Felaket bir yangın hepimizi kavurdu geçti. Ormanlarımız yok olurken; ekranlarda “içim yanıyor nefes alamıyorum” diye bağıran muğlalı teyzeyi izledik. Uzak yakın hepimiz ciğerimizde hissettik bu yangını. Orada yanan çınarın dumanı, buraya vardı bizi boğdu.
Felaket bir yangın hepimizi kavurdu geçti. Ormanlarımız yok olurken; ekranlarda “içim yanıyor nefes alamıyorum” diye bağıran muğlalı teyzeyi izledik. Uzak yakın hepimiz ciğerimizde hissettik bu yangını. Orada yanan çınarın dumanı, buraya vardı bizi boğdu.
Ama ben size:
Yangın neden çıktı?
Alevler niçin hemen kontrol altına alınamadı?
Ekipman mı eksikti?
Hükümet müdahale de gec mi kaldı?
Bunların hepsi iktidarı devirmek için planlanan kötüleme kampanyası mıydı?
Yok yok bunların hiçbirine değinmeyeceğim. Zira bu sorular günlerdir gündemi yeterince meşgul ediyor. Merak edenler bir tıkla, ünlü ünsüz her bir kafadan çıkan ayrı sesten nasibini alabilirler.
Ben size başka bir konudan bahsedeceğim. Asla taraf olmayan. Zaten çıkan bir yangında neyin taraftarlığı yapılıyor anlamayan, ülkesini seven bir vatandaş olarak başıma gelen vahim bir durumu paylaşacağım.
Yangın süresince ne devletimi suçladım, ne kimseye devlet düşmanı dedim. Tek derdim tüm dünyayı alev alev kavuran yangınların ülkemde de baş göstermesi üzerine bir an önce bu felaketin kontrol altına alınmasıydı. Gel gör ki; hal böyle iken akşam geç bir vakitte, bir kaç saat evvel paylaştığım instagram hikayesine binaen arkadaşım dediğim bir kişiden eleştiri mesajı aldım. Eleştiri demek biraz kibar kalır. Aslında bir insanı milleti kışkırtma ile suçlayan bir mesajdı bu.
Hikayede ne paylaştın da birilerinin zoruna gitti derseniz o kısmı muallak. Çünkü alev söndürücü topları yangınla beraber iki katı fiyatına çıkaran firmalara binaen; tam da ihtiyacımız olduğu zamanda fırsatçılık yapmayın yazmıştım. Anlaşılan başka durumlarda fırsatçılık yapanlar varmış ki bunu üstüne alınıp, paylaşımda onları eleştirdim sanıp ateş püskürdüler.
Olsun!
Biz, ülkece yangın yerinde birbirine ateşe iten insanlara alışığız. Biz, kendi milletine sarılması gerektiği vakitte “hain” diyen insanlara alışığız. Biz ne zaman nerede durulur, nerede siyaset yapılır, nerede sırt sırta verilir öğrenememiş insanlarız. Dün evimizi yıkan deprem, bugün ormanımızı hayvanlarımızı yakan yangın, yarın kim bilir başa geleceği belli olmayan hangi durumlarda, doğal afetten de afet bir topluluğuz.