Yüz yıllar boyunca insanlar birbirleriyle savaşmışlar, acımasızca kan akmış dünyanın her yerinde amaç, biraz daha fazla toprak, biraz daha fazla su veya dünyanın diğer nimetlerine daha fazla sahip olma güdüsü. Bir toprak parçasını vatan bilen insanlarda bu toprak parçasını yani vatanını kaybetmemek için savaşmış, yaşadığı topraklara göz koyan, kendisini bu topraklardan silmeye çalışan güçlere karşı gücü yettiğince direnmiş. Bu konuda dünyanın en önemli örneği Türk halkıdır. Türk halkı Türkiye Cumhuriyeti gibi bir destanı yazarak tüm dünyaya mesaj verirken, Kıbrıslı Türklere de büyük bir cesaret vermiştir. Bu cesaretle güç bulan Kıbrıs Türk Halkı, vatan sevgisi konusunda öncü olan en önemli milletlerden biri olmuştur. Kim ne derse desin, Kıbrıs Türkü, Kıbrıs adasında sadece var olmayı istedi. Hiçbir zaman aç gözlülük yapmadı. Hiçbir zaman bu adada yaşayan, bu toprakları vatan bilmiş diğer topluma bu isteklerinden dolayı haksızlık yapmadı.
Dün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 26 kuruluş yıl dönümünü kutladık, daha bir anlamlı ve daha bir coşkulu. Sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan bir cumhuriyet KKTC ama sonuçta Kıbrıs Türk halkının iradesi ile kurulmuş demokrasi anlamında birçok ülkeden daha ileride olan bir yapıya sahip. KKTC, özellikle Rum tarafının AB’ye üyelik sürecinde ve maalesef bizim ülkemizde, bizlerin içinde çok tartışıldı. Bir hata olduğu, Rumların elini güçlendirdiği dillendirildi çoğu zaman. Peki, ne yapılsaydı, yani 20 Temmuz 1974 tarihinden sonra tüm dengelerin değiştiği, Türkiye’nin hiç kimsenin beklemediği kararlılıkla, adaya bir daha bozulmayacak barışı getirdikten sonra, Kıbrıslı Türkler için en iyisi neydi? Akla gelen birkaç ihtimal var. İlk olarak şunu düşünebiliriz; Türkiye tüm Kıbrıs’ı alır ve sorunu kökünden hallederdi. O günün şartlarında bu mümkün müydü? Tabi ki değildi. Kıbrıs’ta sadece askeri zaferin bir anlamı yoktu, önemli olan masa da kazanılacak zaferdi ve atılacak adımların uluslararası sonuçları da önemliydi. İkinci ihtimal olarak, savaştan yenik çıkmış, moralsiz, muhtemelen kendisinden istenecek her şeye evet diyecek, Rum tarafını hemen masaya davet etmek ve sorunun çözümünü askeri zaferle birleştirip yeni bir yapıyla, bu gün seslendirilen çözüm modellerine ikna etmek ve sıcağı sıcağına uzlaşı yolları aramaktı. Bu ihtimal belki de en iyi yoldu ama daha önceden denenmişti. Yıllarca Türk askerinin adaya gelmesini beklemiş, esaret altında ezilmiş kendi yurdunda yabancı muamelesi görmüş Kıbrıs Türk halkı, Rumlarla hiçbir koşulda beraber yaşanamayacağını çok acı bir tecrübeyle öğrendiği için böylesi bir çözüme haklı olarak sıcak bakmayacaktı. Öylede oldu ve ayrı bir yol çizildi.
Kıbrıs Türkü’nün bağımsızlığa giden yolunda, ilk önce 13 Şubat 1975 de Kıbrıs Türk Federe devleti kuruldu. KTFD ilan edildikten sonrada uzlaşı yolları aranmış bu amaçla dönemin liderleri arasında görüşmeler yapılmıştır. Makarios ‘un ölümünden sonra Rum tarafı Kyprianu’yu Kıbrıs Cumhuriyetinin yeni Cumhurbaşkanı ilan etti. Bu gelişmeyi Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı doğal olarak kabul etmedi. Bu tek taraflı karar sadece Kıbrıs Rum tarafının iradesini temsil ediyordu. Görüşmeler kesilmemiş fakat çözüm zorlaşmıştı.15 Kasım 1983 günü KKTC ilan edildi. 26 yıldır KKTC var ve kurulduğun günden bu güne yıllar geçmiş olmasına rağmen resmiliğini, uluslararası alanda kanıtlayamamış.26 altı yıllık bir Cumhuriyetin meşruluğunu tartışmak bana göre artık anlamsızdır. Tanınmadığımız için yaşadığımız sorunlar elbette çoktur. Ama bunun sorumlusu bu devlet değildir, bu ayıbın sorumluları bizi tanımayıp bize sırtını dönen, yıllardır Kıbrıs’ta ki gerçekleri kendi işlerine geldiği gibi görenlerdir. KKTC bizlere bağımsızlığı, özgürce aşamayı, demokrasiyi, cumhuriyet olgusunu 26 yıldır yaşatmaktadır. Kıbrıs’ta bulunacak bir çözümün tarafı olacağı için de KKTC her zaman yaşatılacaktır. Bu cesareti gösterip bu devleti dünyaya inat kuranları, bu güne kadar yaşatanları ve tabi ki tüm baskılara rağmen dimdik KKTC ve Kıbrıs Türkünün yanında olan Türk halkını ve Türkiye Cumhuriyetini cani gönülden kutluyorum.