STOCKHOLM’de DÖRDÜNCÜ GÜNÜM

Gece bir türlü gözüme uyku girmiyor. Ertesi gün DiWİNE’da imza günüm var. İsveç'e kilometrelerce uzaktan elli yıl sonra gelme nedenim bu... Günlerdir yapılan tüm hazırlıklar ve heyecanlar yarın için...

Gece bir türlü gözüme uyku girmiyor. Ertesi gün DiWİNE’da imza günüm var. İsveç'e kilometrelerce uzaktan elli yıl sonra gelme nedenim bu... Günlerdir yapılan tüm hazırlıklar ve heyecanlar yarın için...

Çok heyecanlıyım.
Kimler gelecek?
Hangi öğrencilerimle karşılaşacağım?
İsimlerini söyleyince anımsayabilecek miyim?
Kulu ve öğrencilerimle ilgili belleğimde hangi kırıntılar var?

Sabah oluyor. Kıyafetlerim geceden hazır… BAYRAM sabahı heyecanı var içimde… Kahvaltıdan sonra Eser, Ali ve ben aşağı iniyoruz.

Lokman’ı çok bekletmeyelim. Geçip Gürsel’i alıyoruz. Yola koyuluyoruz. Lokman her defasında farklı bir yoldan geçiriyor bizi. Ben görmediğim yerleri de görebileyim diye…

Hava biraz bulutlu ama aylardan eylül... İsveç ve onun başkenti olan Stockholm, dünyanın kuzey yarım küresinin neredeyse kutuplara yakın bir bölgesi... Normalde bu aylar biraz daha soğuk geçermiş ama benim şansıma olmalı, hayli ılık...

Konuşuyoruz ben de katılıyorum ama içim ıpıl ıpıl... Heyecanımı bastırmakta zorlanıyorum... Kalbimin atışı sanki dışardan duyuluyor...

Arabayı uygun yere park edip yürüyoruz... Şehrin en civcivli, en canlı yeri bu bölge… Mağazalar, alışveriş merkezleri, açık alanlar, kafeler…

Çocuklarımın da benden aşağı kalır tarafı yok... Heyecanlılar... Gürsel Kazak yol boyunca Lokman'la son hazırlıkları gözden geçiriyorlar. Her şey tamam!

Ulaşabildiklerinden kimlerin geleceğini onlar da merak ediyorlar. Bir sürü ismi arka arkaya sayıyorlar.

Kafe restoranın önündeyiz. Cumartesi gününün kalabalığı harika... Zaten yol boyunca da öyleydi. Tatil günü, hava ılık ve yarı güneşli...

Herkes hafta sonu keyfi yapmak, alışverişe çıkmak, buluşup görüşmek amacıyla şehrin en güzel ve hareketli merkezinde toplanıyor.

Yemek saatine daha var. Oturanlar ellerinde bira ya da kahveleriyle buluşmanın keyfini yakalamış. Kahkahalar ve tatlı sohbetler koyulaşıyor. İçeri giriyoruz.

Yerin sahibi Hamit Gürbüz oğlu ile bizi kapıda karşılıyor. Sanki yıllardır tanışıyoruz. Oysa Hamit hepsinden küçük... Onu okutmadım ama bana bakan gözlerinde sevgi pırıltıları dolu.

Elinde kocaman bir gül buketi... Gerçekten kocaman... 41 kere maşallah için kırk bir olabilir... Eve gidince Eser’le üşenmeyip sayıyoruz tam tahmin ettiğimiz gibi… 41 Gül… Ne muhteşem bir düşünce…

Teşekkürler Hamit Gürbüz… Cömert yüreğine sağlık…

Erken geldik elbette... Bize ayrılan yere oturuyoruz. Ben köşeye geçiyorum. Pencere kenarına... Yüzüm girişe dönük... Her geleni hemen görmeliyim. Eser yanımda. Gürsel, Ali, Lokman da Hamit'le ayaküstü konuşuyorlar.

Derken Taner geliyor. Günün mimarlarından biri de o, başından beri. Duyurular, bilgilendirmeler ve iletişim işi onun... Çok özür diliyor, yoğun işleri olduğu ve bu üç gün içinde benimle görüşemediği için... Gözlerinin içi gülüyor... Okul yıllarında belleğinde yer edenleri sayıyor bir çırpıda. Babasının Kulu'da belediye başkanlığı yaptığını ekliyor. Nerede oturduğunu anlatıyor.

Derken birer birer gelmeye başlıyorlar. Kapıdan her gelenin müşteri mi, yoksa bana mı geldiğini tahmin etmeye çalışıyorum. Uzaktaki masalara yönelenler bizden değil!
Bize dönüp yürüyenler bizimkiler elbette..

Yakınımda kim varsa Ali, Lokman bu kim? diye soruyorum.
Ya da Gürsel yanında bir ya da birkaç kişiyle yaklaşıyor.

Dünyalar benim...
Ne kadar mutluyum. Oturuyorum ya ama gökyüzünde süzülür gibiyim, bulutların tepesindeyim sanki...

Durmadan konuşuyoruz. Her gelen adını söylüyor, elimi öpüyor. Kimiyle kucaklaşıyoruz. Onların da benim de gözlerimiz dolu dolu... Dile kolay 11-15 yaş arasında okutup bir daha hiç görmediğiniz bu olgun yaştaki erkek ve kadınlar sizin öğrencinizdi bir zamanlar…

Anlatılamaz bir duygu seli... Herkesin hayat hikayesini soruyorum. Çocuklar, eşler, torunlar, iş güçleri... Hepsi birbirine karışacak biliyorum zararı yok.

Karşımda duranlar ellerini tutup yazı yazdırdığım, daha çok çalışsınlar diye belki zaman zaman kızdığım, yaramazlık yaptıklarında kulaklarını çektiğim ama önümde çocuklaşıveren ÇOCUKLARIM... Kıymetlilerim...

Her ne hatırlarlamışlarsa onu anlatıveriyorlar. Kulu'yu, çocukluklarını, öğretmenlerini ve ille de beni... Önlüklerimi, derslerimi, sınıfa girişimi, gülüşümü, saçlarımı, bakışlarımı, tahtaya resim çizerek ders anlatışımı...

Belli ki onlar da geleceğimi öğrendiklerinden beri hep çocukluklarına 1971- 1975 yıllarına bir yolculuk yapmışlar. İçlerindeki ÇOCUĞU uyandırmışlar.

Tümü için ben sıcacık, sevgi ve saygı dolu ' ÖĞRETMENİM ' seslenişinin sahibiyim. Rüyada gibiyim. Gerçekten kilometrelerce yolu aşıp onları kucaklayan ben miyim?
Benden mutlusu yok! OLAMAZ DA ...

Eline kitabımı alan önüme oturuyor. Hem imzalıyorum hem konuşuyoruz. Zaten önceden Gürsel Kazak 50 kitabımı da Kıbrıs'tan imzalı olarak istemişti ve göndermiştim. Onları da bir bir dağıtıyor. Eser Demirörs asistanlığımı harika yürütüyor. Gelenlerin isimleri ve telefonları kaydediliyor.

Kızlardan Müzeyyen Yılmaz, Raziye Tütüncü ve Nurçin Saygın geldiler. Ayrıca çok sevdiğim arkadaşım Neşeciğim ( Nese Fägnell) hep yanımdaydı.

Anıların içinde yüzüyoruz hepimiz... Yüzler gülüyor... Birinin başladığı söze diğeri eklemeler yapıyor. Yeni bir şeyler anımsandıkça mutluluk katlanıyor.

İki saat diye düşündüğümüz buluşma tam beş saat sürüyor. Aralarında uzun zamandır birbirini görmeyenler var. Telefonlar, adresler alınıyor; buluşma sözleri veriliyor.

Bu arada aramızdan yavaş yavaş ayrılanlar da oluyor; herkesin önceden planlanmış bir şeyi var. Geride kalanlar birlikte yemek yiyoruz. Yüzler gülüyor...

İstemeye istemeye vedalaşıyoruz sonra... Hamit Gürbüz'e teşekkürlerimiz bitmiyor. Doğru bir mekan ve doğru insan... Allah işlerini rast getirsin.

Kapı önünde fotoğraflar çekiyoruz ardı ardına... Bir türlü birbirimizden ayrılmak istemiyoruz. Haydi sizden şurada ayrılırım diyenlerle bile daha ilerilerde vedalaşıyoruz.

Muhteşem gün... Günümün mimarları başta Gürsel Kazak, Lokman Akan, Ali - Eser Demirörs, Taner Yıldız ve Hamit Gürbüz... Elbette aramıza katılan tüm sevgili öğrencilerim... Galiba 21 kişiydik…

Kolay kolay kimsenin erişemeyeceği bir mutluluk armağan ettiniz bana... Hepinize SONSUZ TEŞEKKÜRLER...

Tanrım sizi KORUSUN... Hayatınız sağlık, huzur ve sevgi içinde geçsin ÇOCUKLARIM...

Sizi çok seven öğretmeniniz
AYŞE TURAL...
Bu haber 3429 defa okunmuştur

:

:

:

: