsatı yakalıyoruz. Program sırasında kendilerini daha yakından tanımış oluyorum. Açık sözlü, dürüst, düşündüğünü sakınmadan söyleyen biri...

Çocukluğu, yetişme tarzı, onu özene bezene yetiştiren, modern Türk kadını, Cumhuriyet Hanımefendisi annesi beni çok etkiliyor...

Bizi biz yapan ailemiz ve eğitimimizdir, düşüncem bir kez daha doğru çıkıyor. Çekim sonrası, söz verdikleri eczacı Fatma Azgın Hanımla görüşmek üzere bizden ayrılıyorlar. Ama aklım onlarda kalıyor.

Öğleden sonra dört sıraları, bir boşluk yaratıp kendilerini arıyorum. Lefkoşa surlar içinde, Arasta yanında, bir kafede oturduklarını ve yalnız olduklarını öğreniyorum.

Hemen yanlarına gidiyorum. Alışkın olmadıkları sıcaktan belli ki bunalmışlar. Gelişim onları sevindiriyor. Neyse ki sığındıkları ağacın altı biraz esiyor. Birlikte neskafe içiyoruz. Anı defterimi uzatıyorum.

Ataol Bey yazarken biz eşiyle İstanbul ve Adaları konuşuyoruz. Kalkıyoruz.

Önce Selimiye Meydanını, camiyi, Bandabulya’yı, Saçaklı Evi gösteriyorum. Alandaki Sabor’da birer Türk kahvesi içiyoruz. Kahveler üstattan...

Sevgili Behramoğlu, çok karizmatik... Yakışıklı ve çok kültürlü... Her cümlesi şiir gibi...

Öyle noktalar yakalıyor ki siz konuşurken inanılmaz... Evlilikten söz açılınca, “ Evlenince merhabalarınız kısıtlanıyor...” diyorum.

Sözüme bayılıyor. İşte diyor, şairce bir cevap...

Sonra Yiğitler Burcu’na gidiyoruz. Eski Lefkoşa’nın Arabahmet Bölgesini, sokaklarını, cumbalı evlerini geziyoruz. Sanat Evlerini anlatıyorum.

Yalnız, loş, serin sokaklara bayılıyorlar. Cami ile kiliselerin hoş tezadına Adalar’dan alışkınlar... Beni de yaşadıkları Büyükada’ya davet ediyorlar.

Otele dönme vakti... Kendilerini Golden Tulip’e gelen üniversite yetkililerine teslim ediyorum ve ayrılıyoruz. Tadı damakta kalan bir birliktelik...

“ Küçük şeylerden, küçük ayrıntılardan oluşmalıdır şiir
Böylece, yaşanılan şeylerin gerçek tarihi olacaktır şiir...” Ataol Behramoğlu

Şiirlerindeki yalınlık ve o içten anlatım, şiire başladığı zaman nasılsa, son şiirlerinde de aynı güzellikte ve aynı ahenkte...

Elbette büyük üstadın şiirleri hakkında konuşmak bile haddime değil...

“Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk, cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider...”

Ataol Behramoğlu

Sonsuz saygı ve sevgiyle bir başka zamanda, kendilerini tekrar Kıbrıs’ta görmek dileğiyle diyorum...
Yıl 2010…

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

ATAOL BEHRAMOĞLU

Bu haber 3311 defa okunmuştur

:

:

:

: