ANNE ALBÜMÜNDEN ÖYKÜLER XI ELLİ BEŞ YILLIK RESİM ve MEKTUP

Anne albümümde yer alan bu resim Sıdıka Teyzem tarafından Londra’dan gönderilmiş.

Anne albümümde yer alan bu resim Sıdıka Teyzem tarafından Londra’dan gönderilmiş. Resimle ilgili mektubu da saklamış annem. Mektup okununca öyküsü kendiliğinden ortaya çıkıyor. Eğitim için gösterilen emeğin ve azmin öyküsü. Duygu yoğunluğunu bozmamak için kısaltmak amacıyla çıkardığım cümleler hariç, mektubu olduğu gibi aktarıyorum.
10.1.1967/London

Pek Sevgili Gülerciğim,

Nasılsın? Necdet bey, Zeynep ve Nurhan nasıllar? Hepinizin iyiliğine duacıyım. Ben de çok şükür iyiyim. Mektubunu alalı neredeyse bir hafta oluyor fakat ancak cevap yazabilmek kısmet oluyor.
Bu kadar koleje kaydolmak için bekledikten sonra üç gün önce ani bir kararla dönmeyi düşündüm ve ablamlardan acele bir uçak bileti istedim. Fakat mektubu atar atmaz da son derece pişman oldum. Düşün bir kere bu kadar bekledim, tam kayıt gününden bir gün evvel dönmek üzere bilet istiyorum. Dün aynı üzüntü içerisinde okula gittim. Niyetim kütüphanede oturup ders çalışarak vakit geçirmekti. Ev sahiplerinden, yukardaki Türkiyelilerden ve diğer Türkiyeli arkadaşlardan, bilet istediğimi, dönmek üzere olduğumu gizlemiştim. Bilet gelinceye kadar da aynı şekilde derse gidiyormuş gibi gidip kütüphanede vakit geçirip dönecektim. Zira duysalardı bilet istediğimi bana şüphesiz deli diyeceklerdi. Bu kadar bekledikten sonra gitmek. Madem gidecektim Kristmasten önce gitmemek çok manasızdı. Sabahleyin hepsi beni kayda gidiyor zannededursunlar ben başka düşünceyle gittim. Ve koridor hınca hınç dolu kayıt için millet kuyruktu. Bir ara ufak bir grubun Türkçe konuştuklarını işittim, tabii gittim tanıştık. Benim gitmek üzere olduğumu duyunca onlar da “Hiç dönülür mü” diye çok tesir ettiler. Ben de her an acaba kaydımı yaptırıp da Ankara’ya bir telgraf çeksem ve bileti kesmeseler diye tereddüt içerisinde idim. Ve nihayet öyle oldu. Hemen koştum postaneye hatta hep beraber gittik. “Kayıt oldum bileti istemiyorum” diye telgraf çektik. Arkadan hemen dönüp kaydımı yaptırdım. Şimdi çok memnun kaldım. İnsan bir şeyi ister ister de tam eliyle tutabileceği bir anda geri döner ya ben de döneceğim diye kendimi öyle hissetmiştim.
Öğretmenlerden birisi, bir hanım öğretmen, Kız Teknik’te Kimya Hocan imiş. Benimle çok meşgul oldu. Her işimi beraber gördük. Fakat o daha İngilizce konuşamıyor. Yine onunla beraber bir de Özel Büro işi buldum. Benim dairedeki işim gibi, sabahları 9 dan 12’ye kadar gideceğim part time olarak. Yalnız cumartesi günleri benim dersim yok diye bütün gün gideceğim. Saat 1 den 4’e kadar da kolleje gideceğim. Akşamları 4’ten sonra niyetim kütüphanede iki saat kalıp ders çalışmak. Geceleri belki eski kurslarıma devam ederim. Belki de biraz da o geçen mektubumda bahsettiğim dikişlerden alırım.
Kolleje yarın başlayacağım. İşe bu gün başladım. Haftada 4 pound verecek. Günde üç saat için fena değil. Beni az bir takviyeyle geçindirir.
İşte böyle Gülerciğim bu durumda burada Mart sonuna kadar kalacağım. Kısmet olursa tabii. Bu term Mart 17’de bitiyor. Daha beni bir ay geçindirecek param vardı, neden telaşlandım bilmem. 10 pound okul taksidini de yatırdıktan sonra daha 10 pound param var. Şimdilik vaziyeti idare ederim.
Gülerciğim şu anda ne kadar çok başım ağrıyor bir bilsen. Bu Londra’da baş ağrısı genel, herkes asprinle yaşıyor. Ben de bugün biraz fazla çalıştım. Sabahleyin o büroya gittim, öğleden sonra atölyeye gittim, bitmiş bir pantolon vardı, onu götüreyim de başka almayayım diye düşünüyordum, fakat gider gitmez hemen bir tane daha verdiler. Ta 1.5 tan 7 ye kadar zor bitirdim. 7’de Ahmet beyle Erdoğan Bey geldiler hanımlarına iş almak için. İkisi de bizim daireden şube Md. Mv.leri. Acele onlarla çıktım, parasını da almaya çekindim. Tekrar gitmem gerekecek, o zaman da tekrar iş almam icap edecek. Hiç karlı bir iş değil, bir tane üzerinde dünyanın işi var. 15 shilling. 4 shillling de yola gidiyor. Fakat yine de buradaki Türkiyeli memur hanımları kapışarak dikiyorlar, başka iş bulamıyorlar ne yapsınlar.
Bugün dersim yoktu ondan istifade ederek sana mektup yazdığım için memnunum. Dün de dersim olduğu halde gitmedim ve ablama yazdım. Belki telgrafı iyice anlamaz da meraklanır diye izahatlı mektup yazdım. Benim sizlere mektup yazmam bir derse gitmek kadar vakit alıyor.
Biraz da havadan bahsedeyim. Londra yılbaşından önce daha soğuktu. Henüz hiç kar yağmadı sayılır. Bir ara azıcık serpinti halinde yağdı ve eridi. Bugün de yine yağmurlu idi. Zaten bakarsın takır takır dondurucu sert bir hava on beş dakika sonra yağmura döner hava yumuşar.
Burada istemiyerek mektubuma son verirken senin Zeynep ve Nurhan’ın gözlerinden hasretle öperim. Necdet beye çok selamlar.
Ağabeyimlere selamlar, çocukların gözlerinden öperim. Hepinizin bayramı kutlu ve mutlu olsun. Allah gelecek bayramları bir arada geçirmeyi kısmet etsin.
Sıdıka Mergen

Not: Teyzem tarafından anneme yazılmış bu mektubu yayınlama konusunda iznini almak üzere teyzemin oğlunu aradığımda; annesinin o dönemi kendisine anlattığını, Londra’daki arkadaşlarının teyzeme bebek bakıcılığı ya da köpek gezdirme işi yaparsa daha çok para kazanacağını söylediklerini, “bir tanıdık görür mahcup olurum” diyerek teyzemin bu öneriyi kabul etmediğini öğrendim. Sevgili teyzem Londra’dan döndükten sonra Çalışma Bakanlığında Yabancı Yayınlar Bölümünde çalışmaya başladı ve Yayın Müdürü olarak emekli oldu. Ben dahil bütün yeğenlerinin İngilizce derslerine destek olan rahmetli teyzemin günümüzden 55 yıl önce tek başına yurtdışına eğitime gitmesi zaten hayranlık duyduğum bir olaydı. Ancak bu mektupla sevgili teyzemin eğitiminin maliyetini karşılamakta zorlandığını, yılmayıp derslerinin yanı sıra iki ayrı işte çalışarak eğitimine devam ettiğini öğreniyor ve kendisinin yeğeni olmaktan gururlanıyorum. Bu yazıyı Sıdıka Teyzemin doğum günü olan 3 Mart’ta yazıyorum. Pandemi sürecinde yitirdiğimiz ve Kıbrıs’a dönüşümüzde uygulanacak otel karantinası önlemleri dolayısıyla kendisine son görevimi yapamadığım teyzemi rahmet ve saygıyla anıyorum.



Bu haber 1926 defa okunmuştur

:

:

:

: