Koca bir 2021 yılı geçti. Yıl sonları yaşadığımız yılı değerlendirme, muhasebe yapma zamanıdır. Biz de bu muhasebeyi yapalım.
2021 yılını siyaset açısında değerlendirirken, ilk kırık notu Meclis’e vermeliyiz. Neden mi?
Koca yıl içinde Meclis’ten geçen yasa sayısı sadece sekiz.
İki elin parmaklarını geçmeyen yasa sayısıyla bu performans, fevkalade düşündürücüdür.
Ülkeyi yönetsin, sorunları çözsün diye Meclis’e gönderdiğimiz vekillerimizin birçoğu ne yazık ki, görevlerini layıkıyla yapmadı.
Karne zamanı geldi çattı. Kırık not alanların yeni bir sınıfa geçmelerine imkan yoktur.
23 Ocak seçimlerinde 50 sandalyeli parlamentoya girebilmek için sıraya giren 403 aday şimdiden bu topluma söz vermeli.
Seçildiklerin anda vaat ettiklerini hayata geçiremezlerse bir daha karşımıza çıkmamalılar. Milletvekilliği bir meslek değildir, olmamalıdır. Bizim ilk önce bu anlayışta olan siyasetçileri elememiz gerekir.
Bu milletin şu anki en büyük sorunu nedir?
Yaşanan hayat pahalılığı...
Toplumun geniş kesimleri bu sorunun pençesinde kıvranıyor.
Dokuz sendikaya üye binlerce kişi dün Meclis önünde bu konudaki isyanını dile getirdi.
Peki bu hayat pahalılığını gidersin diye belirlenen asgari ücret soruna çare olabilecek mi?
Orada da ciddi soru işaretleri var.
Geniş yığınları etkileyecek asgari ücret belirlenirken, popülizm ne yazık ki aklın, mantığın önüne geçti.
İş dünyası, “herkes bu kararı altında ezilecek” derken, sadece işletmelerin değil, işsiz kalacak çalışanların da mağdur olacağını düşünüyor. Kısaca asgari ücret belirlenirken öyle bir tutum sergilendi ki, kantarın topuzu iyice kaçtı.
Hükümet neredeyse tam kadro dün Ekonomik Örgütler Platformu’nun temsilcileriyle bir araya geldi.
Şüphesiz toplantıda hükümete yönelik sitemler de iletildi. Seçime kurban edilen asgari ücret, tartışmaların ortasında bırakıldı.
2022 yılına kötü bir miras bırakıyoruz. 2021’de yaptığımız hataların bedelini misliyle ödeyeceğiz. Umarız bu kez aklımız başımıza gelir. Aksi halde gelen her yıl, bir önceki yılı fena halde bize aratır. Bizden söylemesi…