Siyasi kriz

Başlığımızdan da anlaşılacağı üzere KKTC’de siyasi krizin başlangıç noktasında olup olmadığımız ileriki dönemde atılacak adımlarla netleşecek.

Başlığımızdan da anlaşılacağı üzere KKTC’de siyasi krizin başlangıç noktasında olup olmadığımız ileriki dönemde atılacak adımlarla netleşecek.

Cumhurbaşkan’ı Mehmet Ali Talat’ın Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanlığı heyetinin dışında hükümetten temsilci yer almadı. Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’e ziyaret, resmi olarak bildirilmediğini bizde basından öğrendik. Bunun üzerine de Özgürgün tepki koyarak ziyarete katılmadı. Ancak Talat tüm bu gelişmeleri basın aracılığı ile öğrendiğini açıkladı.

Ankara ziyareti Kıbrıs sorununun masada görüşüldüğü bu günlerde tabiki daha hassas olması kaçınılmazdır. Bu sebepten sanki de Hükümet ile Cumhurbaşkanlığı arasında bir sorun varmış gibi davranışlar sergilendiği zaman da halkımız merak etmeye başlıyor. Sorun varsa nerden kaynaklanıyor?

İki Ankara olmadığı gibi iki tane de KKTC yok. Peki, bu şekildeki siyasi davranışlar krizi tetiklemiyor mu? Birçok yabancı ülke güçlerinin ve ilgili yabancı güçlerin gözleri KIBRIS üzerinde iken niye bu şekilde davranıyoruz doğrusu anlam vermekte güçlük çekiyorum. Perde arkasında neler olduğu halkın bilgisi dışında geliştiği için halkı çok da ilgilendirmiyor. Bu stratejiler gizli kalmakta bazende gizli olduğunu düşündüğümüz gelişmeler de halkın dilinde dolaşabiliyor. Bizi ilgilendiren kısmı basına yayılan haber ve bilgilendirmelerdir. Halkımızın özellikle Kıbrıs sorunu ile ilgili kısımda vede KKTC’deki tüm desteklenen mali altyapı yatırımlarında tek güvendiği Anavatan TÜRKİYE.
Halkımızın hür demokratik onayı ile seçilen tüm siyasi seçilmişler ve de, devletin başı konumunda bulunan Cumhurbaşkan’ı Talat hükümetle bir problem varmış gibi bir anlam verebilecek davranış içerisinde olursa ve ayni şekilde Dışişleri Bakanı Özgürgün gelişmelere bu şekilde haklı veya haksız tepki koyuyorsa o zaman bizde de gerçekten bir sorun olduğu düşüncesi ağır basıyor.

Kıbrıs sorunu ULUSAL bir var oluş sorunudur ve bu küçük adada da birçok üçüncü ülke güçleride kol gezmektedir. Bunu görmemek mümkün değildir. O zaman bildiğimiz tehlikelere karşı önlem alacağımıza ve daha güçlü bir birliktelik sağlayacağımıza niye elimizi zayıflatacak gibi davranıyoruz.

AB Güney Kıbrıs’ı üye almakla coğrafyasına ekledi. Ancak bilmeliyiz ki AB’ye göre müracaat tüm Kıbrıs adına idi. Yani zaman zaman AB yetkililerinin dediği “Kıbrıs’ı AB’ye üye yapmakla hata yaptık” hiç de inandırıcı değildir. Amaç Talat’ın da ima ettiği gibi KKTC’yi ortadan kaldırıp KKTC halkını “KIBRIS CUMHURİYET’İNE” uyumlaştırmaktır. Bunu da sağlamanın yolu önce TÜRK ASKERİ’Nİ adadan çıkarmak ve TÜRKİYE’NİN etkinliğini Kıbrıs’ta sona erdirmektir. İşte o zaman AB açısından Kıbrıs meselesi sona ermiş olur neticede de TÜRKİYE ada dışına çıkmalı, AB hedefi.
Bizler KKTC halkının geleceği, bağımsız özgür kalabilmesi siyasi eşitliğinin korunmasını sağlamak için daha çok birlik beraberliğe ihtiyacımız olduğunu hiç akıldan çıkartmamak şart.

Bundan dolayı seçilmişlerimize dış mesajlar için özellikle daha duyarlı olmalarını hatırlatmak boynumuzun borcu.
Bu haber 817 defa okunmuştur

:

:

:

: