Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün 38 yaşında. Ancak Cumhurbaşkanı Tatar’ın deyimiyle Kıbrıs’ta 1964 yılından bu yana iki ayrı devlet var.
Bu da yarım aşırı aşan bir kuruluş öyküsünü bize veriyor. Bu anlamlı günü coşku ve gururla kutlarken, gelecekte nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi de ortaya koymalıyız.
'Anavatan ilelebet Anavatanımızdır. Tamam ama artık biz yavru vatan değiliz. 50 yaşına gelmiş yavru mu olur?” diyen YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’nın sözlerin üstüne tüm toplum olarak kafa yormalıyız.
Öyle ya… Yarım asır… Dile kolay… Arıklı’nı dediği gibi bütün Türk Cumhuriyetlerinden de daha yaşlıyız.
Ancak ana yavru tanımlarının arkasına sığınıp bu ülkeyi sömüren anlayışında da artık sorgulanması gerekir.
Arıklı, “İçimizde ilelebet yavru kalmak isteyen siyasi bir zümre var. Yavru kalalım ki anamız bizi beslesin. Bu zihniyet yüzünden yarım asırdan bu yana kendi ayaklarımızın üstünde durmayı beceremedik” diyor.
Peki neden kendi ayaklarımızın üstünde duramadık?
Çünkü ürettiğimizden fazlasını tükettik.
Kazandığımızdan fazlasını harcadık.
Ganimet ekonomisine teslim olduk.
Artık bu anlayış, ülkedeki ekonominin çarklarını döndürmeye yetmiyor.
Çünkü ganimet de bitmiş durumda.
Bir taraf sadece “Çözüm olsun kurtulalım” derken, bir taraf da “Türkiye parayı göndersin kurtulalım” diye diretti yıllarca…
“Avrupa Birliği’ne girelim kurtulalım” ya da “Türkiye’ye bağlanalım kurtulalım” diyenler de oldu elbette…
Ancak zaman içinde bunların hiçbirinin bu ülkenin kurtuluşu için çözüm olmadığı ortaya çıktı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün 38’inci yaşını kutlarken, başımızda var olan çatının değerini bir kez daha anlıyoruz.
Kurtuluşu Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, Avrupa Birliği’nde, Türkiye’de değil kendi içimizde aramak zorundayız.
Aksi halde çocuklarımıza 100 yaşına da gelse yavru kalmaya mahkum bir devlet bırakmış oluruz. O devletin de kimseye faydası olmaz. Bizden söylemesi…