ÇOCUKLARINIZIN VARLIĞI NE HARİKA BİR DUYGUDUR

Çok emek vermişsinizdir. Sıkıntılar da çekmişsinizdir büyük ihtimal… Zaman zaman sizi üzmüşlerdir; hem de hiç istemeden…

Çok emek vermişsinizdir. Sıkıntılar da çekmişsinizdir büyük ihtimal… Zaman zaman sizi üzmüşlerdir; hem de hiç istemeden…

Unutun, hiç aklınıza bile getirmeyin… Her şey geride kaldı hem de çoook geride…

Bugüne bakın siz… Kıymetinizi biliyorlar mı? Saygıda, sevgide kusur etmiyorlarsa işte bu dünyalara değer…

Hele de aman dediğinizde maddi manevi yanınızdaysalar işte bu BALLI BÖREK…

Daha ne istersiniz ki!
Torun torba keyifle yaşayın gitsin…
Küçük dertlenmelerle canlarını sıkmayın…
Yüzünüz gülsün…
Onların sıkıntıları kendilerine yeter…
Elinizden geliyorsa zevkle yemek yapın… Küçük katkılarla yüzleri gülsün…

Bizde adettir zaten…
Anne babalar çocuklarının her zaman eli ayağıdır. Torunlar okuldan alınır, karınları doyurulur, ertesi günün harçlıkları ceplerine konur… Anne babaları gelince de ellerine tencereyle yemekler tutuşturulur…

Ah!
Ne güzel geleneklerimiz var; nesilden nesile aktarılan…
İyi ki öğrettiler iyi ki hala yaşatıyorlar ve nesillere aktarıyorlar…

İYİ Kİ VARSINIZ…
İYİ Kİ VARIZ…
Sevgi dolu ömrünüz uzun olsun…

SEVGİLERİ YARINA BIRAKMA

Sakın
Sevgileri yarına bırakma
Ürkek korkak davranma
Doğru bildiğini savun.
Ellerin
Sevgiyle uzanmalı ellere...
Bakışların pırıl pırıl
Güller açmalı yüzünde...

Sakın
Sevgileri yarına bırakma
Soldurma ümitleri...
Boynu bükük kalmasın
Gönüllerde umut çiçekleri...

Serin serin esmeli
Ferahlamalı için...
Yüreğini açsana
Sevgi rüzgarlarını
Kucak kucak saçsana....

Ayşe TURAL

CÖMERT OLMAK

Hani her fırsatta sizlere insan ilişkilerini anlatıyorum ya!
Ahkam kesiyorum…😀😀😀
Akıl veriyorum…

Sözlerimi yürekten alıp kabul ediyorsunuz ya!

İşte bütün sır orada gizli…
Neden mi?
O zaman aynı düşünce etrafında gülümsüyoruz, onay veriyoruz…

Ben de iç huzuru buluyorum.
Gerçekten yararlı bir insan olduğumu düşünüyorum.

Aslında özümüzde hepimiz çok iyi insanlarız. Bazen yaşamın hayhuyunda sandalımız sürükleniyor, hepsi bu…

İyi ki birileri bizi uyandırıyor.

Günlerden çarşamba ya!
Çok önemli bir sözüm yoksa soluğu pazarda alıyoruz. Bazen beş altı arkadaş toplandığımız olsa da biz değişmez ikili Gülsen Öneri GÜLSEN’imle ben…

Kahvelerimizi içerken “ Günaydın Hocam! Nasılsınız ? “ diyen bir ses…
Bakıyorum geçen hafta benimle merhabalaşan Recep Bey!

Bir seviniyorum ki!
Hoş beşe geçiyoruz hemen. ELYE köyünden… İki küçük çocuğu varmış, Allah bağışlasın. Yüzü aydınlanıyor anlatırken…Karpuz sergisini eliyle gösteriyor. Bizim insanımız çok sıcak gerçekten.

Gidiyor… Biz tekrar sohbetimize dönerken elindeki kocaman bir karpuzu bırakıyor masaya… Cömertlik bu İŞTE..

Alışveriş için kalkınca arabadan üç kitap alıyorum. Yerini tahmin ediyorum. Tezgahta iki hanım var. Recep Beyin yeri burası mı, diye soruyoruz. Güleryüzle evet, diyor hanımın biri ben ablasıyım…

Kitapları imzalarken fotoğraf çekiyoruz. Hepsine birer kitap imzalıyorum. Abla hemen bir torbaya çilek dolduruyor. “ Bunlar da benden…”

Sanki yıllardır birbirimizi tanıyoruz. Eski dostlar gibi sevgiyle vedalaşıyoruz.

Gönül cömertliğimiz hiç eksilmesin…

SEVDA MASALI

Bir sevda masalıdır şarkılar
İnce, titrek, hüzünlü...
Gözlerinde menekşeler açardı
Dinlerken...
Kirpiklerinde
İnci dizisi şebnemler...

Bir sevda masalı istesem sizden
Hüzzamdan nihavende
Bakışmalardan öteye gidememiş
Nakış nakış zamana işlenmiş
Leyla ile Mecnun mu olurdu? ...

Eskiden masallarda
Bir bakış bir bakışa
Şöyle bir dokunsa
Yüreklerden
Derin bir ' Ah! ' koparmış

Hüzzamla başlayan öykü
Suz-i dile uzanır
Arabanla bitermiş...

Ömrümüz de
Bir sevda masalıdır işte
Bir ömür beklenenler
Beklenip de asla gelmeyenler...

Ayşe TURAL

YAZIN YOLCUSUNUN yolu
GÜNEŞE DOĞRU olmalı

Yazmak, ömrünüzü yazmaya adamak bambaşka bir şey…

İster şiir ister düzyazı olsun. İster siz yaratın isterseniz yaratılmışları araştırın; farketmez…

İçinize işlemişse yazma eylemi, gecenin bir yarısı da olsa sabahın körü de olsa önemli değildir.

Yazmak bir TUTKU’dur. İçinize işlemiştir. Damarlarınızda dolaşan kandır; sol yanınızda atan kalptir…

Siz siz olun yazanlara saygılı olun. Herkes kendi çapında yazardır. Küçümsemeden, hoş davranın. Her işin acemiliği olduğu gibi yazarlığın da acemiliği vardır elbette.

İşte bu noktada tam da bu noktada yazanın çok iyi öğrenmesi gereken yazım kuralları, cümle yapısı, anlatım bozuklukları, bitişik ya da ayrı yazılması gereken sözcükler ve üslup konusu…

Bilmiyorsanız lütfen bir bilenden ders alın, öğrenin…

Kitap yayınlayanların da sağlam bir EDİTÖR bulmalarını öneririm. Aksi halde tüm emekleriniz SIFIRLANIR…

Okuyucu “ BEN YAZDIM, OLDU” ile tatmin olmaz, kusur da arar. Sonuçta bu işler böyle yürümez.

Basılır, satılır ama yanlışlarınız nedeniyle okuyucu size yüzünü dönmez. Yani diğer kitaplarınızı almak istemeyecektir. Lütfen kendinizi GELİŞTİRİN…

Tüm YAZIN YOLCULARININ yolu GÜNEŞE DOĞRU olsun…

SEVMEK EN GÜZEL ERDEM

Ellerin uzanıyorsa
Ellere
Gözlerin görüyorsa yaşamı
O zaman sevmek en güzel erdem...

Bir kuş kanadında
Buluyorsan özgürlüğü
Yüreğin atıyorsa gümbür gümbür...
O zaman sevmek en güzel erdem...

Sevgileri sevgilere
Katabiliyorsan
Üretebiliyorsan iyilikleri
Doğrulukları savunabiliyorsan
Sonuna kadar hem de
O zaman sevmek en güzel erdem....

Ayşe TURAL

KAHRAMANINIZ OLMAYA BAYILIYORUM

İşte bu yüzden, tam da bu yüzden öğretmenlik mesleği tam bana göre...

Binlerce öğrenciyle YAŞAMIN bir dilimini paylaşıyorsunuz. Aradan yıllar geçiyor, anılarında en güzel yerde olduğunuzu anlatıyorlar size...

Bir işiniz mi düştü, bir telefona bakıyor. Halloluyor her şey...

Bir kapıyı çalıp içeri giriyorsunuz, yerinden kalkıp size sarılan bir öğrencinizin annesi oluyor...

Birkaçı ile birlikte olduğunuzda, sizinle olan anılarını paylaşmak için yarışıyorlar adeta...

Evinize kucak dolusu çiçekler ve kitaplarla geliyorlar...

Bir üniversiteye girdiğinizde öğretim üyeleri / rektöründen profesörüne / öğrencileriniz sizin için kocaman bir masada toplanıveriyorlar...

Az şey mi bu?
Benden daha mutlusu yok, öyle zamanlarda...

Siz kimlerin kahramanısınız?

YAŞAMAK

Güzelim yüreğimi
Martı kanadında
Uçurdum masmavi göklere...

Akaşamüstlerinin yorgun esintisi
Yaşanmışlıklarımda....
Çınar ağaçlarının asırlık şarkıları
Kulaklarımda....

Ayşe TURAL

TEMBELLİK KENDİNİ KANDIRMAKTIR

Çevrenize bir bakın; bu tipleri kolayca bulabilirsiniz…

Sınıfta uyuşuk uyuşuk oturanlardan tutun da, herkes hayatı çekiştire çekiştire mücadele ederken bir kenarda “ DÜNYA YANSA İÇİNDE BİR ÇÖPÜ OLMAYAN” yan gelip yatanlar vardır.

Üstelik onlar çocuk da değildir genç de… Yetişkin insanlardır…
Aman dikkat her alışkanlık gibi tembellik de yapışkan gibi yakanıza yapışmasın…

Bunu fark ettiğiniz anda kendinizi zorlayın. Kendinize işler icat edin. Programlı yaşamayı elden bırakmayın.

Ruhumuz da bedenimiz de fazla rahatlığı kaldırmaz. Bahanelere sığınmaya başladığınız anda TEMBELLİK başlar.

Fazla uyku, yapmanız gereken işleri ve sorumlulukları başkalarına devretme alışkanlıkları sizi tembelliğe götürür.

Oysa hayatınıza HEDEFLER koymalısınız. Yarın bu, öbür gün bu olmalı… Her başarınız size bedenen ve ruhen ZİNDELİK katacaktır.

Hedeflerinizde ÇOCUKLARINIZ olsun mesela. Onlara gelecek hazırlayın… Belli bir yaşın üstünde olduğumuz halde HAYATIN İÇİNDE AKTİF oluşumuz bizi ZİNDE tutar.

Hareket halindeki insanların YAŞLANMA diye bir dertleri ve korkuları yoktur. Çünkü onlar bu düşünceyi akıllarına getirecek kadar BOŞ ZAMAN bulamazlar.

Çocukların, yetişkinlerin hatta yaşlıların UYUŞUK olma hallerine bir göz atın…

Hep söylerim ya BABAM:
“ Çocuklar uyuya uyuya BÜYÜR; yaşlılar uyuya uyuya ÖLÜR.” der.

Bedeninizi ve ruhunuzu DİRİ tutmanın yolu ÇALIŞMAKTIR.
Kendinizi bırakmayın.
En büyük kötülük bize yine KENDİMİZDEN gelir.

İnsan ne ederse KENDİNE EDER…
Haydi erken KALK,
hayatın içinde ZİNDE KAL…

Uyan…
Yürü…
Koş…
Hayatı YAKALA…

KÜÇÜĞÜM

Uzat ellerini küçüğüm
Sarıl umutlara
Avuçlarına sığmasa da hayallerin
Adımlarını sağlam bas toprağa
Ondan fışkırır hayat, bil...

Ayakta durmalısın
Rüzgara, fırtınaya aldırmadan
Öyle güçlü olmalı ki kolların
Sarılınca yaşama
Kimse koparamasın seni
Ulaşmak istediğin hedeflerinden...

Ayşe TURAL

BİSİKLETLİ KÜÇÜK KIZ

Girne’nin büyük caddelerinden birinde yürüyorum. Mağusa’daki ” İMZA GÜNÜM” için afişimi Kombos’a teslim edip park yerine gidiyorum.

Limana doğru inen yol bayağı kalabalık.. Turistler, alışveriş yapanlar, bakına bakına yürüyenler… Cıvıl cıvıl bir gün…

Yaşlı satıcıdan çörek alıyorum.

Yürürken bir şey dikkatimi çekiyor.

Az ilerde bir adam… Sakallı, köylü kılıklı bir adam… Küçük bir kızla konuşuyor. Baba kız sanırsınız..

Kısa şortlu, renkli tişörtlü, saçları omuzlarında bir küçük kız… İlkokul öğrencisi olmalı… Bisikletin üstünde… Gülümseyerek konuşuyor adamla… Saf, tertemiz..

Yaklaşıyorum. Adam kurnaz tilki suratlı… Sevimli görünmeye çalışıyor. Derken daha temiz giyimli bir genç dönüp
“ Bir sorun mu var?” diye soruyor.
Adam gayet pişkin
“ Hayır, konuşuyoruz…” diyor.

Biraz daha yaklaşıyorum. Küçük kızın elinde renkli boncuklardan yapılmış 8-10 bileklik var. Az uzakta durup seyrediyorum.

Yüreğim ağzımda…

Adam:
“ Bunları böyle satamazsın, bir yerde durup tezgah gibi bir şey aç.” diyor…

Midem bulanıyor.
Kime ne söylesem bilemiyorum.
Adam yanından çekip gitse çocukla konuşacağım.

Biraz daha seyrediyorum. Çaresiz otoparka yürüyorum.

Belediye zabıtaları bu tipleri mutlaka anlar. Başkanı arayıp devriye gezmelerini, uyanık olmalarını istemeli…

Tatil geliyor. Artık çocuklar sokaklarda döküm saçım olur…

Anne- babalar,
lütfen çocuklarınızı UYARIN
Öğretmenler,
okulda çocukların gözünü açan KONUŞMALAR YAPIN..

Ortalık
AHLAKSIZ İNSANLARLA dolu…
Lütfen GÖZÜMÜZÜ açalım.

Sağlık dolu, mutlu bir hafta sonu geçirmeniz DİLEĞİYLE…

AYŞE TURAL

Bu haber 3936 defa okunmuştur

:

:

:

: