Tek yol, üçüncü yol

Kıbrıs sorunuyla ilgili çeşitli çalışmalar var. Bu çalışmalar sonucunda ortaya ne çıkar, bekleyip göreceğiz.

Kıbrıs sorunuyla ilgili çeşitli çalışmalar var. Bu çalışmalar sonucunda ortaya ne çıkar, bekleyip göreceğiz. Ancak şimdilik kesin olan gerek Birleşmiş Milletlerin, ya da Amerika, İngiltere gibi Kıbrıs konusunda genellikle inisiyatif alan başkentlerin yeni bir Kıbrıs egzersizi için zeminin uygun olmadığı konusunda görüş birliği içerisindedirler. Bu görüşü adadaki iki taraf ile Türkiye ile Yunanistan da paylaştığına göre kısa süre içerisinde yeni bir görüşme süreci beklemek tam anlamıyla hayalperestlik olacaktır.
1993 yılından bu yana defalarca çöken iki kesimli, iki toplumlu federasyon, veya kısaca BBF formülü en son 2017’de Crans Montana görüşmelerinde karaya oturdu. Temel yaklaşımlarda değişiklik olmadığı sürece de BBF yoluyla çözüm olma olasılığı amiyane tabiriyle öküzün altında buzağı aramaktan pek de farklı değildir. Eğer Kıbrıs Rum liderliği ve halkı açısından Kıbrıs sorunu 1960 öncesinde formüle edildiği şekliyle %78 Rum, %18 Türk ve %4 diğer azınlıklardan oluşan Kıbrıs halklarının “tekil” ve 1964’de tek taraflı olarak dönüştürüldüğü “etkin” Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bazı federal öğeler ekleme çalışması ise, klaç on yıl daha sürerse sürsün sonuç alınması mümkün değildir.

Azınlık, çoğunluk değil, aynı vatanı paylaşan eşit iki toplum
Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs Rumlarıyla birlikte İngiliz müstemlekesinden devlete geçişte iki kurucu halktan birisi olduğu ve adıyla anılan planı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine sunarken kullandığı ifadeyle Kofi Annan’ın dediği gibi “Kıbrıs’taki iki toplumun ilişkisi bir azınlık, çoğunluk değil, aynı vatanı paylaşan iki toplum ilişkisidir.” Çözümün formülü bu kısa cümlede yatmaktadır.
Kıbrıs Rumları açısından 1968’de bir Beyrut otelinde başlayan Kıbrıs görüşmelerinde çözüme her yaklaşıldığında verilmesi gereken acı karar ada egemenliğini ve yönetimi Kıbrıs Türkleriyle eşitlik temelinde ortak olarak paylaşmaktır. Mont Pelerin’de Anastasiades’in ikrarı açıktı. “Ben bunu halkıma anlatamam.” Tüm temel istekleri kabul edilmesine rağmen iktidarı, egemenliği Kıbrıs Türkleriyle paylaşmayı halkına anlatamayacağını BM Genel Sekreterine söyleyemeyecek kadar utanç içinde idi ki o meşhur akşam yemeği sonrasında eşi kanalıyla dönem Kıbrıs Türk liderinin eşi Meral Akıncı’ya valizleri topladıklarını, ertesi sabah adaya döneceklerini iletti.
Tüm istekleri kabul edilen, neredeyse havlu atan Akıncı’ya rağmen egemenliği paylaşmayı kabul edemediğinden görüşme masasını, uzlaşıyı ve bu arada BBF hayallerini katledip gömen Anastasiades inkarcı bir üslupla ve klasik “karşı tarafı suçla” taktiğiyle sanki çöküşte hiç rol oynamamış gibi davranmaktadır. Şimdi görüşmelerin kendisine sorulmadan bitirildiği falan yalanları arkasına saklanıp son dakikada başkanlık yarışına üçüncü dönem talebiyle katılma niyetinde olması muhtemel Anastasiades kendisini aklama çabasındadır.

BBF’DEN ÜÇÜNCÜ YOLA
Birkaç yıldır bahsedilen “Üçüncü Yol” anlaşıldığı kadarıyla önümüzdeki dönemde adada iki halk arasındaki paylaşım kavgasında çözüme yönelik bir hareket, ilerleme arzu ediliyor ise tek seçenek olarak ortadadır.
Kimin neyi ne kadar istediği ile mümkün olanın ne olduğu her zaman örtüşmeyebilir. Adada BBF olma ihtimali olmamakla birlikte aslında fiili BBF yaratılabilir. Kıbrıs Cumhuriyeti 1960’da “tekil” bir devlet olarak kurulmuştu. Ancak gerek anayasa gerekse de kuruluş anlaşmalarında çeşitli şekillerde Kıbrıs Türklerine çoğunluğu kontrol etme hakkı, ya da veto gücü verilmesi nedeniyle fiili bir federasyondu. O fiili federasyonu Kıbrıs Rumları hiç istemedi ve silah gücüyle değiştirmeye çalışarak Kıbrıs sorununu ortaya çıkardılar.
Çeşitli sebeplerle daha önceden de yazdığım gibi yakın dönemde Kıbrıs’ta kapsamlı federal veya konfederal bir çözüm sürecinin başlamasının beklenmiyorsa ve iki devletli çözüm konusu ise başka coğrafyalarda azınlıklara yanlış ümitler verebileceği endişesiyle “masada hiç olamaz” ise Avrupa Birliği kuruluş süreçlerine benzer bir şekilde adadaki iki taraf – ve hatta belki Türkiye ve Yunanistan’ı da içerecek – işbirliği mekanizmaları oluşturmak yararlı olmaz mı?

“SONUÇ ALINABİLECEK ALANLARDA” İŞBİRLİĞİ
Mesela adadaki iki halk arasında siyasi pozisyonları değiştirmeye çalışmadan “sonuç alınabilecek alanlarda” işbirliği imkanlarının zorlanacağı “güven yaratıcı adımlar” atılmasının imkanı yok mu? Olmayanı paylaşamamaya dayalı Kıbrıs sorunu yerine, varlığı, imkanları paylaşmaya dayalı işbirliği imkanları yaratmak iki tarafın da çıkarına olmaz mı? Karşılıklı çıkar alanlarında işbirliği temelli çalışmalar yoluyla iki halk arasında artacak güven ortamı ve adadaki iki siyasi yapılanmanın birbirine bağımlılığının gelişmes merkezi yönetimin olabildiğince zayıf olacağı “ademi merkeziyetçi federasyon” çalışmasına imkan verebileceğini beklemek çok mu afaki olur?

CHRİSTODOULİDES’İN SEÇİLMESİ FELAKET OLUR
Özellikle, Şubat ayında Kıbrıs Rum tarafında seçimler var. “Merkezin Sütunları” olarak tanımlayan Diko ve Edek partilerinin desteklediği sıkı bir dindar ve muhafazakar Nikos Christodoulides’in seçimi alması halinde ise çözüm umudunun çok uzun süre rafa kalkabileceği artık birçok analist tarafından vurgulanan bir endişe. Öte yandan ikinci tura Christodoulides ile Anastasiades’in Demokratik Hareket Partisi (Disi) adayı Averof Neophytou’nun kalacağı kamuoyu araştırmalarında vurgulanıyor. Zaten Anastasiades’in üçüncü kez seçilme bitleri de bu nedenle canlandı herhalde.
Christodoulides’in seçilmesi her iki tarafta da aşırıcıların işine gelecektir. Biri AB içinde birisi AB dışında iki devletli çözüm isteyenler “karşıyım karşı, her şeye karşı” çizgisindeki Christodoulides’in seçilmesini bayram gibi kutlayabilirler. O durumda üçüncü yol, ya da işbirlikleriyle ilerleme çabaları da karaya oturur.

Bu haber 3072 defa okunmuştur

:

:

:

: