Savaş Kıbrıs’ı da değiştirecek!

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında dün yapılan bir saatlik kritik görüşmenin sonucunu dünya nefesini tutarak izledi.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında dün yapılan bir saatlik kritik görüşmenin sonucunu dünya nefesini tutarak izledi.
Türkiye gerek Rusya ve Ukrayna ile olan ticari ve siyasi ilişkileri gerekse bir NATO üyesi olarak Batı ile ilişkilerinden dolayı bölgedeki krizde kilit aktör konumunda.
Bölgedeki gerginlik Türkiye'nin ekonomisini, bölgesel güvenliğini ve Batı ile ilişkilerini ciddi oranda etkiliyor.
Türkiye aktif diplomasi izleyerek bir yandan Rusya'nın saldırganlığına karşı uluslararası camiayı göreve çağırırken diğer taraftan taraflarla özel ilişkilerini kullanarak çatışmaya dönüşen krizi yatıştırmaya çalışıyor.
Türkiye bir yandan da Ukrayna'daki soydaş Kırım Tatar halkına el uzatıyor ve ülkede bulunan Türk vatandaşlarının çatışma bölgelerinden tahliyesi için yoğun bir çaba yürütüyor.
Çatışmanın yarattığı yeni durum Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu birçok dinamiği dönüştürerek Türkiye'ye belli riskler yaratırken, fırsatlar da sunuyor.
Rusya'nın saldırgan tutumu Türkiye'nin dünya üzerindeki pozisyonuna pozitif katkı yapabilir.
Rusya'ya özellikle doğalgazda bağımlılığı bulunan Avrupa, Rusya’nın saldırgan tutumunun kıta güvenliğine yönelttiği tehdide rağmen yeterli karşılığı verememişti.
Bu konuda öne çıkan devletlerden bir tanesi Rusya’ya gaz konusundaki bağımlılığı en yüksek ülkelerden Almanya oldu.
Rusya’nın saldırgan tutumu önümüzdeki süreçte Avrupa ülkelerinin alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi sonucunu doğuracaktır.
Bu durumda Azeri ve İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ileten hatların Avrupa’nın enerji ithalatı içerisindeki payının artırılması gündeme gelecektir.
Güney Gaz Koridoru projesi üzerinden inşa edilen ve hali hazırda bu görevi gerçekleştiren TANAP benzeri projeler Türkiye’nin jeopolitik önemine ve ekonomik gelirlerine çok ciddi katkılar yapabilir.
Yine Kıbrıs adasının çevresindeki doğal gazın Avrupa’ya ulaşması da artık Batı için kritik öneme sahiptir.
Kimse böyle bir aşamada artık eskisi gibi Rum yönetiminin şımarıklığına müsamaha gösteremez. Avrupa’ya gazın Türkiye üzerindeki boru hatlarından gideceği artık yavaş yavaş netleşmeye başlamıştır.
Bu saatten sonra kimse KKTC’yi öne sürüp Kıbrıs adasının çevresindeki gazın Avrupa’ya ulaşmasına bahane üretemez.
Hiç şüphesiz bu durum ülkemizin de pozisyonunu yavaş yavaş değiştirebilir.
BM kararları ve Avrupa Birliği bahaneleri bir tarafta, Avrupa’nın acil alternatif enerji kaynaklarına ulaşma ihtiyacı bir tarafta…
Sizce pragmatizmi siyasetinde temel ilke kabul eden Batı, hangi yolu seçer?
Cevap belli olan bu sorunun yanıtını önümüzdeki günlerde hep birlikte izleyip göreceğiz. Bizden söylemesi…




Bu haber 7163 defa okunmuştur

:

:

:

: