ANNE ALBÜMÜNDEN ÖYKÜLER VII: YETMİŞ BİR YIL ÖNCESİNİN KINA VE DÜĞÜN RESMİ

Hakkında yazmak üzere anne albümümden çıkarıp başucumdaki kitaplığın rafına ayırdığım bu resim, “kitap inceleme yazısını bir kenara bırak ve beni yaz” der gibi bulunduğu yerden komodinin üzerine atladı. Bu resimle ilişkili bir başka resim de aynı gün telefon ekranımda kendini gösterince Anne Albümünden Öyküler VII’ yi yazmak üzere masamın başına geçtim.

Hakkında yazmak üzere anne albümümden çıkarıp başucumdaki kitaplığın rafına ayırdığım bu resim, “kitap inceleme yazısını bir kenara bırak ve beni yaz” der gibi bulunduğu yerden komodinin üzerine atladı. Bu resimle ilişkili bir başka resim de aynı gün telefon ekranımda kendini gösterince Anne Albümünden Öyküler VII’ yi yazmak üzere masamın başına geçtim.
İlk resim bir düğün kınası resmi. Düğün kınası Kıbrıs’ta geleneksel olarak düğünden bir ya da iki gün önce yapılır. Halk dansları oynanır. Tepsiler içindeki ikramlar, içecekler, köy çörekleri, içi dolular konuklara sunulur. Kına yakılması sırasında gelin nazlanarak avucunu açmaz. Gelinin avcunu açması için avcunun içine kayınvalide tarafından bir altın bırakılır.
Bu kına resminde aile bir araya gelmiş, herkesin şık ve özenli giyindiği resimde mutluluğun ışığı gözlerden yansımakta. Gelinle damat resmin tam ortasında yer alıyorlar. Bu resmi özel kılan şey ise dedemin kardeşinin düğünü olması.
Resimde annemin halaları ve amcaları var. Arka sıranın en başındaki genç erkek Kemal (Mehmet) Tekbıyık. Diğer resimlerinde olduğu gibi bu resimde de yüzünün sadece bir tarafını görüyoruz. Çünkü yıllar önce Süveyş Kanalı’nda yüzüne gemi direği çarpıyor ve bir gözünü kaybediyor. Bu kazanın izlerini fotoğraflarda göstermemek için yan duruyor.
Annemin Kemal amcasının hemen yanında Fatma Hala’sının kızı var. (Ayağımı kırdığımda Mağusa’dan yemeklerle Girne’ye koşan Keriman Teyzem bu resimde genç kız yaşlarında). Onun hemen yanındaki yakışıklı ve uzun boylu adam, düğünü olan Halil (Mehmet) Tekbıyık. Resimdeki güzel gelin, “Sen Güler’in kızısın değil mi, diyerek beni yıllar sonra sevgiyle karşılayan ve içinde annemin de olduğu resimleri de gösteren Nafiya Yengem. Başında kına gününe özel çiçeklerle bezenmiş gelin tacı, kolye bilezik ve küpe takımıyla, yakası işlemeli elbisesiyle.
Nafiya Yengemin yanında dedemin kızkardeşi Edibe Niyazi, açık renk bir elbisesinin üzerine aldığı bolerosuyla ayakta duruyor. Onun sağındaki hanım aile dostlarından Tarsuslu Emine Hanım ve sağ en baştaki kişi ise Gelin Onarıcı. Düğünlerde gelinin başını, tacını, çiçeklerini hazırlayan kişiye gelin onarıcı adı veriliyor.
Şık ayakkabıları ve çantasıyla resmin sağ başında oturan hoş kadın dedemin ortanca kızkardeşi Sultan Ramadan. Sağında ayakta duran güler yüzlü sevimli kız çocuğunun, Jale Mustafa’nın annesi. Solunda, elinde çiçek demeti tutan kareli kıyafetli diğer kızı Emine Ramadan var. Annemin Sultan Halası, kızkardeşim ve ben sekiz-on yaşlarındayken bizi babamın hakimlik yaptığı Yozgat/Sorgun’da ziyaret edecek, sevgisiyle ve hediyeleriyle sevindirecek. Kareli kıyafetli küçük kızın solundaki yaşlı hanım Nafiya Yengemin annesi.
Nafiya Yengemin şefkatle omzuna ellerini koyduğu, başında taç olan beş yaşındaki güzel çocuk, annemin Sultan Halasının kızı Fatma Faruk. Onun yanında kızkardeşi Ayla var. Kucağında çocukla oturan diğer yaşlı hanım ise kayınvalide, Mehmet Kahveci Hasan’ın ikinci eşi Hatice Hanım. Kucağında oturan iki yaşlarındaki güzel kız çocuğu en küçük kızı Edibe Niyazi’den torunu, Fatma Türktenli oturuyor. Dedemin Hatice Anneden olan beş kardeşi bu resimde bir aradalar. Lala Mustafa Paşa Camisi’nde müezzinlik yapan, Tekbıyık olarak da bilinen kayınbaba Mehmet Kahveci Hasan bu resimde yok. Hatice Annenin yanında dedemin kendisinden yirmi dört yaş küçük olan kızkardeşi Fatma Mehmet var. Onun yanındaki başı kurdeleli dokuz yaşındaki güzel kız çocuğu Sultan Ramadan’ın diğer kızı Necla Remzi.
İkinci resim anne albümünden değil, Nafiya Yengeme ev ziyareti yaptığım zaman asılı olduğu duvardan gösterdiği bir resim. Tekbıyıklarla ilgili bir yazı dizisi hazırladığımı bildiğinden “bu resmi telefonuna çek” diyor. Resimde Nafiya Yengem; bu sefer beyaz gelinlik, gelin tacı, duvağı ve elinde çiçeğiyle. Yanında damatlığıyla eşi duruyor. Elinde çiçek taşıyan, başında duvağı olan inci kolyeli bir de küçük kız var. Fotoğrafçıda çekilmiş bir resim bu ve küçük kız bir platformun üzerinde duruyor Onu önceki resimden tanıyoruz. Fatma Faruk. Avustralya’yı arayıp kendisine soruyorum. O gün çok heyecanlı olduğunu, elbisesinin ablasının kıyafetinden, duvağının ise annesinin gelinliğinden kendisine uyarlandığını anlatıyor.
Resmin tarihini bilmediğim için Nafiya Yengeme telefon açıyorum. Ben sorumu sormadan önce yengem, “Gel birlikte kahvaltı yapalım, bizimkiler de burada” diyor. Yengemin sofralarının tadına doyum olmaz ve Kıbrıs mutfağını öğrenirim kendisinden. Bu sefer gidemiyorum. Sorumu “Bin dokuz yüz elli yılının on ikinci ayının ikisiydi” diye cevaplıyor. Aşk bu diyorum içimden, telefonu kapatırken. Yetmiş bir yıl sonra bile hiç düşünmeden mutluluk tarihini söyleyebilmek.

Bana bu resimleri saklayan-anlatan rahmetli anneme, sorularımı yanıtlayan aile büyüklerime saygı ve minnetle.

Resimler yaşıyor ve anılar silinmiyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber 1194 defa okunmuştur

:

:

:

: