“Bizim Ada’da Dünyaya Açılan Bir kapımız Yok. Her Şey Türkiye Üzerinden Gelip Gidiyor.”

Bu haftaki köşe yazısı araştırmacı gazeteci yazar Nurdane Özdemir Sağkan’ın yaptığı ve muharrir.net’ de yayınladığı söyleşi.

Bu haftaki köşe yazısı araştırmacı gazeteci yazar Nurdane Özdemir Sağkan’ın yaptığı ve muharrir.net’ de yayınladığı söyleşi.

ZEYNEP YENEN’LE SÖYLEŞİ


Nurdane Özdemir Sağkan- Ankara
İnsanlar arasındaki sevgi ve dostlukları ebedileştiren edebi konularsa, işte o bağ hiç çözülmüyor. Zeynep Yenen Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi mezunu bir diş hekimi, bitirdiği okulda başlayan akademik kariyeri şu anda Yrd. Doç. olarak Kıbrıs’ta Girne Üniversitesi’nde sürüyor. Ama onunla yaptığımız söyleşi hekimlik mesleğinden çok, emeğini ve gönlünü verdiği yazarlığı üzerine.
Zeynep’le Ankara Uluslararası Öykü Derneği’nin çatısı altında tanıştık. Uzun yıllar Ankara’da edebiyat alanında öncü ve çok başarılı işlere imza atan bir dernekti. Bu çatı altında edebiyatın büyülü atmosferinde gelişen arkadaşlıklar ve gönül dostlukları, şehirler ve ülkeler ayrılsa da hiç bitmeden halâ sürüyor.
Zeynep Yenen, eğitiminin ve mesleki yaşamının çok önemli bölümünü geçirdiği Ankara’dan ayrılıp son beş yıldır Kıbrıs’ta yaşasa da, ne başkentle ne de bizlerle bağını hiç koparmadı. Yine bir fırsat yaratıp birkaç günlüğüne geldi hem Ankara’yla hem de bizlerle hasret giderdi. Pandemi nedeniyle iki yılı aşkın süredir ertelenen buluşmalar da artık yeniden başladı. İşte biz de Zeynep’le böyle bir Ankara ziyaretinde buluşup zamanı yoğun bir şekilde yaşayıp değerlendirdik ve bu arada bir söyleşi de gerçekleştirdik.
Ankara’nın güzel mekânlarında çekilmiş fotoğraflarla birlikte edebiyattan, ekonomiye, eğitimden gençliğe ve Kıbrıs’taki yaşama kadar özlü, güzel bir o kadar da zevkli bir söyleşi yaptık. Zeynep’in Kıbrıs’tan sıcak rüzgârları ve dostluğu da getirdiği söyleşiyle sizleri baş başa bırakıyoruz.
“Sevgili Zeynep öykü, anı, şiir alanında yayınlanmış yapıtlarının yanı sıra Star Kıbrıs gazetesinde köşe yazarlığı da yapıyorsun. Türkiye’den Kıbrıs’a giderken, burada yıllar içinde oluşturulmuş bir edebiyat ortamın vardı. Kıbrıs’a gidince nasıl bir edebi ortamla karşılaştın? Bu alanda sen neler yaptın?”
“Ada’da bütün yerleşim birimlerinde sanata çok önem veriliyor”
Zeynep Yenen: “ Bu soruyu sorduğun için teşekkür ederim. Seninle yeniden burada bir arada olmak gerçekten benim için çok büyük bir mutluluk. Yoğun bir edebiyat ortamının içinden çıkıp Kıbrıs’a gittim. Aradan beş yıl geçti. O zamanlar, tekrar baştan yeni bir edebiyat ortamı kurmak, benim için çok kolay olmadı. Fakat eğer istersek, bazı şeyler de gelip bizi buluyor. Gittiğim yıl üniversitede çalışmaya başladım. Sanıyorum 2019 yılıydı orda üniversitenin de katılımı ve desteğiyle bir uluslararası edebiyat kongresi yapıldı. Ben o kongreye sadece bir dinleyici olarak katıldım. Kongrede bana bir yazı teklifi yapıldı o vesileyle oradaki edebiyatçı arkadaşlarla da tanışma fırsatı buldum. Onlar benim eserlerimi alıp incelediler. Ben onların eserleri hakkında yazılar yazdım. Bu yazdıklarım beş cilt halinde hazırlanmakta olan bir Kıbrıs-Türk edebiyatı ansiklopedisinin içine konuldu. Daha sonra bana Star Kıbrıs Gazetesi’nden köşe yazarlığı teklifi geldi ve orada yazmaya başladım. Bu arada gördüm ki; Kıbrıs’ta edebi ve sanatsal etkinlikler hiç de az değil, arkadaş çevrem genişledikçe bu etkinliklere katılımım da arttı.
Girne, Lefkoşe, Mağusa ve bütün yerleşim birimlerimizde sanata çok önem veriliyor. Etkinlikler de yoğun bir şekilde sürüyor. Daha bir iki ay önce Girne Belediyesi tarafından ‘Girne Kitap Günleri’ düzenlendi. Türkiye’den ve Kıbrıs’dan çok değerli yazarlar katıldı. İmza ve söyleşi günleri yapıldı, orda yazarlarla görüşebilme imkânım oldu. Bu anlamda Kıbrıs, edebiyatın ve sanatın desteklendiği bir yer.
“ Türkiye’de yeni çıkan kitaplara hemen ulaşamıyoruz”
Kıbrıs’da çıkan kitaplara rahat ulaşıyoruz ama Türkiye’de çıkan kitaplara hemen ulaşamıyoruz. Örneğin Ankara’da katılmış olduğum bir okuma grubu var. Orada okunmasına karar verilen kitaba benim ulaşmam, eğer kendim gidip gelmemişsem, bazen bir ayı buluyor. Türkiye’den internetten satın aldığım kitabı, toplantıya katılmadan önce okuyup inceleyebilmek için, oradaki dostlarımdan sayfalarının resimlerini çekip göndermelerini istiyorum. Bu da biraz zahmetli ve yorucu oluyor. O yüzden pek çok kitap da, whatsapp’dan elime sayfa sayfa ulaşıyor ama yine de zevkle okuyorum. Kitaba ise ancak Ankara’ya geldiğimde ulaşabiliyorum. Buradaki kitabevleri çok yardımcı oluyorlar. Sizin ulaştığınız kadar hızlı olmasa da, yine de bunları bize ulaştırmayı başarıyorlar. Ada da benim açımdan en önemli sıkıntı halâ bu.

Kıbrıs kozmopolit bir yer”
“ Sevgili Zeynep Kıbrıs’da yaşaman, Türkiye’den başka bir coğrafya’da olman yazınsal anlamda sana yeni kapılar açtı mı, seni farklı yerlere taşıdı mı?”
Zeynep Yenen: Kıbrıs kozmopolit bir yer. Pek çok ülkeden insanın bulunduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Avrupa’dan, yurtdışındaki komşu ve farklı ülkelerden çok sayıda sanatçı geliyor Ada’ya. Bu çeşitlilik, Kıbrıs’da yaşamanın bir avantajı ve bize çok şey kazandırıyor. Bu durum sanatı ve burada yaşayanları besliyor. Burada da Türkçesini ilerletmiş, Türk edebiyatına ilgi duyan dostlarımız var. İçlerinde yazar olanlar da var, onlarla kitaplarımızı paylaşıyoruz, onlardan kitap alıyoruz.
“Zeynep Yenen, sen anne tarafından Kıbrıslısın. Ankara’dan göçüp Kıbrıs’a yerleştin. Edebiyat ortamını konuştuk ama eğitim, yönetim ve ekonomik anlamda Kıbrıs’da yaşamın nasıl olduğunu merak ediyoruz. Orada yaşayan bir yazar ve akademisyen olarak, Kıbrıs’a uyum sağlamak zor mu, bu konuda bize neler söylersin?”
“Adada herkes, aracı olan herkes, aracı olmayan herkese yardımcı olur ve birbirlerini bir yere götürürler”
Zeynep Yenen: “ Kıbrıs’da akrabalarım vardı. O yüzden yabancılık ve Ada’ya alışma konusunda çok zorluk çekmedim. Zaten Kıbrıs’ın insanı çok sıcak ve yardımsever. Bu özellikleri benim öykülerime de yansıyor. Mesela Kantara Kalesi ile ilgili kitapta da yer alan bir öykü yazmıştım. O öyküde şöyle bir cümle geçiyor: “Adada herkes, aracı olan herkes, aracı olmayan herkese yardımcı olur ve birbirlerini bir yere götürürler.” Gerçekten de öyledir. Hepimiz; komşularımız, işyerindeki arkadaşlarımız, araçlarımızla birbirimizi bir yerlere ulaştırmaya çalışıyoruz. Ada’da insanların sıcak ilgisi ve yardımlaşma duygusu çok fazla. Tabii tüm bunlar, benim adaya kolay alışmama yardımcı olan unsurlar.
“Türkiye’de olan ekonomik sıkıntı Kıbrıs’ı da çok etkiledi”
Kıbrıs’da yaşadığımız bir takım sorunlar da var elbette. Daha önce söylediğim gibi yeni çıkan kitaplara ulaşma zorluğu, dışarıdan gelecek diğer şeyler için de geçerli. Bizim Ada’da dünyaya açılan bir kapımız yok. Her şey Türkiye üzerinden gelip gidiyor.
O yüzden de, bunların bize yarattığı bir takım zorluklar var. Sonuç olarak kitap için söylediklerim, diğer mesleki alanlar için de geçerli. Esas mesleğim olan diş hekimliğinde de birçok malzemeyi bulmakta zorlanıyoruz, Türkiye üzerinden getirterek çözümlüyoruz. Tabii bunlar çeşitli işlemler, formalitelerle zaman harcamamızı gerektiren bizi pek çok açıdan kısıtlayan şeyler. Şu anda durumumuz böyle. Türkiye’de olan ekonomik sıkıntı, Kıbrıs’ı da çok etkiledi. Biliyorsunuz iki ülke arasındaki pek çok şey birbiriyle bağlantılı.
“Kıbrıs’daki üniversitelere ilgi çok fazla”
Eğitim konusuna gelince; Kıbrıs’daki üniversitelere ilgi çok fazla ve oradaki üniversiteler ellerinden gelen en iyi eğitimi vermeye çalışıyorlar. Ben de bu eğitimin içinde ve onun bir parçası olduğum için bunu söylüyorum. Yapılabileceğin en fazlasını yapmaya çalışıyoruz. Öğrencilerimizin aileleri Türkiye’de. Biz onlarla yüz yüze olduğumuz için eğitimle birlikte, çocuklarımıza anne - baba ilgisini, ebeveyn ilgisini de göstermeye çalışıyoruz. O açıdan şanslı olduklarını düşünüyorum. Belki her üniversitede, her zaman bunu sağlamak mümkün olmayabilir ama biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Ada halkı her türlü zorluğa rağmen genel olarak olumlu düşünmeyi seven, güler yüzlü, neşeli ve iyimser insanlar.
“ Sevgili Zeynep, Ada’da sanatın ve edebiyatın varlığını sürdürmesi için senin kişisel çabalarını da takdirle izliyoruz. Türkiye’den giden sanatçılar ve edebiyatçılarla söyleşiler yapıyor ve bunu “Star Kıbrıs” gazetesinde de yayınlıyorsun. Bu konuda bize neler söylersin?”
“Şimdi yazdıklarıma, ada da yaşananlar da yansıyor”
Zeynep Yenen: “ Beş yıldır Kıbrıs’da yaşıyorum, halâ kendimi orada yeni gibi görüyorum ve oraya çok fazla emeği geçmiş gibi düşünmüyorum. Ama kendimce şu şekilde bir katkı koymaya çalışıyorum: Adaya gittikten sonra oradaki sorunları yakından gördüğümü, içerden bir kişi olarak öykülerimi ve şiirlerimi önceden yazdıklarıma nazaran daha duyarlı daha gerçekçi ve daha hissederek yazdığımı düşünüyorum. Şimdi yazdıklarıma, ada da yaşananlar da yansıyor. Bence bu, adada bulunmamın bana sağladığı olumlu bir katkı.
“Girne Üniversitesi’nde her yıl yaratıcı yazarlık dersleri veriyorum”
Gazetede yazmamın dışında, Kıbrıs’da düzenlenen edebi ve sanatsal aktivitelerin hemen hemen hepsine katılmaya gayret ediyorum. Çalıştığım üniversitede seçmeli ders olarak, diş hekimliği fakültesinin ikinci sınıf öğrencilerine, her yıl yaratıcı yazarlık dersleri veriyorum. Yine Girne Üniversitesi’nde 60 Plus Tazelenme Üniversitesi öğrencilerine de yaratıcı yazarlık dersleri veriyorum. İki ayrı sınıfa verdiğim bu derslerin biri 60 yaşın üzerindeki öğrenciler, diğeri de bizim 20 yaşındaki öğrencilerimiz. Her iki grubunda ilgileri çok fazla. Bu dersler öğrenciler kadar beni de besliyor. Yeni öyküler yazıyorum. “Farklılıklar” isimli öyküm bu şekilde ortaya çıktı.
Üniversitenin dışında bir arkadaşımızın edebiyat atölyesinde de yaratıcı yazarlık konusunda yakın bir zamanda çalışmalar başlatacağız.
“Son olarak, Kıbrıs’da yaşadığın beş yıl boyunca yazınsal olarak neler yaptığını ve üzerinde çalıştığın neler olduğunu sormak isterim?”
Zeynep Yenen: Sevgili Nurdane, bu sorunu cevaplarken önce şunu söylemek isterim: Yüreğimde kendime karşı sorumluluğumu yerine getiremediğim için bir üzüntü var. Şöyle; bu süreçte birkaç öykü yazabildim, yoğun işlerim arasında öyküye çok vakit ayıramadım. Daha fazla şiir yazabildim. Çünkü öykü, roman özellikle öykü çok vakit alan, hiç başından kalkmadan, kopmadan yapılması gereken bir şey. Şiir sabah kalkınca duygulardan yüreğimize dolabiliyor. Öykü bunun dışında bir kurgu ve çok emek gerektiriyor. Bunun için üzgünüm, üçlemeden sonra yeni bir öykü kitabı çıkaramadım ama şiir kitabı çıkardım. İlk yazdığım acemi şiirlerle en son kitabımı farklı yere koyuyorum. Bunda Haydar Ergülen Hoca’mın çok katkısı olduğuna inanıyorum. Onun atölyesine, dört kere online olarak katıldım.

Nurdane Özdemir Sağkan Kimdir? Sivas/Divriği 1967 doğumlu. Ankara Atatürk Lisesi'ni okudu. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi Ekonomi Bölümü mezunu.
1987 - 1992 yılları arası TRT Dış Yayınlar Dairesi Başkanlığı Dinleme Servisi'nde İngilizce mütercimlik ve redaktörlük yaptı. Aynı tarihlerde TRT Haber Dairesi Başkanlığı'nda Alman Televizyonu ZDF ve İsveç Televizyonu STV'ye haftalık haber programları hazırladı. 1993 - 1994 yılları arası da Anadolu Ajansı Radyo-Televizyon Dairesi Başkanlığı'nda kültür-sanat muhabirliği yaptı. 1994 yılında Radyo Mozaik'te; güncel olaylar, sağlık, ekonomi, kültür-sanat konularını içeren sabah kuşağı programları hazırlayıp sundu. 1995 yılında Medya Televizyonu'nda yönetmenlik yaptı. Yine Nurdane Özdemir 1996 - 1998 tarihleri arası Ankara Üniversitesi Dil Öğretim Merkezi TÖMER'de Televizyon Birimi Koordinatörlüğünü, 2003 - 2004 tarihleri arası da Nisbo Hollanda Göçmen Yaşlılar Sendikası Yayın Organı Nisbo Magazin Dergisi'nin Ankara Temsilciliğini yaptı.
1997 yılında Anadolu Halk Kültüründe Resim, Heykel ve Müziğin Yeri, Önemi adlı araştırma kitabı Kültür Bakanlığı'nın 'fon kaynaklı kredisi' ile yayımlandı.
Neba’nın Nar Bahçesi isimli romanı yazdı.
Karantina TV de Fırçanın İzi, Yazının Gücü programını ve Mutenart ‘da Sanatının Tozu programlarını yaptı.





Bu haber 1244 defa okunmuştur

:

:

:

: